Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Victor Hugo
Romantizm, Fransız İhtilali yıllarının edebi akımıdır. Victor Hugo Romantizm’in en önemli kurucularından ve öncülerindendir.
• Klasizm’in akılcılığına bir tepkidir.
• Romantikler, insanı insan yapan değerlerin başında “duygu”ların geldiğini düşünürler. Akıl, duyguların içinde erimiş olarak bulunmalıdır.
• Klasizm’in önem vermediği din ve milliyet duygusuna önem verir. Konularını milli tarihten ve dinsel coşkularla zenginleştirerek işler ve “uluslaşma edebiyatı” olarak ortaya çıkar.
• Karşıtlıklara çok yer verir. Romantik eserlerde bu şiirde olduğu gibi zıtlıklar önemli bir yer tutar. Köyün en güzel kızını yaşlı ve çirkin bir ağaya verirler. Kız çok güzel, genç ama yoksuldur; ağa ise zengin, çirkin ve yaşlıdır. O, onu ister ama kız onu istemez. Kız, her taşı altın olan İstanbul’a kaçar ama İstanbul’da çaresiz kalır. Aç ve uykusuz, karşıdan karşıya geçerken bir Mercedes kıza çarpar ve hastanede açar gözlerini, şükür ki ona çarpan gazinolar kralı Fahrettin Aslandır…Bildiğimiz gibi eski Türk filmleri hep romantiktir.
İnsan, somut ve soyut değerlerle donanmıştır. Görünen ve görünmeyen… Ağlayan insanın bir acısı olduğu bellidir, oysa çevremizde acısını belli etmeyen, gülen, herkesin yardımına koşan insanlar vardır. Gülmeleri, neşeli olmaları o insanların “çok mutlu, her işleri yolunda” olduğunu göstermez. İnsan gülerken de ağlayabilir.
Çirkin bir bedende güzel bir ruh, uzaklık ve yakınlık, hırsızlığın sadece para-pul çalmak olmadığı…insanın duygularının, kalbinin de çalınabileceği…bunun da suç olduğu, olması gerektiği… Hep karşıtlıklar bir arada kullanılmış. Diğer yandan şair, anlatımı geliştirmek için “soru sorma” yöntemini kullanmış. Bizim eski edebiyatımızda anlatımı sorularla geliştirme yoluna “istifham” denirdi. “…solamaz mı? …olamaz mı? ”
İnsan fiziksel olarak silahla öldürülür. Oysa seven bir insanı “ulaşamamak”, “aşkına karşılık bulamamak”, “aşkının küçümsenmesi…” de öldürebilir, ya da “yaşayan bir ölü” yapabilir. Şair hem bizi düşündürüyor hem de seven gönülleri anlama konusunda bir duyarlılık oluşturuyor. Söyleyişini etkili kılmak için benzetmelerden yararlanıyor. Saçlar, can alıcı kement; gözler, kalbi vuran etkileyici bir silah; bir güzelin gülüşünün aşığı kalbinden vuran bir kurşuna benzetiyor. Söz sanatlarından tezat, istifham ve benzetmelerin yanı sıra somutlamalar yapıyor. Soyut kavramları somutlaştırmış oluyor.
Sedat DemirkayaKayıt Tarihi : 18.7.2008 00:26:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sedat Demirkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/07/18/olamaz-mi-bir-siir-bir-yorum.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!