Yine bir günü esintinin uçurduğu yaprak misali geçirmeye ramak kalmıştı.
Yavaş yavaş esrarıyla kaybolan güneş, günün biten acısıyla terk ederek gidiyordu, tıpkı bir sevgili gibi arkasına bile bakmadan.
Öylece bakmak ne kadar büyük bir sızıydı, günlerce beklenen rahmetin tecellisi gibi. Aydınlığın muştusu her gün bir adım yaklaşırken, ebediyet ölçüsünde şekillenen gönüllerin kokusu her bir taraftan gelmeye yüz tutmuşlardı.
Her birimizi küresellik adına seküler bir kimliğin müntesibi olmaya zorlayan despotik asrın cahilleri, mukallitliğin her versiyonunu piyasaya sunuyorlardı.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim