Anılarım çöplere karışmış,
Sahile vurmuş İstanbul.
Boğazında düğümlenmişim,
Sokaklarında kaybolmuş,
Gürültünde boğulmuşum.
Ben mi büyüğüm(!)
Yaşadığım kadar anlattım
Dinlediler dertleri kadarını
Üstü kaldı.
Kalbimle tartıp verdim sevgimi
Kaldırmadı küçük yürekleri
Ey uçsuz bucaksız gökyüzü!
Hangi ücra yerinde,
Yıllar yılı koynumda yatan benliğim?
Kendimi bildiğimden belli kendimde değilim.
Ey taşkın denizlere meydan okurcasına,
İçime sığmıyor istanbul
Bedenimden taşıyor
Ruhum göğus kafesime sıkışmış
Aklım bir karış havada
Kalbim kırılmış
Boğazım düğümlenmiş
Demir kalıplara dökülmüş
Bir duvar gibi
Aramıza giren rüyalardan
Uyandırsam seni
Tel tel anne kokulu saçlarını
Okşasam
Denizde mehtap,
Gül bahçesi,
Şöminenin ateşi...
Peki söyler misiniz,
Hangisinde kaybettim kendimi?
Aşk sarmaşık gibi sarmış iken bedenimi,
Taşında papatya biten yollar,
Kapımın önüne uğramadı.
Eğer izini kaybedersem,
Seni nerede bulacağım?
Benden bir parçasın ama
Sigaramı yaktım.
Yanan sigaraya daldım.
Gördüm ince ince ilerleyen ateşi.
Ömrümün duvarına açılan
Hatıra kesiklerini gördüm.
Bıraksan iki saat yanar
Yalnızken bir insanoğlu,
Aldı bir insan insanoğlunu.
Kendi lisanıyla konuştu gaddar olan garibe.
Küfürler savurdu,
Dili çözüldükçe biçare.
Yalnızlığı arar oldu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!