Hep güzel yazmak istedim,elim alışmış,varlığına rağmen beceremedim.hala arkasında bi parça dönme ihtimali bırakan gitmeleri özlüyorum,nedenini düşündürecek ayrılıkları.oysa mutluyum; sen varsın hayatımda,bi parçada benden kalan.
Bir öpücüğünü yazsam sayfalar sürer halbuki...beceremiyorum,belki kulağına fısıldamaya alıştım,yüzünün o en güzel hallere girmesine belki de derdim yazmak değil duymandı,içim dışım sen oldu ya yazmasamda olur belki,belki okumandan utanıyorum beceremiyorum ne zaman bişiler yazsam senin hakkında en güzel sözüm bile yakışmıyor bebeğime.hani sen şimdi gitsen de bende özlesem,binlerce şiirin kalsa bende özlediğimi söyleyen...yeniden gitsek sahile iki korkumun tam ortasında çılgınca mutlu olduğumu hissetsem,girmeye korktuğum deniz sevmeye korktuğum sen ve yeniden,defalarca yeniden yüreğinde boğulmayı denesem.gözlerinde yakamozlarla minik bir öpücüğe kurup saatleri herşeyin bitişini beklesek yeniden başlamak için...hep seni hayal ettim,seni diledim tesadüflerden,benimlesin; artık en güzel kelimelerim bile yakışmıyor seni tarif etmeye.sen etrafına bak bugün ne görürsen güzel olan daha da güzelsin bende,her Amanzara daha anlamlı.her güzelliğin önünde ben seni görüyorum,bu yüzden hep daha güzel manzaram.en fazla denizi gördün sen hiç bilmedin denizi seyrederken ondan daha güzel gözüktüğünü.hiç görmedin sokaktaki manzarayı saçlarının arasından,ya da o gece gülüşünün,susuşunun,bakışının denizin rengini nasıl değiştirdiğini...ağlamam daha içten şimdi,daha sıcak öpücüklerim...sen varsın bu yüzden bende daha güzel hayat...
Gözlerinden,
insanların hoşuna giden sözlerimden,
daha çok sevdim seni,
sadece...
anlatamadım,
Hiç bir zaman bilmedin neden korktuğumu,
Başka ömürlere tutundukça uzar ömrün..bir çift genç göz,merakla her yöne bakan,hiçbiryere odaklanmamış,henüz hiçbir görüntüyü beyninde eskitmemiş bir çift göz gençleştirir insanı.sana baktığına duaci olursun herkesten gizli bir ibadettir gözlerine bakmak.beyninin en utangaç kıvrımlarında kendi silüetine bir yer açmak kendini ispat çabasıdır.sıcak eller,hiçbir ateşin ısıtamayacağı kadar ısıtır içini..erirsin sebebini bile bilmeden.ne anlamı vardır ki omuzlara dökülmüş bir tutam saçın,sen anlamlar katarsın,başka ömürlere başka bedenlere ihtiyacın vardır duygusallaşabilmek için...sert bir tokat gibidir kötü bir söz,başka birinin kelimelerine ihtiyacın vardır vazgeçmek,kaybetmek için.kendi kelimelerine inanmazsın yakıştıramazsın kendine kaybeden olmayı,hep başkaları karar verir senin kayıplarına...yaşamak için kendinden başka en az bir ömür eskitmek gerekir,en az bir bedeni daha seninki gibi yıpratmak gerekir.sigara içmeler böyle başlar çocuklar arasında,sen de çek bi kere çünkü ben çektim ve kötüyüm senin iyi olmanı kaldıramam,ben kalkamam sen düşmelisin düşmelisin ki yalnız kalmayayım...insanlar uçamaz bu yüzden ömürlerini harcarlar kuşları kıskanarak,bulutları izlemek bu yüzden güzeldir...mesela aşklar..bana düşmez hiçbir sevgilinin arkasından konuşmak,kendi adıma konuşuyorum..karşındakini sevmekten çok,kendini sevdirmekle geçer ömür.kendinden başka en az bir yüreğe daha sevdirmelisin kendini yaşamak için..seni destekleyen,seni senin gibi seven biri daha olmalı ki yanılgı payın azalsın,evet ben iyiyim diyebilesin...yıllar önce sölemiştim:cehennem cennetten daha kalabalık diye,yaşadığı süre içinde doğru olanı yaptığını sanar insan...