ÇOBAN ÇEŞMESİ
Bazen yayan gelirim bazen de atlı
Suyu zemzeme benzer şekerden tatlı
Kalbi kördüğüm olmuş dili ise kilitli
Küskündür konuşamaz çoban çeşmesi
Seni benden o hırçın dalgalar mı ayırdı ?
Yoksa sebebi rüzgarlar mı ?
Kavuşmamıza engel dağlar mı vardı ?
Ulaşılmaz olmanın nedeni;
Yollarımıza yağan karlar mı ?
Kış mı soğutmuştu aramızı ?
YUNUS olsam söylediklerimin bir anlamı olurdu tabi ki.
MEVLANA gibi aşk zaten yaşayamam, ben kimim ki.
ŞEMS in gözüyle bakamam gözlerine, değil mi?
Haklısın galiba , ben susayım.
Sana ne söylesem FUZULİ.
Hiçbir sabıkam yoktu aşka dair.
Kimsenin kalbini çalmamışken hüküm giydim.
Gecelere sığındım senden kaçarken.
Sokak lambaları teşhir etti beni.
Baykuşlar çizdi kaderimizi.
Gidecek bir yerim kalmadı artık. Tutuldum sana. Gözlerinde mahkûmum, Kirpiklerin parmaklık bana.
O bir mağara adamı
yoktu hiç tutunacak dalı
o yüzden kesmezdi saçı sakalı
O bir mağara adamı
zaman bilmez ki sorulmaz kaçtı yaşı
SEN NASILSIN
Mutlu değilim belki, fakat mutsuz da değilim
Sevinçten ağladığım olmadığı gibi üzüntüden de ağlamadım
dün biraz kırgındım hayata ama bu gün iyiyim
pardon sana siz diyebilir miyim?
Küçücüktü elleri sokaklarda büyürdü
Kaldırım taşlarını yastık yapıp uyurdu
Çığlığını; yalnızca sağırlara duyurdu
Kalabalık içinde acıyanı pek çoktu
Karnı ne kadar açsa, gözü o kadar toktu
Hiçbiri muhtaç değildi ekmeğe, suya, soluğa
Gel gör ki hasret gittiler anaya, babaya, çocuğa
Sen yaşarken giriyordun yerin bin metre altına
İki metre mezar ne ki usulca uzan tahtına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!