ÖLDÜRÜLEN ŞAİRLER (4) : PİR SULTAN ABDAL
Mustafa CEYLAN
O, öldükten sonra da yaşayanlardan… Tarihin belirli bir zaman diliminden başladığı yolculuğu sonsuzlara doğru çoğala çoğala devam ettiren bir yolcu. Bizde gelenektir zaten, sağlığında elimizden geleni ardımıza koymayız, ne kadar zulüm, işkence, eziyet, kıyım ve sürgün varsa ışık adamlarımıza, düşünce adamlarımıza, başta ozanlarımıza uygularız. Kaçını zindanlara attık, kaçını sürdük ilden ile ve kaçını ipde sallandırdık? Derisini yüzdüklerimiz bile var, öyle değil mi? Biz, onları sağlığında değil, öldükten sonra kahraman yapmakta pek maharetliyiz. Sağlığında değerini bilmeyiz. Sağlığında biz onlara hiçbir şey vermediğimiz gibi elinde ne varsa onları da almaya çalışırız. Onları, yeri geldiğinde sosyal güvenceden bile yoksul bırakırız ki, çoluk çocuğu ve kendisi hasta olduğunda ilâç bile alamasın. Biz böyleyiz işte. İçimizdeki pırlantanın ışığından istifade etmeyiz de, farkına bile varmayız da, yadın-yabanın mumunu güneş sanırız.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta