Üşümeye başlayınca ruhum çözülüyor
Soğuk bir ateş ruhumda donan herşeyi eritip
Döküyor bu potaya.
Gündüzleri bir başkası olsamda
Soğuk gelince ayaklarımdan ruhuma
Başkası olan ben çözülüyor
Ve dizelerde ortaya çıkıyor.
En iyi şiirlerimide, yazılarımıda
Soğuktan titreyip
Artık bedenim uyuşmaya başlamışken
Zar zor yazmışımdır ben.
Üşürken sadece üşürken kendime yaklaşıp
Onu ancak böyle net görebiliyor
Ve gerçek hislerini yazabiliyorum kendimin.
Üşümek.. Üşümek..üşümek..
Üşürken aklımda olmaz
Ülkeler, bulunduğum yer, hayat, yarın..
Üşürken sadece hislerim beliriverir
Yaz dercesine
Güneş doğup , hislerim donmadan.
Evet bir zıtlık bu bendeki
Güneşte değil, ayazda çözülen
Ve güneşte donan.
O zaman daha iyi hissederim çünkü
Soğuktan ölenlerin acısını
Bu ister hayvan ister bitki ister insan olsun
Ancak o zaman içimde belirir en derin acılar
Ve netleşir görüntüsü.
Üşüyorum, üşüyorum
Anne, baba, ağabey, dede, hala, teyze, dayı, amca, kuzen, enişte
Üşüyorum, üşüyorum
Havvvv, vak vak, cik cik, tıss , miyavvv, guk guk,
Üşüyorum, üşüyorum, üşüyorum
Ve içinden tekrar ederler ölmeden önce
Bu canlılar, sesini çıkartamadığım bitkiler
Üşüyorum üşüyorum üşüyorum derler
Ve sonra silinip giderler, donmuş bir acıyla..
Daha iyi duyarım onları toprağın altından
Toprağın üzerinde soğuktan titrerken.
Ama gündüzleri, havada güneşliyse
Gütültülü bir gün vardır dışarıda
O günü gürültülü ve umursamaz yapan canlılarla.
Ve güneşli günlerde
O güne ait şeyler düşünürüm
Ama değer vermem hiçbirine
Çünkü bir yerlerde birileri üşüyor
Hem fiziki hemde ruhi..
Ahhh
Gelsin o zaman dörtlükler dörder dörder
Veyada beşer beşer..
.....
Gülüm, ılık ılık dökülüyor yere ömrüm
İçimde çakıl taşları, manzaralar
Tam anlaşamıyoruz seninle
Beni göz yaşımla suladığım yalnız ağaçlar anlar.
Güneşe sorma beni, canın yanar
Bağrında ateşten terler akar
Semaya bir kulak ver usulca
O beni, sana fısıldar.
Ay dedene danışma sakın
Kalbin kırılır, ismimi anarsan surat asar
Hüzünlenir birden, yarım bakar
Acı çeken hayvana sor beni;
O havlar, vıraklar, miyavlar.
Hissediyor musun rüzgarı?
İçinden bir yerleri alıp götüren rüzgarı?
İşte git ona sor
O anlatır sana beni
Götürürüken anlarsın içinden birşeyleri
Gidenlere değil kalanlara bak ama
O uykusundan beni sayıklar.
Beni ANLAMAK.. için uzaklara değil
Başını kaldırda göğe bak
Yüzüne düşen damlalar birer harftir
Islan, oku beni
Uzun uzun anlatır sana
Ben- romanını yazarken yüzüne bulutlar.
Bir gece ormana git yalnız başına
Veyada bir mezarlığa
Bir mezarın yanına yada ormanın tam ortasına
Bırak kendini yat usulca
Orada sabahla bir gün
Ben ne imişim görmüş , duymuş, bilmiş ve öğrenmiş olursun.
ANLAMAK.. istiyorsun ya sözde beni
Bunun için mezarlıklarda
Bazen ormanlarda
Yağmurun ve soğuğun altında
Sabahlaman gerekiyor
Onlar sana dinle bakalım ne diyor
Emin ol can kulaklarınla dinlersen
Yani hissedersen
İşte o "his" benim derim sana.
Sonra anlaşılmış olacağız
Sonra başka bir şey
Ve sonra
Durmadan başka bir şey
Bir parça olacağız sürekli bin parçada
Ve evren anlayacak sonra
Ve ANLAMAK.. böyle akıp gidecek
Ama kimse aslında neyi anladığını bile anlamayacak
Sadece maddiye verilen ömrün
Manevi ruhu dolaşacak
Toprağımızda.
Üşüyorum, üşüyorum eyy hiçlik
Ama hissetmiyorum bunu
Sadece bir tahmin
Olasısızlığın , milyonlarca olasısızlığın
Ortasında
Masum bir tahmin.
Üşüyorum
Galiba
Anlamanın
Olasısızlığında...
Kayıt Tarihi : 6.12.2018 18:46:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Gencay Akpınar](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/12/06/olasisizliginda.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!