Aynı kederle inliyor bağlamanın en ince teli,
Belki de ince değil, ben ince sanıyorum.
Beynimi yemek istercesine çıkardığı sesleri,
Duydukça üşüyorum...
Uzak yolumuz,
Uzak ve çetin...
Bir de dikenli...
Bu yolda yürümeye kim mahkûm etmiş bizi?
Bu yol ki;
Karşına çıkan hiç kimseyle mutlu olamayacak,
Hiç kimseye yürek bağlayamayacak,
Gönlünde hiç umut barındıramayacak,
Herkes tarafından hep yanlış anlaşılacak,
Irkçının teki, hem de dinsiz diye itham olunacaksın...
Olsun! Bunlar keder değil senin için,
Bunlar senden öncekilerin de başına gelmişti,
Senin de başına geldi,
Evlatlarının başına da gelecek...
Ama diyorsun,
Ama keşke böyle olmasaydı?
Böyle olmak zorunda mıydı?
Keşke diyorsun birşeyler de beni sevseydi...
Bir kuş,
Bir böcek,
Bir çiçek...
Ya da şehla bakışlı, ayın on beşi bir güzel...
Olmaz mıydı sahi seni seven bir şeyler?
Olmaz mıydı mutlu olman için çabalayan birileri,
Hiç olmazsa yüzündeki şu ifadeyi biraz değiştirecek...
Anlıyorum, şu an bunları düşünemiyorsun,
Nereye gittiği, nerede duracağı belli olmayan bir yerdesin,
Üç yanında duvar var, bir yanın pencere!
Sevgi gibi, mutluluk gibi umutlara kapılıp canını yakmak istemiyorsun belli...
Yine de olsun,
Baş eğer ulaşabilirsen seni bekleyen birileri olduğu umudu hâlâ içinde var,
Bir de sessizliğin verdiği o eşsiz büyü!
Yine mi olmadı?
Bunlara da kanmadın değil mi?
Kanmayacaksın da...
Çünkü seni bunlara kandıracak kadar bile yaslamadın başını bir kalbe,
Bunlara kanacak kadar bile gülmedi ki gözlerin,
Yüzünü mü diyorsun?
O kalabalık şeyler söylerken hep gülümsüyor,
Ama ben kalbinden bahsediyorum...
O kaç kere gülümsedi?
Düşündükçe için yanıyor değil mi?
Bir zamanlar sana yeminler edenlerin nerede olduğunu soruyorsun şimdi?
Gittiklerini biliyorsun,
Beklemiyorsun,
Umut etmiyorsun...
Ama,
Ama sadece...
Sadece yaşıyorsun...
Kayıt Tarihi : 13.4.2008 20:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!