çünkü yanında onun gibi ateşler içinde yanan bir sürü beden bir sürü ömür vardır.sürü psikolojisi işte insan kendini birşey zanneder,koyun meeeler sonuçta her ikiside tek başına kaldığında korkaktır...her ikisininde en az bir bireye daha ihtiyacı vardır şaşırmamak için..başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...hiç bir masturbasyon,aşk ile sevişmek kadar mutlu edemez seni..mutlu olursun gülümsersin,gülümsemek bir kilo pirzolaya bedel bilimde,pirzola kuvvetli bi yaşam kaynağı,böyle bir kaynak ömrünü uzatır...demekki en az kendinden başka bir kişiyle sevişmek gerekir yaşamak için,yaşadım diyebilmek için...başka ömürlere tutundukça yaşar insan...yaşamak için en az bir kişiyi daha yaşarken görmesi gerekir...onun hayalleriyle yoğurur bedenini.onu örnek alır yada..acılarını paylaşır mutluluklarını kıskanır,o yaşadıkça sen yaşlanırsın...tek başına korkaktır insan.kahraman olmak için en az senin kadar korkak bir insan daha gerekir...onun zayıflıklarını kendine kalkan yapar,onun korkan gözleriyle bakarsın hayata sen ondan çaldıkça o azalır sen büyürsün gözlerinde...karanlıktan korkmamakla ancak karanlıktan korkan birinin yanında övünebilirsin...en az bir kere sevmek gerekir kendini tanımak için...sevdikçe çoğalırsın,her anı defalarca yaşar uzatırsın ömrünü...bir öpücüğü binlerce kez yaşarsın her gece her rüyada farklı bir öpücük her seferinde daha koyu kıvamlı dudaklar...hiçbirşey sevdiğinin teninden daha yumuşak değildir her an ona dokunduğunu düşlersin,düşlerin kadardır ömrün...başka hayallerde yer aldığın kadar girersin hayatın içine..düşlendiğin,özlendiğin farkedildiğin kadar somutsundur..başka hayatlara tutundukça güzelleşir saatlerin...sevgilinle başbaşa olduğun an en sosyal zamanındır en kalabalık zamanların.bir söze bakar o an hayat anlayışın onun güzel pembe ıslak dudaklarından dökülen bir seni seviyorum seni alır dünyanın en yüksek ve en havadar ama aslında olmayan bahçelerine çıkarır ve gene aynı güzel dudaklardan çıkan bir kötü söz..her uçurumun kenarında kendini bulursun.aynı anda yüzlerce uçurumdan düşersin..hayat hakkındaki bütün düşüncen o ana bağlıdır.kimse tek başına hayatı sevemez yada hayata küsemez bir başkasıdır hayatı sevdiren,küstüren...bir şeyi sevmek için kendinden başka en az bir şeye daha ihtiyacın vardır....yalnızlık paylaşılmaz..duyduğum en saçma sözlerden biri ama vitrinlerin en güzel yerinde işte bu acizliğini gösterir insanın...yalnızlık paylaşılır,paylaşmak için vardır...eğer yalnızlık paylaşılmazsa iki kişi yanyana durduğunda yalnız olmamaları gerekir oysa en çok sevdiğin anda bile yalnızlığı yaşarsın..onun yalnızlığıdır o an yaşadığın.sevgilinin gözlerine bakarak nereye baktığını anlamaya çalıştığın anda yaşarsın onun yalnızlığını.yalnızlık paylaşılır sen onunkini alırsın,o seninkini...yalnızlık paylaşılır ama neresi kimde kalacak,kim hangi yarısını alacak ve ne zaman paylaşılacak buna karar veremezsin...karar vermen için kendininkinden başka en az bir düşünce daha olmalıdır..demokrasi en güzel örneğidir kendinden başka hayatlara tutunarak yaşamanın...tek başına seçemez,alamaz,yasaklayamaz,geçinemezsin...ölmek için bile bir başkası gerekir.kimse görmezse yada kabul etmezse ölü diye işlenmez nüfus kütüğüne...tek başınaysan hiçsindir..anlam kazanmak için,yaşayabilmek için,başka hayatlara tutunur insan...başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...yeni gülücükler,yeni sıcaklıklar eklenir aile albümüne...başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...adı sanı bilinmeyen binlerce ceset gömülüdür tutunamayanlar mezarlığında....
Beni yargılamayın..Asın!
Günahlarım saymakla bitmez..Ufak bir çocukken…yada şöyle diyelim ki artık cümle süslemeye ihtiyacım olmadığı vurgulansın..çocukken…çocukken başladım ben inanmaya.O dönemlerde en büyük suçtu inanmak.Ne haddimize düşmüştü uzun saçlı sevgilinin –ki kendisi bunu asla bilmedi,altın saçlarına dokunmak.Yıllarca günaha girdim ben sırf o saçlara dokunmak için çocukmuşum gibi yaptım,yaşıma yakışır oyunlar oynadım ve tek ben değil,her dönem bütün çocuklar…günahkardık biz…inandım bir gün bunların gerçek olabileceğine aramızdaki boy farkını görmezden gelerek.O dönemlerde çocuklar boy sırasına dizilirdi,bu yüzden ulaşamadım,hep uzaktan baktım ilk aşkıma.Ama içime girmişti bir kere şeytan,bir şey vardı beni zorlayan,illa ki sevmem lazımdı yoksa durduk yere sevesim gelmiyordu kimseyi.Sınıfın en ücra köşelerinden onu izlesemde,asla yanına yakıştıramasamda cılız ve boyuna yenik bedenimi..benimdi o..bu yüzden beklerdim her tatil dönüşü onun okula geldiği yolu.İlk adımlarını ben izlerdim.Dedim ya günahkarım ben,attığı her adımı üstüme alır,sanki bana geliyormuş gibi sevinirdim.O zamanlardan gelir her hatamı şeytanın üstüne atmam.En büyük günahımızdı inanmak,bunu yeni yeni öğreniyorum.Hepimiz miniciktik ve abilerimize kıyasla daha günahkardık biz her şeye inanıyorduk..Mesela hepimiz büyüyünce bir şey olacaktık,her ne demekse şey,biz o olacaktık işte inanmıştık.Toplu günah seansları düzenliyor,birbirimize bizden haberi olmayan sevgililerimizden bahsediyorduk..Çocuk değil adeta bir avuç şeytandık.minicik kızların –ki çok güzel saçları vardı,günahına giriyorduk..Ayıptı hem de çok ayıptı Ali nin Ayşe yi sevmesi ve Ayşe nin bu insanlık dışı olayı kara tahtadan öğrenmesi..Zira biz ondan önce haberdar oluyorduk..Alışmıştık artık,günaha battıkça keyif alır olmuştuk,şiir yazmaya yeltenenler bile oluyordu aramızda ama ben o kadar cesaretli değildim..Sonra büyüdük her çocuk gibi artık yakalambaç oynamak keyif vermez olmuştu sebebi ise çok büyük bir günahtı,o koşuşturma esnasında öpüşemiyorduk..Daha sakin yerlerde daha az insanla oynamaya başladık,sinema diye bir yer vardı ki babalarımız yalnız yollamaya korkarlardı..Oraya gidip film izliyomuş gibi yapmayı öğrendik Hatta ara sıra öpüştüğünü iddia edenlerimiz bile oldu.Ve sonra yazmaya başladım.Bizler inanmış günahkar çocuklardık şiirlerimizde sevişiyorduk ve o zamanda günahtı sevişmek şimdiki gibi..Öyle söylüyordu bize amcalarımız,ama biz çocuktuk,silgi çöplerini biriktirip ateşte eritince yeni bir silgi yapacağız zannediyorduk,bu yüzden üstüne gittik tüm günahların ve güzel olan her şeye inandık.Hiç bir olgun insan bizim kadar çok aşık olamadı..Onlara benzeyemedik biz,hala her şiire en az bir sevişme sığdırıyorduk,kıyısından köşesinden de olsa..Gerçi ne demekti bilmiyorduk ama güzeldi sevişmek ve bütün güzel şeyler günahtı..Tıpkı arzulamaya çalıştığımız yaşıtımız sevgililerimizin –ki hala haberleri yok sevgili olduğumuzdan,beyaz çoraplı narin bacakları gibi..Çocukluğumuza verdiniz belki hatalarımızı yada hata diye yorumladıklarınızı..Bizler büyüdük artık günahlarımızı engelleyemeyeceğiniz kadar büyüdük ve öğrendik sevişmeyi..Sevişmeden yaşanan aşkların ürkekliğini..Diğer arkadaşlar neredeler bilmiyorum,hiçbirini görmüyorum bu aralar,onları aramayın ölenler bile oldu içlerinden..Bütün günahlarımız için beni asın..Hala sevişmek istiyorum,adam olamadım ben halbuki ne demiştik büyünce bir şey olacaktık,ben beceremedim yaşıtlarım gibi,hiçbir şey olmadı bizden..Hala sevince yargılanıyoruz öpmeye yeltendiğimiz için..Sevdikçe seviştiğimizi ve seviştikçe bir olduğumuzu anlatamıyoruz..Bizler büyük günah işledik; sizin korkularınıza inandık,sarıldık,kucakladık düşünürken bile tedirgin olduğunuz hayallerinizi..Beni yargılamayın,asın! Eğer yargılarsanız haklı çıkabilirim..
bir kedinin ensesini yalayarak günah çıkarıyor içimdeki köpek
gözlerindeki korku ve nefreti yatıştırmak istiyor dilini göstererek..
şimdi hak ettiğim gibi hatta belki hayallerindeki gibi pislikleşiyorum..ve öğreniyorum kirlendikçe..dudaklarımdan çamurlar aktıkça her gülümsememde..yalanları,ve yalan söyleyenleri anlamayı,onlar gibi yaparak onlara inanmayı…bir çok şey öğrendim..şimdi muhtaç olunduğu için değil,son yada tek seçenek olduğum için değil,öylesine,sebepsizce sevilmeye ihtiyacım var..kirlendim mecburi sevdalarda ve her lekeyi temiz bir kalbe bıraktım,öğrendiğimi yaptım sadece,anlatılan hikayelerden çıkardığım sonuçları..düşünmedim kaç temiz kalbi kirlettiğimi..
bir kedinin ensesini yalayarak günah çıkarıyor içimdeki köpek
Biraz sessiz sevişin lütfen
Aşkınız kalbimi tırmalıyor
Ve yalanlarınız,
Sığmıyor,yetmiyor duvarlarınız..
Duyuyorum.
Günlerdir ihanetlerinize uyanıyorum
Hiçbir zaman o kadar güzel olmadı gözler,anlamlar yükledik boş bakışlara..eller sıradandı,saçlar sıradan,en güzel cümlelerimizi verdik sıradanlıklara..denizi sahiplendik güzel olan her şeyi sahiplendiğimiz gibi..yaprakları,çiçekleri bazen buluşulan köşe başlarını sahiplendik..sahiplendik gidenin arkasında bıraktığı dönme ihtimalini ve bir noktaya gözlerimizi dikip onu beklemeyi..güzelleştik hiçbir kelime bizim söylediğimiz kadar güzel değildi,hiçbir öpücük bizimki kadar ısıtmadı sevgiliyi,en iyi biz seviştik ve gülmek en çok bize yakışıyordu..eskiden mektuplaşırdık arasında kurumaya terk edilmiş güller barındıran mektuplarımız oldu ve en kırmızı gül hep bizimkiydi dedim ya güzelleşiyorduk..aşk öğretti bize toplum içinde fısıldaşmayı,o an her sohbetten uzakta bir yerde yalnız gözlerimizle sevişmeyi aşk öğretti ve her şeyi çok çabuk öğreniyorduk..dedim ya hiçbir zaman o kadar güzel olmadı gözler biz anlamlar yükledik boş bakışlara..herşeyi paylaşmak için çırpınırdık,çok benciliz şimdi acılarımızı bile kendimize saklıyoruz..herkesin bir şişesi var gözyaşlarını biriktirdiği..denizler kirlendi,köşelerde yine çingeneler var ama bu artık çiçek satmıyorlar..yaprakların hep solgun zamanlarını fark ediyoruz..en iyi biz öpüşmüyoruz artık hatta hiç öpüşmüyoruz bile resmiyet mahkumu yanak değdirmeler dışında..tanıştığımıza memnun olup geçip gidiyoruz başka anlık tanışıp unutmalara doğru..hiç bir şeyin hatırı yok artık hatta gülümsemenin adı sırıtmak oldu yarım yamalak arkadaş ortamlarında..kuru güllere ihtiyacımız yok,sesli harflerden arındırılmış bol kısaltmalı iki argo kelimenin yan yana getirilipte hiç olmadık bir cümlede kullanılması ve hepimizin çocukluğunda beslediği sarı civcivi gibi baktığı cep telefonlarına atılması yeterli..hatta bir mesaj bazen fazla bile yeni bir ilişki için..istemeyerek söylesemde ilişki artık bizim zamanında içinde bulunduğumuz için güzelleştiğimiz aşk..herşeyin adı değişti.içinden gelen konuşmalar yok artık,illa ki etkileme ihtiyacı var karşı taraftakini.çok güzeldik biz eskiden..aileye anlatılamayan yüz kızartıcı el tutmalarımız vardı..kız kulesi güzeldi içinde seven bir prenses barındırması,hikayesini tüm hikayelerden farklı kılıyordu,hiç görmedik ama çok üzüldük yaşadıklarına..şimdi etrafımızda binlerce yalnız,çirkin ve elleri üşüyen insanlar var ve bir de umursamazlığımız.prensese üzüldüğümüz kadar üzülmüyor artık insanlar dostlarının ölümlerine..aynaya bakıyorum farkındayım çöküyorum gün geçtikçe,yüzümün kemikleri iyice çıkmış ortaya çirkinleşmişiz hepimiz.gözlerimiz buz gibi bakıyor..işi gücü bıraktım en son ne zaman bir çiçek aldığımı düşündüm,uzun zaman olmuş hatırlayamadığım kadar uzun.çiçeklerdemi çirkinleşti yoksa..artık korkularımıza yakışacak kadar eskidik,artık korkularımıza elele tutuşsak uyumlu çiftler olabiliriz..uzun kabuslar gibi bedenlerimiz,biraz kambur biraz yaralı ve karanlık eskisi kadar güzel değiliz..aşktı bizi güzel kılan..sevgiydi..
Çirkinleştik..
Her şey çirkin görünüyor..peki gerçekten her şey bizim gibi çirkinmi artık?
Hayır,her şey çok güzel hala,bakmayı unuttuk biz,anlamlar katan sözcükleri söylemeyi yazmayı unuttuk..hala en güzel gözler sevgililerde..
Biz biraz aşkı,sevmeyi unuttuk hepsi o kadar..
birini sana benzetmek...
sanki yüzünü dönse,yüzümü güldürecek,
kurumuş bedenime bırakacak
tüm yeşillerini...
kokunu alacağım,biraz daha yaklaşsam,
bahar gelecek yürüdüğüm yerlere,
Ben hiç gitmedim,
sen gönderdin beni suskunluğunla.
Farketmedin,
oysa en uzak şehirde bile yüzüme vuruyordu nefesin...
Ben hiç gitmedim,
belki bu yüzden sakladın 'kal' demelerini.
Gözlerinden,
insanların hoşuna giden sözlerimden,
daha çok sevdim seni,
sadece...
anlatamadım,
Hiç bir zaman bilmedin neden korktuğumu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!