Benzeri yalnız ve yalnız kendi,
O, kuldur, Tanrı efendi.
Doğal seçilimle geldi, birçok içinden elendi.
Biricik, diğerlerini deviren, güzellik.
Yalnız kendine verilen, eşsiz özellik.
Eşsizlik.
Savaş hukuku, ne ilginç söz.
Savaş ve hukuk, ölüm ve adalet.
Hem de yan yana gayet.
Öldürmeye mi meşruiyet?
Yumuşatmak mı niyet?
Neresinde adalet?
Bardağın şekline bürünmüş su
ve görünür görünmez,
tüm varlığı kapsayan kelimedir bu.
Tekili “bir şey”,
çoğulu “her şey”,
sorusu “ney?”,
O şeytandır,
ustalığı yalandır.
İlk başkaldırı ve isyandır.
Günaha sebep olandır.
Cenneti hariç her şeyi tamdır.
Ve ateşte baki kalandır.
Neden hiç yazmadınız?
Bir genelev orospusu için, tek bir satır.
Bir kahvesini de mi içmediniz?
Göz göze de mi gelmediniz?
Hiçbiriniz!
Ama siz tertemizsiniz, ama siz mükemmelsiniz.
Sipariş şiirler yazardım,
gençliğimde.
Bir bardak çay, bir köhne masa.
Ve iki artı iki ederdi yüz para.
Ama sağlaması var.
Şüphe ederdim şiirimin gücünden;
Son nefestir bu, son nefes.
Ve yaşamaya dair en son heves.
Az sonra çocuklar uyanacaklar,
az sonra okula gidecekler.
Bir taksi durduruyor, işe geç kalan adam.
Durakta bekliyor bir kadın.
Faşizmin kuyusunda Yusuf,
Deniz’in kıyısında Hüseyin.
Üçler yemin veriyordu
darağacında,
“Tam bağımsız Türkiye” için.
Aslında hiçbir kadını,
senin kadar uzun sevmedim.
Ve hiçbir kadını,
senin kadar kolay unutmadım.
Kendimden, senden,
emindim sevginden.
Neden böyle güçlü sıkıyorsun elimi,
Neden karanlık odamız bu kadar.
İnsanlar bana adımla sesleniyorlar,
Adımı nereden biliyorlar?
Yoksa ben gerçekten öldüm mü baba.
Hani derdin ya bana,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!