Ellerini tutmak ateşi avuçlamak gibi bir şey iken hiç tereddütsüz arzuyla uzattım ellerimi ellerine… Ellerine dokunmak ateşle oynamak gibi bir şeyken, ansızın tutuverdim ellerinden… Parmaklarım avucum kora döndü de bırakmadım ellerini… Gözlerine bakmak sonsuz boşluğa düşmek iken bırakıverdim varlığımı gözlerinin boşluğuna … Kokunu içime çekmek hiç bitmeyecek bir ıstırabın ilk hançerleri iken hiç düşünmeden sapladım bağrıma bağrıma…İşte o gündür bu gündür o dipsiz boşlukta yuvarlanıyorum ben; hala ellerim, avuçlarım yanıyor,içim acıyor,bir yerlerim kanıyor…
Sen yoksun ya yanımda, sen yoksun ya; odamın dört duvarına resimlerini astım. Ne yana dönsem sen, hangi duvara baksam gözlerin, saçların, ellerin, tenin, kokun… Hangi yöne dönsem içinde yuvarlandığım o dipsiz boşluk, avuçlarımı yakan ateş, yüreğimi kanatan hançerler…
Gün batımıyla birlikte benliğim yoluna düşüyor, yolunu gözlüyorum. Bir akşamüstü alacakaranlık çökerken, ansızın kapıdan girecekmişsin gibi bekliyorum; avuçlarımı yakman için, dipsiz boşluğa yuvarlaman için, yüreğime hançerler saplaman için
bekliyorum …
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta