OKKALI,ÇİFT ŞEREFELİ,ŞEKERLİ,SOĞUK TÜRK KAHVESİ
2.dünya savaşı sona ermiş,Avrupa yeniden şekillenmektedir.Bir tarafta ABD ve müttefikleri,diğer yanda Sovyetler Avrupayı parsellemektedirler.Osmanlı imparatorluğunun çökmesinden sonra,Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye cumhuriyeti,dünya savaşının sıkıntılarını üzerinden atmaya çalışmaktadır.Bu dönemde çok partili demokrasiye geçen Türkiye’nin,terk ettiği topraklardaki Türk soydaşları,yabancı ülkelerin dinsel,ekonomik ve siyasal baskılarından kaçmakta,göç ederek Ana yurtlarına gelmeye çalışmaktadırlar.
Üç dört kuşaktır akrabaları ana yurda göçmekte olan Hüseyin ağanında artık ana yurda göç etmek vakti gelmiş,Komünist blok’a dahil olan Bulgaristan’dan Ana yurda doğru hareket etmiştir.Köyünde tüm kardeşleri ve akrabaları komünist sistemin izin verdiği birkaç yorgan ve giysisini bohçaladığı gibi pasaportlarını alıp 1950 yılının güz aylarında yola koyulmuşlardır.
Yıllar öncesinden anayurda göç eden akrabalarını bulacaklar,onların yanına yerleşerek yeni bir yaşama başlamayı düşlemektedir.Hüseyin Ağanın 30 lu yıllarda bir ablası,40 lı yıllarda en büyük ağabeyi ana yurda göçmüştür.Şimdi umutla küçük ağabeyi ile birlikte bir çocuğunu da katırının üstüne koyup sınıra doğru yol almaktadır.Ne var ki onu uğurlayanların,Hüseyin ağanın ana yurda ulaşabileceğine inançları yoktur.Çünkü Hüseyin ağa çok hasta durumdadır.
Yalnız üst baş ve birkaç küçük eşyayla birlikte Edirne’den ana yurda girmiş ve gümrükte küçük ağabeyi de ondan önce geçtiği için hangi soyadını aldığını bilmemekte,ancak gelen haberlerden kulağında kaldığı kadarı ile büyük ağabeyi Cafer’in Yılmaz soyadını isteyecektir.
Gümrükten geçerken kendilerini Konya taraflarında iskan edileceği ve kendilerine toprak verileceği söylenmiş, ancak karısı Şevkiye,hasta kocasıyla yapayalnız bir şekilde o kadar uzaklara gidemeyeceklerini düşündüğü için iskan edilmeyi kabul etmezler ve doğruca İzmit iline doğru yola koyulurlar.Kendilerine verilen yiyeceklerle birlikte iki gün içinde İzmit’e varırlar ve ağabeyleri Cafer ‘in yanına,İzmit’in Yuvacık köyüne doğru yol alırlar.
Neden bu köye gelirler oda garip bir tesadüftür.En büyük ablaları,30 lu yıllarda kocası ile birlikte ana yurda göçmüş ve daha önce işledikleri bir cinayet nedeniyle kaçarak anayurda gelen akrabalarının yanına gelmişlerdir.O nedenle büyük ağabeyleri 40 lı yıllarda ablasının ve eniştesinin bulunduğu bu köye gelmiş ve kardeşlerine arkasından bu köye gelmelerini tembihlemiş dir.Ne de olsa memlekette tütün işlemede usta oldukları ve bu köyde de çok iyi tütün yetiştirildiği için iş bulmaları,tütün ekip yeni bir yaşama başlamaları daha kolay olacaktır.Tütünün yanında dağ eteğinde olan bu köyde orman ürünü ve hayvancılıkta yapabileceklerdir.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta