Bestesini yapardım aşkın, kullanılmamış notalar eşliğinde dans ederdim. Bir aşkın bestesini yüreğime dinlettiğimde sana ait ne varsa içimde duyar, seni yaşardım. Uzatsam ellerimi senin namelerindeki bahara dokunurdu. Müziğin hırçın yükselişlerinde feryadımızı saklayıp nota uçuşlarındaki güftesiz nakaratları söylerdik. Ben olurdum, dudak izleriyle bezeli kadehin sevgisinde yudum yudum aşkı içerdim. Şimdilerde dudağından dökülen sözcüklerde sitem esintisi, dilinden mi, yoksa yüreğinden mi geliyor? Bunu öğrenmeyi bile istemiyorum.
Kışı bahar zannedip açmıştık, bilemedik gece ayazının bizi donduracağını. Direndik derin gecelerin buz kesmelerine, umut ışıklarının aydınlatacağını düşündük, kırağı vurmuş toprak üzerine. Ayaz kurutsa da dallarımızı, köklerimizi sevdanın sıcaklığına sarılıp direnerek gerçek baharları bekledik. Kıraç topraklara döktüğümüz sevda tohumlarını gözyaşlarımızla suladık. Acıların geçeceğini umarak baharın ilk umutlarına bıraktık hayallerimizi.
Sözleri bitirdik, cümleler duyguları anlatmaya yetmeyince konuşmayı yüreğimize ve gözlerimize bıraktık. Hayatın zulmünü göz ardı edip yenibaharlar, yeni umutlar getirsin dedik.
Merhabalar yerini elvedalara bıraktıkça yürek acılarına dayanmaya çalıştık. Yalnızlık olan yeni adlarımızı boynumuza asıp, cebimizdeki elveda sözcükleri avuçlarımızı kanatırken sevda sözcüklerine dönüştürmeye çalıştık.
Senden ayrı geçen günler mahkûmiyetinin en derininde hapsettiğim sevdaların acısını çekiyorum şimdi. Tekrarı olmayan ok atışı gibi beklediğimiz anı yakalamaya çalışıyorum hedefi vurmak için. Ruhum kapının önünde, gitmekle kalmak arasında eşikte bekliyor.
Ölçüsüz sevgiydi mayaladığımız; ya hiç kabarmıyor, ya da kabına sığmıyordu. Yarıda kesilmiş hikâyelerin farklı tamamlamaları gibiydik. Tetikte bekleyen öfkenin, kendi namlusuna sevdalı kurşunlardı yaşadıklarımız, yanarken yakıyor, severken öldürüyorduk. Düşlerimizin tozlu siperlerinde, sıkıntılı ruhlarımızın savaşını veriyorduk.
Fakir düşlerin ağlama odalarında yakılan ağıtların namelerinde herkes kendi köşesinde acısının dercesine yanıyordu. Ucu yanmış mektuplar gibi yanarken yürekler, deva tabletleri boğazdan bir yudum akan suyla yüreğe inmeye çalışıyordu.
Özlem ve hüzne nakışlı mendiller dokundukça yanak ovasında gözyaşına teselli olmaya çalışıyordu, titreyen eller eşliğinde. Düşlerimde seni arasam da yüreğimde kor bir hıçkırık, aşkın binlerce ilahisinin düğünlerini kuruyordu. Dünlerin sorgusu yapılırken sevda mahkemelerinde, gölgem senin göğsünde serkeş bir duaya sarılıp unutulmuş anların sancısını çekiyordu.
Kasım kuşlarının ötüşlerindeki bir çığlık gibiyim. Değirmenin yorgun zamanlarında, kırık akşamları biriktiriyorum yokluğunu. Yıkılmış yuvanın önünde ailesini arayan çocuk gibiyim. Sen kelimeleriyle yaptığım aşk sarayları hüzün rüzgârlarıyla yıkıldı. Kırılan sözcükler yüreğin usunda sorulara cevaplar aramakta.
Yaşanmışlığın yankıları kulaklarımda çınlarken sen çağrısı dudaklarımdan dökülmeye başlıyor. Kırık masada ki devrilmiş şişeler arasında son kadehi sana kaldırıyorum. Kabından taşan aşk artık havlu atmaya hazır.
Sevda denen özlem artık kendi kendini yakmaya başladı. Unutulmuş sevdanın koynunda arınırken ruhumun aşk haritasında;
Ben sana sevdalı, sana tutkun ve sana müptela yaşayacağım.
16.11.2012
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 18.11.2012 17:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ben sana sevdalı, sana tutkun ve sana müptela yaşayacağım.
ağırdır kasım sancıları......bedellerini ağır öder yürek....mahkumdur yargısız infazlara......tek suçu ..sadece...SEVMEK....
SUSTUM ..HOCAM....KELİMELER KAYIP YÜREK LAL...
SEVGİLERİMLE....
değerli şaire
katıksız bir aşkın ipuçlarını veriyor
biz fani aşk mağdurlarına...
Kendini zorluyor kapanmak üzere olan gözkapaklarım...
Zorlanıyor yüreğimdeki sevgi...
Şimşekler çaksa,
gök gürlese,
avaz avaz bağırsa bulutlar yağmur yağacak diye...
Umurumda değil hayatım, bedenim ıslanacak diye...
Bağırmak istiyor canım...
Bir de bağırmamak...
Bu kararsızlık değil mi beni göç yollarında çürüten...
Hey be dünya neden yuvarlaksın...
Dön dön, hayatım aynı çemberde...
Bir yar toprağı...
Bir yar yürek derinliklerini de...
Mustafa yılmaz
ant+10
TÜM YORUMLAR (10)