Okan Tuncer Şiirleri - Şair Okan Tuncer

0

TAKİPÇİ

Okan Tuncer

dalga geçip duruyorlar
garip garip soruyorlar
her gün sevgili buluyorlar
zamanın kızları

benim güvenim kalmadı

Devamını Oku
Okan Tuncer

yıllarca aşk özlemi çekmiş lahitinde,
gecenin bir yerinde bir kadın soyunur.
aynalar utanır, aynalar kızarır...
soguktur yatagı, diker gözlerini tavana,
gözyşlarını esizce yatagına burakır.

Devamını Oku
Okan Tuncer

neden kirlettin aşk denizini;
bak oltamın ucunda bir yetmişlik şişesi.
bu gece içmemi istiyorsun demek.
radyomda hüzzam makamında bi gitar sesi
masamda kadeh,mezem senisizlik;
karşımda resmin yanında sözlük;

Devamını Oku
Okan Tuncer

şairler sokagında bu akşam
kurmuş çilngir sofrasını ahmet haşim
dudaklarında mısralar, yüreginde gam
'sereserpe' uzanıvermiş orhan veli
istanbulu dinliyor gözlerinden belli
cahit sıtkı almış ilk sevgiliyi beşikaştan

Devamını Oku
Okan Tuncer

nikotin kokan rutin gece olacak
ben diskodan rezervasyon alacagım
içki meze eglence
seninle çılgınca dans edip
ellerimle nefesimle
tahriklerde bulunacagım

Devamını Oku
Okan Tuncer

bir esmer geldi sessizce
oradan masallar diyarından
teşbihlerin yogun
cümlelerin devrik olduğu satırlardan
bir güzel geldi, yürüyerek parmaklarının ucunda
ellerim ellerinde erirken anladım

Devamını Oku
Okan Tuncer

Yağmurlu bir Antalya akşamında
Elinde bir kastanyetle
Geceyi yarıp geldin Shirara
Üzerine yapışmış ipek elbisen
Üşüteceksin kurulan giyin
Makyajını tazele

Devamını Oku
Okan Tuncer

sen geçtin ben yine sınıfta kaldım
bir türlü yanına ulaşamadım
sevda sınıfından teşekkür aldım
ihanet sınıfında sınıfta kaldım
gözlerim kapansa uykusuzlıuktan
korkardım hocama saygısızlıktan

Devamını Oku
Okan Tuncer

Ne kadar kaybedilmişlik varsa aşktan yana,
Hepsi bende saklı be abla.
Hani kumdan kaleler yaparsın geleceğe dair,
İskambil kağıdından evler,
Hiçbiri tutmaya yetmez sevdiğini
Kadınların sevgisi ne zaman ölür be abla

Devamını Oku
Okan Tuncer

Mekselina; ahseni takvimin en güzel örneği. Mekselina; milenyumda bir açan çiçek koklamaya kıyamadığım. Sen yoktun bir zamanlar ruhumda yoktu. Remrand’ın tablolarından çıkmış bedenim vardı. Aşk yoktu. Acı yoktu. Yokların varlıgında yaşadığımı sanıyordum. Ne güzeldi seninle olmak, sen olmak, seni yaşamak. Buluşmalarımıza üzerinde göz izleri olan elbisenle gelirdin. Bilmezdim kimler platonik bakardı sana. Etraftaki bakışlardan kıskanırdım ama seni sıkmaktan korkardım. Korkardım beni terkedip gitmenden. Hatırlarmısın elini bir kez tutabilmek için karlarda yuvarlanmıştım en kalabalık sokaklarda. Ya sana ‘seni seviyorum’ diyebilmek için nezarette geçirdiğim o günü. Hani senin pencerenin altındaki yola balliyle seni seviyorum yazıp ateşe vermiştim. Çok kızmıştın bana. Ama çokta hoşuna gitmişti. Merkezde semavere dönen bedenimin acısını bir tebessümün unutturmaya yetmişti ertesi günün sabahında. Daha buna benzer bir çok çocuksu anı ergenliğimin dogum tarihine uzanan. Nede olsa ilk aşkımdın. İlk aldanışımdın beklide. Daha sonra ayrı üniversiteler ayrı şehirler. Başlamıştı ayrılık günlerinin en güzelleri. Geceler boyu hayaller kurup hep senin nasıl mutlu edeceğimi düşünürdüm. Bazen ormanlık şelaleye karşıdan bakan bir ev çizer ve içine bizi yerleştirirdim. Bazen de ikimizde öğretmen olmuşuzda Safranbolu’da yaşıyor olurduk. Hep karadenizde yaşamak isterdin. Ben hayaller içinde yüzerken unutturmuş sana birisi beni ve o çocuksu anıları. Hala anlayamadım sömestır sevişmelerinde onumu okulun devam günlerinde benimi aldatıyordun? Üçüncü şahıs hangimizdi. Yaptığım tek şey öğrenir öğrenmez senden ayrılmak oldu. İlk sarhoşluğumuda o zaman tattım. Her gece Mekselina’yı unutmak isteyenler masasında bir alkol şişesi bulunurdu. Bu ismi o masaya arkadaşlar verdi.. üzerinde seni unutmak için şiirler yazar, seni unutmak için içerdim. Her akşam güneşime üç kurşun sıkar, ufuklarımı kanlar içinde burakırdın. Unuttuğumu zannettim. Bir çok kişi geldi geçti hayatımdan. Kurumuştu Karadeniz'in, ölmüştü balıkların. Ta ki okul bitiripte evleneceğini duyduğum güne kadar. Bir tutku muydun benim için? Seni görmediğim süre o kadar uzundu ki neden bu kadar sarsıldım? Kim süpürmüştü yıldızlarımı? Bütün araba farları neden beni altına çagırıyordu? Sokak lambaları neden gülüyordu halime? Her yere götürdüğüm, sensizliği ölüme benzeten o masadan kurtulsaydım senden de kurtulurmuydum? ? ?
Mutlu olduğunu düşünerek kendimi teselli ettim. Şiir yazmayı buraktım. Öğretmen oldum,.mesleğime sarıldım. Tatillerde haberini alırdım. Eşin; penceresiz bir eve kapatmış, dışarıya çıkmana, insanlarla konuşmana izin vermezmiş. Yüreğini derin acılarla çizermiş. Bağrına elifleri çekerek yaşarmışsın kafesinde. Yeni öğrendim. Dayanamamışsın o esaret hayatına, bir çocuğunu da alıp kaçmışsın o evden. Kaçmışsın kaçmasınada o esaretten sonra hayata ayak uyduramamışsın. Birkaç ay biriyle yaşamışsın. Sonrada kendini batakhanede bulmuşsun. Dediler ki okulun bitmemiş. Ah Mekselina güzelliğin erkeklerin başını dönderdiği kadar kendi başını da döndürmüş. ‘Düşmüş’ dediler. Ölmek istedim önce. Sonra uzun bir sessizlik. Üzüldüm senin adına. Üzüldüm gün gün artacak olan seni unutmak isteyenlerin sayısına. Anlayamazsın onları. Sensizlik ölmektir her gün bir başka türlü. Bu şehrin bütün meyhaneleri seni unutmak isteyenlerle dolacak. Bütün kadehler senin şerefine! Üzerinde kadeh bulunan her masa ‘Mekselina’yı unutmak isteyenler masası’ olacak.
Ruhlarımız aynı
Bedenlerimiz farklı
Senaristimiz tanrı
Senaryomuz alınyazısı

Devamını Oku