Olağan bir gün yaşanıyordu! Belki gökgürültüsü yoktu ama şimşeklerin ardarda çakması,kopacak olan fırtınanın habercisiydi.Hiç yaşanmamış gibi yaşanıyordu herşey.Gün sanki ötekilerden kopuktu,bambaşka bir gündü yaşanan! Her zamanın akşam oluşu,sabahın yeniden açmasının tam tersi bir durumdu.Anlatılamayan şeyler vardı.Anlatılamayan sanki yasak olan şeyler.Oysaki birçok kişinin yaşadıklarıydı yaşananlar.Ortada bir senaryo,oyuncular ise yasaklı.Kocaman bir hayatın içinde küçücük bir dünya,asla bir parmağın bile sığmayacağı kadar bir dünya.
Korkular yüreğinde,yüreği elinde ha düştü düşecek.Düz yolda sarmaşıklar dolanmış gibi yürüyordu.Kalbiyle beyni arasındaki kavgayı dinlemek istemiyordu.Bedenine vurduğu zincir yeterince canını yakıyordu zaten.Gözlerini kapamış,kulaklarını tıkamıştı.Öylece hem kör hem de sağır bir şekilde ilerliyordu.Korkularını habire savuşturup, yara yara her birini bir tarafa iterek yürümeye çalışıyordu.Her ne olursa olsun,her kim ne derse desin, bugün olağandışı bir gün, sadece bunu biliyordu.Yaklaşmakta olan tehlikeyi görmezden geliyor,yok saysada gene de o tehlikenin boyutunun ne denli yıkıcı,sarsıcı olduğunu biliyordu. Aldırmaz görünse de içini kemiren o şeyi durdurabiliyordu.Acıyı hissetmemek için kafasından durmadan başka şeyler geçiriyordu.
Olağandışı bir gün,hem de çok olağandışı,habire kendi kendine tekrarlıyordu.Kendine engel koyamıyor,yapmak istemese de gene de yapıyordu korkulara baka baka.Bu bir meydan okumaydı sanki.Kime bu meydan okuma onu bile bilmiyordu.Kendine mi? Yaşayamadıklarına mı? Bu lanet olası dünyaya mı? Sorumlu olduğu kişiler var mıydı? Hesap vereceği kişiler gibi...Buna mecbur muydu ki?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla