Sen yokken kim sevecek bu taşları süpürgesiyle,
ölmesene anne,
hangi sevgisi nasırlı, çatlak el, süpürür ki,
senin kapının önünü, sen gidince,
ölmesene anne,
çiçeklerin suyu tatsız kalacak,
kuşların ıslak ekmekleri küflü,
aç uyanacak, aç uyuyacak çocuklar,
ölmesene anne,
ne garip bir şeymiş,
ölmüşlüğünü, yaşayan bir toprağın çürütmesi,
ve yokluğunun üzerinden papatyalar güller türetmesi,
özür dilerim anne,
bir başka dişiyi senden daha çok sevdiğimi sandığım için affet beni,
ne olur...
o çoktan gitti, o zaten git' di...
şimdi sende gidiyorsun,
ne olur gitme anne...
ölmesene anne...
sana söz;
çoraplarımı kirli sepetine atacağım,
gömleklerimi buruşturmayacağım,
pantolonumu katlayıp çekmeceye koyacağım,
tamam mı anne, gitmiyorsun değil mi?
bir sürü acının üstü açık gecelerin de,
titremeler bekleyecek beni sen gidersen,
kendimi, senin olduğun gecelerde ki uykularımdan alıp,
kimsenin olmadığı, çamurlu, tozlu sokaklarda yerlere atıp,
üstümü başımı kirleteceğim,
bir daha asla kıyafetlerimi yıkayamayacağını bile bile...
ne olur ölme anne, ne olur ölme...
bir kez daha kağıt helva arası dondurma yiyelim birlikte,
bütün işlerini yarıda bırakıp, çay sigaraya kaçalım sahilde,
babamı asla affetmeyeceğim sen ölünce,
ağız dolusu lansorlar, talcidler, rennieler içeceğim,
mideni yakmış, bütün mide yangınlarının şerefsizliğine,
saçlarını, sabahlarını, bütün hayatını,
papatyalarla süsleyen bir adam olsun istedim oysa ki babam.
anne battaniyesinden sonra, en sıcak örtü toprakmış anne,
koynunda bana da yer aç toprağın bağrından,
Haziranlar Temmuzlar soğuk, Aralıklar Ocaklar da, yanıyorum olmayışında,
sırtım terli, sırtım ıslak,
sen yoksun ya kimse etmiyor merak.
ne olur ölme anne...
soğuk kış sabahlarının, sıcacık yanan sobasıydı gülüşün,
sen olmayınca bütün uyanmalarım üşüyecek,
pazarları kahveleri kim pişirecek,
hangi kirli bedenin göğsüne bastırıp, bu sakallı çocuk yüzümü,
ağlayabilirim söylesene.
ne olur ölme anne...
hani herkes gitse, sen yine kalırdın,
hani hangi şehrin gecesinde sokakta kalsam, yine koynuna sen alırdın beni,
ölmesene anne, ne olur ölmesene...
her daim taze kalacak göz yaşları bıraktın gözlerime,
sen; elleri ayakları yorgun, yıpranmış bir çınar gibi,
mevsimsiz dökerken yapraklarını,
bir toprağın, yüzyıllanmış gövdesine,
ben en son güldüğün mevsimde öldüreceğim kendimi,
ama sen, ne olur ölme anne...
Kayıt Tarihi : 13.9.2013 23:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!