I
“Badem Gözlüm Beni Unut”ma Uzaklaşan Kıyılarda
Dün gece,
Balinaların sırtındaki zıpkınlarla yaralandık seninle.
Işıl ışıldı badem gözlerin,
Ellerinde Japon balıkçısının ağları
Selam söyledik Nazım Hikmet’e...
Dün gece olmasa da, çocukluk günlerinde,
-Bana öyle dedin-
Çokça balina-burger yemiştin.
İrkildin, söylediğimde sana
Gemisi batmışların
Ruhlarını taşıdıklarını balıkların.
Ve bilmezdin, biliyorsun şimdi ama;
Sığınağıdır balinalar, tüm ölmüş şairlerin.
Nasıl ki zıpkınlarlar balinaları, ne için?
Kâr için, para için, güzellik adına ne varsa yoketmek için.
Zıpkınlarlar şairleri de,
Pazarlaşmaya bir küçük direniş bile kalmasın diye...
Sanırsın ki hapistir balinalar içinde şairler.
Yo, tersine! Korur şairleri o güzel bedenler.
Dar etmişler kentleri şairlere, asansörlerle, gökdelenlerle;
“Ölsem de kurtulsam” diyen şairler, buluşmuşlar balina kalplerinde.
Yesenin, Zafer Ekin, Soysal Ekinci, Mayakovski, hepsi birlikte...
Dün gece,
Yürüdük kumlarda
Paytak paytak, birbirimize tutuna tutuna,
Bata çıka.
Dün gece olmasa da, kumdan kalelerimizi,
Dalgalara gelmeden daha,
Yıktılar otel dikmek için ve alışveriş merkezleri.
Kumlar, deniz canlılarının cesetlerini taşıdığına göre,
Bir deniz mezarlığı sayılmalı tüm yapılar ve elbette,
Alışveriş merkezleri de...
Bundandır sevmezler şairler, alışverişi;
Ve bundandır, cıstak cıstak müziklere inat,
Dükkanlardan ötelere şarkı söyleyişleri.
Neyin şarkısı? Şarkıların şarkısı, denizin şarkısı,
Şarkı denizinden şarkılar,
Deniz üstüne hep deniz üstüne hep deniz hep deniz üstüne.
Şairler,
Alışveriş merkezlerinde yas elbiseleri giyerler.
Dün gece,
Okyanus kıyısında idi masamız.
Bir o yana bir bu yana titrerken mum alevi,
Söyle bana, balık mı yemiştik?
Ne yamyamlık! İnsan yemek gibi birşey,
Balık yemek, deniz insanı için.
Bunun intikamını alıyor işte köpekbalıkları, piranalar.
Son basın bildirilerine göre,
Kör şiddetten yana değiller onlar.
Köpekbalıkları, piranalar,
Kendilerini savunuyorlar.
Yalnız kendilerini değil,
Tüm denizdeşleri koruyorlar.
Dün gece,
-Bak dalga sesleri hâlâ kulaklarımızda-
Avcunu açmıştın bana.
Yarım bir hazine haritasıydı avcun;
Tamamlandı harita;
Koyduğumda avcumu, avcunun yanına.
Bu, nasıl bir hazine?
Hazine Adası nere?
Aaa! Bak bir bilet bu, Okyanus Ülkesi’ne!?
Sanmam ki para geçsin Okyanus Ülkesi’nde.
Belki de
Or’da yaşıyordur ölmüş şairler,
Gel! Dalgalarda kulaç atalım seninle!
Bulalım Okyanistan’ı! Yaşayalım orada birlikte!
Raslantı olamaz bu!
Bir harita çıkıyor birleştirince avcunla avcumu!
Savurdu tsunami sonra, bizi okyanusa.
Kumlara gömüldü mum ışıklı masa.
Silindi kumlara yazılan tüm yazılar.
Sulara savruldu masadaki balıklar.
Çoktan ölmüş olsalar da onlar,
Ölü bedenlerinin okyanusa karışmasından,
Memnun olmuş olmalılar!
Boş tabaklar, boş kadehler kaldı o geceden,
Bir de erimiş mumlar.
Kimbilir kimler içecek bu kadehlerden, kimler sevdalanacak.
Ama mumlar,
Yeniden gelmeyecek işte onlar.
Mum muyuz kadeh miyiz sen ve ben, neyiz biz?
Beklemediğin bir balıkçı dönecek, beklediğin iskeleden.
Sen uzaklara bakıp yakınları düşünürken.
Izgarada balıklar.
Daha çok eğecekler boyunlarını okyanusa doğru, tüm o ağaçlar.
Karalarda kavuşmamız mümkün olmadıysa da,
Denizler kucak açacak bize, bir olmaklığımıza.
Kavuşamadık, mümkün değil, kavuşamadık
Denizsuyundan kurumuş karalarda.
Gel bu nedenle diyorum gel,
Birleştirsin ellerimizi sualtı dünyası.
Ve vazgeçelim insanlığımızdan
Ben bir deniz adamı, sen bir deniz kızı,
Yaşayalım kuyruklarımız birbirine dolaşık, yaşayalım sularda.
Kemikli ama sensiz yaşamdan daha iyidir elbet
Kılçıklı ve senli yaşam.
Ve dökülelim sulara pul pul, geldiğinde zamanı.
Ve karaya vuralım seninle, tepki göstermek için haramilere.
Yaşayacak tek bir yer bile bırakmadılar onlar karada,
Paylaştılar kanlı savaşlarında
Göğün altında ne varsa.
Alınır satılır oldu herşey
Saçındaki çiçek bile
Bitimsiz uzanan kıyılar da.
İşte bundan diyorum bundan,
Açılalım, açılalım okyanuslara!
Dalgalara karıştı suların şırıltısı.
Düştü çoktan, saçlarındaki çiçekse.
Bir bulut içinde kaldık tarih ve coğrafya defterlerinde.
“Beni unut badem gözlüm”. Hayır unutma!
Nuh’un gemisi olsun bedenim sana!
Nuh’un gemisi olsun bedenin bana!
Yaralanmış balıklar
Hastaneye kaldırılmazlar.
Kaldırılmaz cenazesi
Ölmüş balıkların da...
Karışsın bedenlerimiz,
Kılçıklarımız,
Yüzgeçlerimiz,
Solungaçlarımız,
Kuyruklarımız,
Pullarımız!
Karışsın sulara
‘Biz’ olan ne varsa!
Islak bir yaşam olsun bizimkisi,
Ölüm olsun kurulanmak bize,
Kurulamayalım, bir kez olsun kurulamayalım
Benliğimizi, bizliğimizi.
Bir ada beliriyor uzaklarda
Bir yeraltı yanardağı ağzında kocaman bir ada
Bu ada, karışacak belki yeniden sulara.
Biz de öyle, evet!
Ama anlatılacak öykümüz
Kulaktan kulağa
Kuşaktan kuşağa
Balıktan balığa
Balıktan balıkçıya...
Bunca varlık anımsayacakken bizi,
“Badem gözlüm, beni unut”ma
Uzaklaşan kıyılarda...
15 Haziran 2009, Bali, Endonezya
28 Haziran 2009, Ho Çi Min Kenti, Vietnam
(*) “Badem gözlüm beni unut” sözü, Nazım Hikmet’in ‘Japon Balıkçısı’ şiirinden bir dizedir. Bu Gezgin şiirinin bir diğer esin kaynağı, Ünol Büyükgönenç’in aynı adlı şarkısıdır.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Okyanusa Açılacaklar İçin: Şiirler 2009 [For Those Who Will Sail Across Oceans: Poetry].
Kayıt Tarihi : 9.8.2022 01:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!