Yıl 1959.
Ceviz kabuğu gibi içine kapalı bir Anadolu köyü.Ne “el kapılarına “ne de şehirlere göç başlamamış henüz.Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmenin de desteğiyle ilkokulu yeni bitirmiş bir kız çocuğu ben okumak istiyorum diye tutturur.Tek isteği vardır: Bolu Kız İlk Öğretmen Okulu’nun sınavına başvurmak.Sınavı kazanamazsam sizden hiçbir isteğim yok. Büküp boynumu oturacağım. Ne olur babacığım ben sınava gireyim der. Erkeklerin bile şapkasını çıkaramadığı, başını açamadığı, ilkokuldan sonra ortaokula giden tek tük erkek çocuğunun bulunduğu bir köy ortamında olacak şey midir bir kız çocuğunun okula gitmesi…Okul yolu, baştan çıkmaya giden bir yolun başlangıcıdır köylünün gözünde…
Kızını çok sevse de köyün görünmeyen baskısını göze alamayan babası hayır der, kesinlikle hayır. Ele güne karşı rezil mi edeceksin sen bizi. Hem ben seni amca oğlunla evlendireceğim: Otur oturduğun yerde…
Köy enstitülü Mustafa Hoca günlerce dil döker babasına: Bu çocuk çok zeki, kıymayın bu çocuğa, bir fırsat verin…Sadece sınava girmesine izin verin.Ama nafile, nal der mıh demez kızın babası.
Baba ettiği yeminden geri dönmeyecek kadar dindar bir insandır. Hiçbir şeyden korkmamıştır cehennem ateşinden korktuğu kadar. Babasının bu özelliğini bilen kız amcası ve babasının üzerinden oda kapısını kilitler.Sınava göndereceklerine dair yemin edip söz verinceye kadar da kapıyı açmaz…
Kapı açılınca bir ton sopa yer ama sınava da yazdırılır.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta