Olacakolanaağıt Şiiri - Çöldeki Martı

Çöldeki Martı
18

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Olacakolanaağıt

Her pazartesi semt pazarı kuruluyor hemen aşağıdaki caddede. Ve bazı zamanlar kalabalıktan hoşlanmamama, yolumu uzatma pahasına, inadına tam ortasından yürürüm o pazarın. Bunun sebebini ben ve bilgim dahilindeki kişi dışında kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Aynı zamanda ben, hayatımda daha önce hiç çarpışan arabaya binmemenin gururunu taşıyorum. İçim rahat bir şekilde gökyüzüne bakıp böbürlenerek diyebilirim ki 5 yaşındaki çocuk ben bütün şatafatına rağmen hemen yanıbaşındaki o oyuncağa binmeyi reddetti ve şimdi 19 yaşındaki yeni ben de aynı inat, kibir ve hüzünle zihninde sürekli çarpışan o arabalara binmeyi reddediyor. Bunun sebebini ise bilmiyorum. Açıkçası bunun sebebini Tanrının bildiğini de sanmıyorum. Bazı geceler rüyalarımda çarpışan arabalar görürüm, rengarenk parklar ve daha önce görmediğim insanlar. Uzaktan bakınca çok keyifli, neşeli bir düşe benziyor. Ama kafamı çevirip de çarpışan arabaları görünce içimde öyle bir korku vuku buluyor ki ateş gibi güneşin altında titremeye başlıyorum soğuktan. Bir süre peş peşe kendimi gördüm rüyamda. 6,7,8,9,10 yaşlarındaki 5 farklı beni. İnsanın zamanla özünü bulduğu söylenir. Bense her sene yavaş yavaş kaybediyorum. Rüyalarımda açıkça görülüyor bu, bir şeylerin kaybolduğu.. daha doğrusu çalındığı benden. Rüyamda 5 farklı ben ve yalnız 1 ses. Çocukken kendi kendini telkinler sürekli gevezelik ederdi beynim. Ben dünyanın sırtına saplanmış bir ur olduğumu düşünürdüm, şimdiyse dünya benim kafama saplamış bir tanesini.

Çöldeki Martı
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 01:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hatırlıyorum da tam da böyle bir gecede ölmüştü babam, ben f için dualar ederken. Birkaç ay sonra kabul olundu "f" duam. Bütün kabullerimi burada kullanmış olmalıyım. Şimdi bir yola çıkma vakti, ben ölene dek bitmeyecek bu yollar. Kökler, yollar ve yitik benler. Susanna Tamaro. İlkokula giden bir çocuk için mükemmel bir kitap. Depresyonumun başlangıcı değildi Tamaro, ama inanılmaz bir katkısı olduğu kesindi. Keşke bir parça kağıt olsaydı yanımda, kaleme gerek yok. Gerekirse kanımla yazardım bütün kelimeleri, yazayım yeter. Ve keşke bir intihar notu olsaydı bu, ölebilseydim gönlümce. Ölme hakkımızı dahi almışlar ellerimizden. Harika insanlar var hayatımda, hiçbirinin olmasını istemediğim harika insanlar. x tm var mesela. Böyle yazınca gülünç oluyor. Hayat güzel şey. Kedim duman'ı özletiyor bana. Öldüğünde çok ağlamıştım, babam öldüğünde bile ağlamamıştım o kadar. Ama aslında ya da neyse, Tanrının biliyor olması yeter. Bir defasında giriş yapamayınca bu siteye kapandığını sanmıştım. Geçen ay bir günlüğümü yaktım. Buranın kapandığını sandığımda korkmuştum. İçten içeyse nasıl huzur bulduğumu nasıl sevindiğimi anlatamam sanırım. Kimse anlayamaz bunu. Kimse bu akşam bu dünyada belki de herkesten çok sevdiğim kişiye söylediklerimi de anlayamaz. O da anlamadı zaten. Benim de anlatmak için çabaladığım söylenemez. Fedakar olduğumu en iyi o biliyor. Neleri feda ettiğimi de. Hayat güzel şey. Ellerimin gitara dokunduğu o ilk anı anımsatıyor bana. Satranç turnuvasında birinci oluşumu, antalyaya davet edilişimi.. çok güzel günler yaşadım ben ama içimdeki bu bitmez hüznün kaynağı ne? bir şeyler oluyor ve ben küsüyorum hayata, gitara, satranca. Yıllar oldu ne bir piyona ne de bir gitara elimi sürmedim. Tıpkı çarpışan arabalar gibi bunun da gururunu taşıyorum. Ne kadar aptalca oysa. Antikapitalistliğim vardı, spotify premium alınca onu da kaybettim sanırım. Ama olsun, bedava müzik için gerekirse ruhumu bile satarım. Kiliseler ve liselerinin tınısının tadı damağımda hâlâ. Once upon a time in asfagad. Güzel kitaptı, bayılarak okudum. Bugün itiraf ettim yalanlarımı tek tek, buna rağmen bile vardı sevecek birileri beni. Hayat ne berbat şey, buna rağmen seviliyorum. En başından sönük bir sigara kadar değerim olmamalıydı. Pek olduğu da söylenemez gerçi. Hayat ne berbat şey, ben doğmadan ölen abimi hatırlatıyor bana. Belki de bu yüzdendir annemin bir çocuğa daha verecek sevgisi kalmayışı. Ölen oğlunun acısını dindirmek için dünyaya getirilmiş bir bebektim ben. Belki de bu yüzdendir gözlerimden bile hüznün akması. Bir yaraya merhem olmak için kanattım her yanımı. Evet, bu yüzden hayat berbat bir şey ve yaşamın getirdiği hiçbir güzellik boy ölçüşemez bu çürümüşlükle. Ben abimin mezarını süsleyen, ölümü bir nebze olsun unutturmaya çalışan sonra da güneşin altında kuruyup giden o çiçektim. Acaba fark eden olmuş muydu babam dışında? Ondan başka beni gören, ne hissettiğimi umursayan?Bir radyo programı hatırlıyorum. Hızır ve Musa'nın hikayesi. Musa.. çocuktum onunla tanıştığımda. Her zamanki gibi, maalesef. Özürlerin en büyüğünü annemden dilemem gerek. Bırak oğlunun acısını dindirmeyi her şeyi daha da mahvettim ben. Olacak olan oldu. Kusurlu doğdum ben, ruhumda kocaman bir kusurla. Layık olamadım, dindiremedim yıllardır tuttuğun yası, görevimi yerine getiremedim. Yüzüne söyleyemeyeceğim ama yazıyorum her yere. Özür dilerim anne.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!