Ölmek diye bir şey vardı zamanın ötesinde…
Kimin ne zaman kapısını çalar; ne vakit gülümser yüzüne bilmesi zor yaşaması çok zordu…
Anlam veremediğimiz cümlelerin girdabında boğulan virgüllerle bezeliydi hayat; her adımda bir ezgi,her ezgide binlerce sır saklıydı.farkında olmadan geçip gitti anılar köprüsünden insan ve her dakika azalarak büyüdüğünü etiyle kemiğiyle tutunduğu hayatın onu terk edeceği gerçeğini umursamaksızın biraz daha öfkeyle biraz daha hırsla sarılırdı kendini azaltan yarınlara.
Sabah olduğunda penceresini açıp kuş cıvıltılarını dinlemek yerine apar topar giyinip işe koyulmanın telaşında geçti ömrün otuz yılı…o otuz yıla neler sığdırdı kendince ama bir türlü kendini sığdıramadı..hayallerinden bir dünya kurdu da o dünyada yaşamaya akıl sır erdiremedi insan…
Akşam oluşunu yollardaki trafikten yahut bankaların kapısına asılı kapalı yazısından anladı…geri gelmeyecek bir günün kıyısında oturup günbatımını izleyemedi hiçbir zaman!
Nihayetinde anladı anlayamadığı gerçeği,yüzleştiği yanlarıyla hayatın geriye dönüp baktığında elinde avucunda kalan ne diye baktı…
Koca bir hiçti omzuna ağırlık yapan yıllar.ne güldüğünü anlamıştı ne de güldürdüğü zamanları…
Kendine olan ihanetini yetmiş arşın cennetinde mi anlamalıydı insan yoksa bir sıkımlık kabrin karanlığında mı?
Kabulsüz bir dilekçeydi oysa yaşamak.ne yandan tutsak hayaldi ve hayaller en yaşanılası anlardı bir zaman..
& fersude &
Esra AksuKayıt Tarihi : 4.7.2008 18:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!