Öldüğümü Farzettim / deneme

Kâmuran Esen
146

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Öldüğümü Farzettim / deneme

Evde yalnız olduğum bir gündü. Nedense birden ölüm geldi aklıma. Her zaman, sevdiklerimin yokluğunu; onların yokluğunda ne yapacağımı düşünürüm, ama bu kez kendi yokluğumu düşündüm. Bir an için öldüğümü farzettim......... “Ölsem, annem, babam, kardeşlerim, kızım, eşim, arkadaşlarım ne yaparlar acaba? ” dedim.

Yokluğumda uzaktan, yakınlarımın neler yaptığını izledim. Ölümümün; dünyada hiçbir şeyi değiştirmediğini, yakınlarımı pek etkilemediğini gördüm. Ne kadar sıradan biriymişim meğer. Dünyada herşey sağlığımdaki gibiydi. Yaşam devam ediyordu. Bir tek ben yoktum, o kadar.

Ablam, kardeşlerim eskisi gibi yoğun iş temposunda idiler. Acıktıklarında yemek yiyorlar, susadıklarında su içiyorlardı. Normal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Sanki ne ben ölmüştüm, ne de onlar beni kaybetmişlerdi. Ağır yaşam koşulları, yokluğumu unutturmuş olmalıydı onlara. Yoksa böylesine bir kalemde silip atamazlar beni.

Evimde bazı eşyalar değişmişti. Koltuklar, kanepeler farklıydı. Son öğrencilerimle çektirdiğim ve bilgisayar masamda duran fotoğraf yoktu. Vestiyerde ne hırkam vardı ne yağmurluğum.Ayakkabılarım kalkmış, onların yerine başka bayan ayakkabıları konmuştu. Banyoda; saç fırçalarımı, fön makinemi, deodorantımı de göremedim.

Eşimin yanında bir kadın vardı. Benden genç ama çirkin bir kadın. Güzel görünmek için çok çaba vermiş fakat bu konuda hiç de başarılı olamamış bir görüntüsü vardı. Kanepeye yanyana oturmuşlardı eşimle. Sağlığımda, hiçbir kadını eşime bu kadar yakın görmemiştim...Eşim çok mutlu görünüyordu yanında Beni çoktan unutmuş bir hali vardı. Birlikte televizyon izliyorlardı. Bunu pek yapmıyorduk sağlığımda. Çünkü tv izlemeyi pek sevmezdim.

Ama eşimin mutlu görüntüsüne hiç inanmadım, inanmak istemedim. Otuz yıl yanında olan, yatağını ve bedenini ısıtan, birçok şeyi paylaştığı bir kadını, bir kalemde silip atmak öyle kolay olmamalı. Ben onun eskimiş ayakkabısı gibiydim. Biraz deforme olmuş, ama ayağının şeklini almış ve o nedenle en rahat edebildiği ayakkabısı gibi. Hiçbir yeni ayakkabı içinde rahat edemez o. Eski ayakkabısını arar, biliyorum.

Sonra babamı gördüm. Sakalları iyice uzamış, yüzündeki çizgiler daha da derinleşmişti. Bakışlarını belli bir noktaya dikmiş, dalıp gitmişti. Hep kendisini kaybetmekten korkardım sağlığımda.Yüreğinin, evlât acısıyla böyle kavrulacağını hiç aklıma getirmemiştim. Avcuna sıkıştırdığı mendil ilişti gözüme. Canım babacığımın benim için göz yaşı döktüğünde kullandığı, gözyaşlarını gizlediği mendil..

Kızım, genç yaşına rağmen olgun bir kadın görünümündeydi. Yorgun, bitkin, üzgündü. Gözleri kan çanağına dönmüştü ağlamaktan. Kendisiyle birlikte ağlayacak, acısına ortak olacak bir kardeşi olmadığı için, bunu kendisinden esirgediğim için, bana kızıyor olmalıydı. Odanın duvarlarında fotoğraflarım vardı. Bu fotoğrafların birinde; kızımla başbaşa vermiştik. Hatırlıyorum, piknikte çekilmişti bu fotoğraf. Rüzgâr saçlarımızı uçuşturmuş, bir kısmını yüzümüze indirmişti. Hatta bu fotoğraftaki perişan halimizi gören ve o zaman henüz beş- altı yaşında olan yeğenim; “ Hala! Bu fotoğrafı çektirdiğinizde siz çok mu fakirdiniz? ” diye sormuştu. Öylesine perişan bir görüntümüz vardı fotoğrafta.

Öğrencilerim hayal kırıklığına uğrattılar beni. Çoğu, ölümümden habersiz görünüyordu. Benden aldıkları ilk feyzi, coşkuyu, azmi çoktan unutmuş gibilerdi. Sanki ömürlerinin beş yılını benimle birlikte geçirmemişlerdi. Onların gözünde; yaşını başını almış, yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuş, hatta belki de yaşlı bir öğretmendim ben. Onlara göre, yaşım öyle büyüktü ki.

Giysilerimin hiç biri yoktu gardıropta.Öğrencilerimin karşısına özenli bir şekilde çıkmak için ne çok giysi alırdım sağlığımda. Hiç biri yok şimdi. Öğrencilerime veda ederken üzerimde olan, her giydiğimde bana okuldaki son günümü hatırlatan kırçıllı lâcivert takımım yok. Kahverengi döpiyesim, bej döpiyesim, kemik rengi döpiyesim de yok. Ya o çeşit çeşit çantalarım? Onlar nerdeler acaba? Bir çantam vardı, büro tipi, kahverengi. O çantamı çok severdim. Çok büyüktü. İçine, aklıma ne gelirse koyardım. Öğrencilerime lâzım olur diye yara bantları, kâğıt mendiller, kurşun kalemler, saçı dağılan öğrencilerin saçlarını toplamak için tokalar, daha neler neler. Bu çantayı taşımaktan sol elimin avcu nasır tutmuştu. Emekli olduktan bir süre sonra, bu nasır kaybolmuştu. Çok üzülmüştüm. Mesleğime, öğrencilerime ait bir işareti kaybettim diye.

Evimin pencere kenarlarındaki, bahçedeki çiçekler bakımsızdı. Belli ki onlara, vitamin hapı veren yoktu. Kendi vitamin haplarımdan verirdim onlara. Onlar da çoştukça coşarlar, renk renk açarlardı. Şimdi ise sararan yaprakları, solan çiçekleriyle kötü bir görüntü veriyorlar.Yokluğum, hemen belli oluyor çiçeklerin görüntüsünden.

Peki ya arkadaşlarım? En çok onlar şaşırttı beni, en çok onlar hayal kırıklığına uğrattı. Sohbetlerinde adım hiç geçmiyordu. Beni çok sevdiğini sandıklarım hatta emin olduklarım bile, yokluğuma çoktan alışmışlardı. Birlikteyken anlattığım fıkralara gülenler, sohbetimi tatlı bulanlar sanki onlar değillerdi. Hiç birini üzgün görmedim.Yokluğum, televizyonda severek izlenen bir dizinin sonu gibiydi sanki onlar için.Yapımcılar, ya devamını çekerler ya da onun yerine yeni bir dizi yaparlardı. Bana olan sevgileri; bu kadar mı yüzeyseldi, bu kadar mı pamuk ipliğine bağlıydı?

Peki ya annem? Annemi zor tanıdım. Nasıl değişmiş! Birden yaşlanmış. Baktığı yeri görmüyor gibi. Seccadenin başında namaz kılıyordu. Gözleri, çukurlarına iyice çekilmişti. Omuzlarına yüklenmiş bir ağırlığın altında eziliyor gibiydi.....Sonra kalktı seccadeden. Adeta iki büklüm oturdu kanepeye. Gözlerinin pırıltısı yok olmuş. Yokluğuma en çok üzülen o. Yokluğumun en çok etkilediği kişi o. Annemim kalbini, beynini okuyorum adeta. Kendisinden önce çekip gittiğim, onun sırasını aldığım için kahroluyor.

Ölümümün; arkamda bıraktığım, çok sevdiğim birçok kişi için, hiç de dayanılmaz olmadığını anladım.Sağlığımda; birçok kişi için çok değerli, vazgeçilmez, yokluğuma dayanılmaz olduğumu sanırdım. Nasıl yanılmışım!

İşte bu düşündüklerim, - güya- bu gördüklerimden sonra, ölümden daha da korkar oldum. Ayrıca, varlığımın, birçok kişi için pek de değerli olmadığını anladım. Yalancı sevgi ve dostluklara inanmakla ne kadar hata yaptığımı da........Demek ki, birçok kişi için ben bir hiç’im! Yazık!

Kâmuran Esen
Kayıt Tarihi : 11.6.2004 07:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abir Zaki
    Abir Zaki

    Icimi ciz'ladin..demek ki 'gercek' bir yazi yazmissin..:-( ...herkes fiyat bilir ama deger bilmez..buna hep inanmisimdir...
    ama senin bi cumlen beni gulumsetti...'Benden genç ama çirkin bir kadın. Güzel görünmek için çok çaba vermiş fakat bu konuda hiç de başarılı olamamış bir görüntüsü vardı.'...............huzunlu bir yazida bile bizleri - beni - gulumsettin..vay beee...harikasin Kamuran.... ve colde anildigini da unutma.....'daha ne istenirki, 48+ derecede anilmak herkeze nasip olmaz:-)))))))'

    Cevap Yaz
  • Sadık Softa
    Sadık Softa

    Merakla okudum. Tebrikler...

    Sadık Softa

    Cevap Yaz
  • Orkide Tüccaroğlu
    Orkide Tüccaroğlu


    'Demek ki, birçok kişi için ben bir hiç'im ! Yazık !'
    Asıl burada yanılmışsınız !


    Yürek dolusu sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Çağıl Ener
    Çağıl Ener

    Çok etkileyici bir deneme idi. Defalarca okudum, düşündüm, hüzünlendim, tekrar okudum. Evet, hayat bir şekilde boşlukları dolduruyor ama insanın içinde biryerlerde o acı hep sızlıyor bir şekilde... Hepimizden sonra bir şekilde hayat devam edecek ama hiç bir şey aynı olmayacak! Allah uzun ömerler versin, ana babanıza evlat acısı göstemesin. Tebrik ediyorum. Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Barış Pınar Tümer
    Barış Pınar Tümer

    Artık ölümlerin acısı bir gün bile sürmüyor ne yazık ki...Fakat sizin ölümünüz kurmaca bir ölüm. Uzun ömürlü olursunuz inşallah. Sizi böyle kolay unutacaklarını zannetmiyorum. Hem aileniz, yakınlarınızın hem de bizlerin...Sevgiler...Barış Pınar...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (7)

Kâmuran Esen