Hangi mahallede imam yok,
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.
Ölüler namına azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
siirin ruhundaki dalgalanmayi anlayamiyorsaniz, bari susunuz bu nasil bir yorum Din'i mi savunuyorsunuz..? Dinsizce konusarak.!!
Sayin Sinan; bu rezalete karsi boyle yorumunuzdan dolayi Sizi Saygiyla Selamliyorum.
bu şiirden hareketle şiiri ve şairinden hareketle cumhuriyetin başlangıç dönemi şairlerini ve de buradan da hareketle biraz felsefe ve sosyoloji yapabilirim diye düşündüm
Yazdıklarımı okuduğumda, yaptığım sıralamanın en sonuncusundan başlasam diye düşündüm...böylece çevreden merkeze değil merkezden çevreye bir tavır daha yararlı olacak sanırım meramımı ifade etmede.....
Bu şiir tematik olarak felsefeye dayansa da , temanın işlenişi olarak sosyolojik...
ölüm başlıbaşına bir tema olmaktan çok şiirde , ölüm halinde bile bir anlayışın temsil ettiği topluluğa duyulan öfke yoluyla sosyolojik bir kimlik kazanmış şiir..
Bilginin kaynağı nedir ve bilginin ortaya konulmasına dair disiplinler (tasnifler) ve bu disiplinler arasında geçişkenliklerin üzerine uzun bir giriş yapılabilir felsefe ve sosyoloji terimlerinin kullanılmasından sonra...
ancak felsefe şemsiyesi altında mantık ve onun uzantısı olan matematik (aritmetik , geometri, dil, yazı, yazılım v.b) disiplinleri bilginin soyut yanını oluşturur..
tabiat (jeoloji, coğrafya, fizik, kimya biyoloji), sosyoloji, psikoloji, tarih , anropoloji v.b ) bilimler ise somut bilimler içerisine dahildir ...
yukarıda saydıklarımız tamamen akli bilimler dediğimiz alanlardır..fakatburada en başa aldığımız felsefe aklın son aşamasından izler barındırdığı gibi duygu, sezgi(inanç) alanları ile de buluşur...felsefe kendisini duygu ve sezgiden ancak ön kabullerle (aksiyom ve postüla) ayırır...
sanat ve din ise akli alandan daha önce sezisel duyusal ve inançsal alanlarla ilgilidir...
ancak burada çetrefil bir ayrımsama gereklidir
felsefenin üç temel düalitik kavramından olan doğru- yanlış;güzel- çirkin;iyi, kötü) kavramlarının bir gibaı gerekliliği girer devreye
şöyle ki;
bilim ve bilgi mantık alanını yani doğru yanlış alanını ilgilendirir ve ne sorusuna yanıt verir
sanat, estetik yani güzel çirkin alanına dairdir ve nasıl sorusuna yanıt verir
ethic (ahlak) vicdani yani iyi kötü alanını alakadar eden bir kavram olup niçin sorusuna yanıt verir
sanat eseri örneğin bilimsel bir konu değildir..ancak sanat eleştirmenliği , sanat tetkikatı bilimsel bir konudur
öte yandan din ve ahlak inanca dair bir konudur ancak yaşayış içine uygulanmasında geçişkenlik yaparak bilim ve sanat alanlarından gelen sorulara da yanıt bulmak zorundadır..
Bu temel kaide (destek) üzerinden şiirin felsefi ve sosyolojik boyutuna da bir sonraki yazımızda girelim
DEVAM EDECEK
günün şiirini seçmek için kura çekiyor olmalısınız yoksa bu şiir nasıl günün şiiri yaptınız?
Ulan ulvi denen yamuk
Dilerim imamı en bol
Mahallede tez vakil öl
Sana konsun en çok pamuk
:)
Bu ışıklı gökkubbenin altında
Birkaç dakikaları bile kalmış olanlar
Yüzlerce yıl yaşayacakmış gibi
Koşuşturup duruyorlar
Ve uzakta, binlerce yıllık suskunlukta
Dağlar, bu telaşçı kalabalığa bakarak
Donup kalmışlar haşin ve kederli
Sanki birkaç dakikaları kalmış gibi yaşayacak(R.H.)
Şiirinin altında saçmalayan densizlere aldırış etmediğini biliyoruz. Bunlar senin olduğun yere gelince geride kalanların helva yiyeceğini sanan echel takımı.Nurlar içinde yat.
Seçici kurula binlerce teşekkürler.
İyi de, seni soğuk suyla yıkayacaklarını kim söyledi beyim? Ölüleri yıkadıkları suyun sıcaklığı senin bedeninin sıcaklığına eş değerde olması gerek! İnsan sırf bazı vehimler yüzünden inandım dediği Din-i İslamın 1400 yıllık güzel geleneğinden istinkaf edip arkasından bazılarına su-i zan ettirir mi hiç?
Bazı yerlerini kimsenin görmesini istemediğini beyan etmen de saçma ve gülünç! Zira en mahrem yerlerini bile en azından doğduğunda eben, annen baban ve etrafın görmüşlerdir! O zaman bebektim diyecek olursan; Kamil insanken de eşin o hazinelerine muttali olmuştur herhalde?
Cemaatin kalabalığı Mü'min için rahmettir! Zira onların cenazenin lehine veya aleyhine edecekleri şehadetleri Allah (cc) ın yanında çok muteberdir! Dahası; Burada az bir kalabalıktan hoşlanmayan merhum, mahşerin müthiş kalabalığından nereye kaçacak acaba?
Omuzlarda sallanırsa dünyevi hülyada olan azaları rahatsız olur muş(!).Bu mantığa da masumane bir talep demek pek mümkün görünmüyor! Zira insanoğlu sekerat anında bütün dünyevi bağlarını koparıp, uhrevi atmosfere geçer ki; bu onun elinde olan bir keyfiyet de değildir. İstese de istemese de görevli melekler onu öbür alemin acaip boyutuna sokmuşlardır bile! Yani merhuma görevliler dünyevi hülya kurma imkanı lütfetmeyeceklerdir!
Netice-i kelam; Bazıları ne hikmetse bir kafiye uğruna çok mukaddesleri ve tüm atilerini yakıp kül ediyorlar vesselam! Takdir kendilerinindir ama böyle bir istidadın kendini yakmasına yine de vicdan razı olmuyor ve gönül elvermiyor! Belli ki, bazı şairler, 'ŞUARA' -ŞAİRLER- Suresini pek okumuyorlar! Halbuki, Mevlamız sonsuz merhametinden dolayı o kadar mühim mevzu arasında Şairlere de bir sure ayırmış ve ismini de ŞUARA- ŞAİRLER SURESİ- koymuştur. İnsan bunu ve bilhassa da son yedi sekiz ayetini okuyup dersini almaz mı?
Herkese hayırlı pazarlar ve hayırlı çalışmalar dilerim.
işte o zaman kendi kırbacıyla kardeş olacak herkes!
bütün bizler bir aynadan içeceğiz kendimizi
yalan kumaşıyla derlenecek derimiz
herkes alnında taşıdığı tabutla ünlenecek
düşmanını üzerinde deneyecek kindar olanlar!
işte o zaman ellerimin tersiyle bakacağım dünyaya!
dilimdeki perdeye değdiğinde kılıcımın gölgesi
tenimden dökülen her vedâ tanrının ipliğini sökecek
bilinecek bende neyse tufan seste odur feryat
bilinecek ben gidersem çarmıhım burada kalacak!
işte o zaman kıyamet değil ben kopacağım! (v.e.)
Büyük şair ruhun şad olsun.
nasıl bilemediysek doğacağımız yeri,bilemez ki öleceğimiz yeri!..iki nokta arasına koyarız ömrümüzü ve nerede,nasıl noktalanacağımızın kararını veremeyiz,nurlar içinde yatmanı istediğim kocaman şair...
ablayı anne yaptığın,26'yı diline doladığın.hatta onu dolapla karıştırdığın,çocukları illaki de oyunla büyüttüğün,Elif'i boyunduruğa koştuğun şiirlerini unutmadım...o Elif var ya,o Elif!..elif-be-te-cim-ha...'nın gecesine düştü artık!..karardı gitti!..biliyor musun,ben de Elif'e şiirler yazdım..okudular mı bilmiyorum!..
'bir gün
kahveye gideriz, pişti oynarız
belki atmışaltı
papaz kaçtıya ne dersin?
tavlada biz atarız en büyük zarı
yeklerde-teklerde vurulmayız(!)
masalar kapalıysa kapalı
GEL ELİF!.. BİTMESİN BERABERLİĞİMİZ...'
dedim...
işte böyle Koca Çınar...bilmeni isterim ki,öldüğün gün oturup ağladım...
nurlar içinde yat,toprağın bol olsun...ölüler de öpülür mü bilmiyorum ama,seni öpüyorum...
seçkiy teşekkür ederek...herkese saygılarımla..
Rumuzlar uyduruk olunca bol keseden nefret, bolca kışkırtma, ve bolca kimliksiz kişilikleri kukla gibi oynatan kimlikli kişiliksizlerin gösterilerine zorla tanık oluyoruz.
Akılarınca buradaki havayı ölü sanıp, ölü havayı türlü soytarılıkla canlı tuttuğunu düşünen kişiliksizler.
İki ayrı, hatta sayısız rumuzla kaydolup, bunlardan ikisini birbiriyle kavga ettirerek mutluluğu yakalayan hasta ruhlular...
Şiir.
Günümüze koca bir şairin DURU bir şiirinin geldiğini GÖRÜyoruz.
O'na dallanıp budaklanmamış ulvi bir yoldan yürüyoruz.
Ruhu şad olsun.
Saygılar,
Burayı babanın sayfası sandın galiba Arap Naci
Ortalığı bu kadar çamurlayıp pislettiğine göre.Efendilik has adam işidir.Şimdi sana bunu anlatmaya kalksam anlamazsın.Çünki kapasiten yetersiz.Burada din düşmanlığı yapacağına , oturda eksik kusurlarını düzeltmeye çalış.
Bu şiir ile ilgili 55 tane yorum bulunmakta