Sayın Başkan, Sayın İl Genel Meclisi’nin Değerli Üyeleri ve Değerli Yöneticileri. Bugün sizlere İlköğretim Haftası’yla ilgili düşüncelerimi sunmak üzere, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bugün sizlerle, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar geçen zamana yolculuk yaparak, “eğitim- öğretim” de nasıl bir yerlerde olduğumuzu irdelemeye çalışacağım. Ben burada klasik söylemlerle bir şeyler söyleyip, değerli zamanınızı almak istemiyorum. Çok önemli gördüğüm eğitimimizle ilgili konularda bir takım açıklamalar yapmak istiyorum. Bildiğiniz gibi her yıl okullarımızın açıldığı ilk hafta, “İlköğretim Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bu kutlamanın çok doğal olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Okullar açıldı kutladık. Okullar kapandı kutladık. Peki, Başta Milli Eğitim Bakanı ve Yöre Milli Eğitim Müdürleri olmak üzere, Okul Müdürleri ve öğretmeleri, hatta velileri hiç düşündüler mi çocukların nasıl bir yıl geçirdiklerini? Ülkemizin geleceği için nasıl bir ürün elde ettiklerini? İnsan imal eden okulların, donanım ve kullanım verimliğinin yüzde kaç oranında olduğunu? Nasıl olsa birinci sınıf da okuyan öğrencilerimiz okur-yazar oldu, diğer sınıftaki öğrencilerde bir üst sınıfa geçtiler deyip, bu ders yılı başarılı oldu mu diyecekler?
Hep söyleriz, bir milletin okur- yazar oranı yüksek olursa o millet kalkınır. Okumuşu ve aydını fazla olunca her alanda ileri bir düzeye ulaşırız, diyoruz. Bu söyleme buraya kadar doğru dersek bile, yanlış olan ne diye düşünmemiz gerekmez mi? Biz ülke olarak, istediğimiz hedefi neden tutturamadık diye hiç düşündük mü? Neden geri kalmış ülkeler sıralaması içindeyiz diye hiç düşünenimiz olmadı mı? Olduysa neden bu yerlerde olduğumuzun çaresine bakılmıyorlar?
Çok önemli bir tespitim de şudur ki; Kurtuluş Savaşından önce, okuma yazma sayısı yok denecek kadar azdı. Birçok yerde okul yoktu. Kurtuluş savaşını müteakip, Cumhuriyet’in İlanından sonra birçok yerlerde okullar açıldı. Atatürk’ün emriyle her tarafta okuma yazma seferberliği başladı. İlkokulu okumak zorunlu ve parasız oldu. O günden bu güne okuyoruz. Okuyoruz amma, yoksulluktan bir türlü kurtulamıyoruz.
Bir insanı yirmi yıl okutuyoruz, okul bitiyor işsiz- güçsüz dolaşıyor. Neden mi derseniz? Biz onu sadece okutuyoruz. Ona hiçbir şey öğretmiyoruz. Çocuklarımız sadece okula gidip geliyorlar. Okul bittikten sonra ellerindeki diplomalar çoğu zaman işlerine yaramıyor. Çünkü iş yapma becerisinden kazandırılmamıştır. Bu nedenle iş bulmada sorun yaşamaktadırlar. Sosyal düzenden payına düşeni alanların çocukları haricinde, has bel kader olanları saymazsak, manzara böyledir.
Şimdi biriniz kalkıp sorasınız, peki ne olacak şimdi?
Sayın Başkan, Değerli Arkadaşlarım. Özet olarak bir araştırmamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki soracağınız sorunuza da cevap teşkil etmiş olabilir.
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam