“ ”
Seni silmek silgisini aradım, hiç kullanılmamış kıpkızıl bir silgi buldum.Nazı sildim,li’yi sildim; ama “ can” ı silemedim yüreğimden.Seni yüreğimi yazmışım,sen cansın.Yürek bir candan ibaret. Neden naz ve lı silindi diye sorma. Naz,soyut, “lı” onun kuyruğu.Sen bir cana yazılmışsın, hangi silgi siler, hangi gözbebekleri siler, hangi güzelin özü siler hiç bilinmeyenlerin bikriler gibidir.
Hırsa sarılan gidişin gölgesinde kırıcı güfteler yapıyorsun, dağılır yaralanışının kabulsüzleri göğsüme.
Yaşamın cam kırıkları arasında beni toplamaz hayat, senin aklarında arar geleceği.İnanmazsın bana.Güven süzgecin çürümüş,her adım beni süzersin,adım dışında,şanım dışında her arzum süzülür.
-Gerçekten seviyor muyum? Yalnız sana yazılmış bir bulmacanın çözümsüz sorularındadır cevapsızlığım.Anlatılmaz huyların vicdan vadisinde pişmanlıklar ulur kirli çakallara karşı.Karşımda,vahaların vaveylasında ,can çekişen Leyla uçurumu var.
Aslı’nın gözlerini sildiği mendil var,bir de sen ağlarken gözyaşı geçmişini sildiğin mendil.İki ıslak mendil,kurumayan vicdanımı kurutur mu?
-Çakırkeyfim biraz elim de iki kızıl mendil, halay çekiyorum.Lorke Deleylo söylüyorum.
Her özlem suyu,denizine çoktan seçmeli beyazlar sunar.Su üstüne halay çekiyorum; ama halay başı gözlerin, sözlerin, seni özlediğim her şey.
Üstelik dalgalar,algılar alkışlıyor beni.Bir delinin oynamasını izledin mi?
Yalnız sana deli…Yalnız senin için deliren.Yalnız senin için delilik yapan.
-Bir delin var gülüm,delirttiğin bu kara bahtın tahtasına bir şeyler yazmayacak mısın Ankara’nın beyaz tiftik keçisi.
-Ya da sensizliğimin yaylasında otlanmaya ne zaman bırakacaksın,her adımda neden hala güven surlarımı aşarak,gizillerimin inine iniyorsun.
-Denetliyorsun neden hala,acımsı bulutlarla söylenmeyenler üstüne beni neden yazıyorsun.Gerçekler yürüdükçe sevdamız yaklaşır,arzı endamlara.
-Felsefi temayüllerin derinliğinde gizlendim. Feylesof damarımın arasallarında kadın ve aşk ikilemi üstüne üstsüz düşüncelerimi sıralandı.
-Kadın filozof var mı ki? Sana felsefi aşk kertmem doğru mu ki?
Kadınlara belki filozof diyemeyiz; ama felsefenin hakiki muhataplarıdır bunlar. Mesela Nietzsche için Lou Andreas Salome var. Hem sanatı, hem düşünceyi, evine, salonuna buyur eden bir kadın. Bu kadının mekanında müzikle felsefe birbirine dokunuyor. Ve tabii Nietzsche’nin de aşık olduğu bir kadın o. Aynı şekilde Freud da kadın hastalarından çok şey öğreniyor. Yani kendi kadınsı tarafıyla, kendi histerik tarafıyla da temas ediyor.. Kadınlar yalnızca felsefenin değil psikanalizin de oluşumunda çok büyük katkıda bulunmuşlar. Peki ikimizin bilinçaltlarında sen neden hala çözümsüzlerime gayrı meşru şifreler sunuyorsun.
Zamansızlığın uçarı ollarında,olasılıksız gidişlerin ceninleri ölümsüz doğuyorken hayallerime,seni nasıl unuturum “ Olla Su”
Sorgulu günlerimin, sargılı tetiklerini uzaklara nişan eyledim.Ben bu sırra erimedim ki…Yıldız gibi geçişlerini,ay gibi gecelerimde olmanı, güneş gibi doğmadığın her anın üstünde dik açılarla inmeni,dahası biraz senden istedim .
-Sonsuz olculukla aşamadığım dünleri biraz ol vaki akışlarında aradım.Zülüflerinin kemendini hangi özlem çözecek?
Kör ışıkların aydınlattığı yabansı aşk odalarında anlık huzurlar beni hayata bağlayamıyor.Hangi gözün ışıltısında aydınlansam,senin ilk kez, ve son kez baktıklarının ışıkları çarpar beni bin bir yerimden.
İksirli bir düşüm , sevi düşmanlarımı yok edecek diye ümide bağladım geleceğimin yollarını.Ölümsüzlüğüyle uslanan bir hazın ustası oldum.
Derslere ders verdim ki dersime çalışıyor,terslerimin terkinden önce,öncül kabullerine koşuyorum.
Seninle anların kahırlı harlarını çoğaltıp,kendi öz bengilik denizimizde
Kızıldeniz’imizi asasız, Musa’sız geçeceğiz. Ki,iki gecelik Firavunluktan istifa edeli çok oldu Nemlican.
Bir aşkın hikâyesine sığmayan anlatıların anlaşılamayanlarında senin yüreğinde süzüle ab-ı hayata nam saldı susamışlığım.Ömrün aklanmışına dursam, susar mı içimdeki asi çocuk, ya da suluk uzatır mı annelik ve gül halin.Bir aşk bebeğine dikenlerini batırmadan, bir damla su dökmeden suyunu içermek çok mu zor?
Ben ulaşılmazlığın zembereğini boşalttığımda,” boşluk” hoşluğun döngülerinde aflarını eviriyordu. Göğsümün dinmeyen acılarına gülüp geçtiğin ali kayıplarda, sarılışın tüm sarmaş dolaş inatları bitiyor ve sen rüyalarıma kadar iniyordun .
-. Sustum, konuştum,yazdım,bin bir yerimden yarime bölündüm.Elde kalmadı hiçbir şey.Sağlamamı yapacak kadar sağlam kalmadı hiçbir şeyim.
Sen paydamda acılarınla ,hıçkıra hıçkıra kes gayrı benli efsaneleri dedin. Ben payında,payımda peydahlanan acil ve acı gerçekleri böldüm beklemelere ve dua ile çıktım yollarımıza bilesin Nemlican.
Kayıt Tarihi : 9.7.2009 15:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!