Oğul
'Bir oğul', diye bağırdım
taze filizleri göğe doğru yayan
İsa gözlü bir oğul, kocaman ve berrak,
şaşırtıcı alnı ve arzulu dudaklarıyla.
Çelenk gibi kolları boynumda kenetlenmiş,
hayatımın bereketli kaynağı damarlarında,
ve içimden yükselen muhteşem, müsrif bir esans
kutsuyor yeryüzünün bütün tepelerini.
Hamile kadınları gördüğümüzde bakıyorduk
titreyen dudaklarla ve yalvaran gözlerle,
ve aşkla meşkle geçtik kalabalık içinden
iki tatlı çocuk gözü kör koydu gitti bizi!
Şimdi otuz yaşındayım, ve şakaklarımda
izleri var ölüm küllerinin. Günlerime
damlıyor efkarın usul gözyaşları
tuzlu ve soğuk kutupların dinmez yağmuru gibi.
Ve gözlerimi kapayacağım, serkeşce
dinleyeceğim ölümün arasından, erimiş dizlerim üstünde,
acıyla çekilmiş ağzımla göreceğim O'nu geçerken
bakışındaki heyacanımla.
Ve bulmayacak beni Tanrı'nın huzuru:
kötülük kırbaçlayacak suçsuz tenimi
ve akacak sonsuzca damarlarımdan kanım
geriye çekilen gözleri ve alınları için çocuklarımın.
Beni boğan memelerim ve zürriyetimin öldüğü
dölyatağım kutlu olsun!
Anamın yüzü dolaşmıyor artık dünyada
ve sesi bir şikayeti çığlıklıyor rüzgârda.
Sanki ödedim bütün ırkımın borcunu
sızladı durdu memelerim acıların vızıltısıyla.
Her bir saati tam ve hakkını vererek yaşıyorum.
Damarlarımda akıyor kan kekrece denize akan bir ırmak gibi.
Başkalarının çocuklarına dadılık ettim, doldurdum ambarı
cennetsi buğdayla, ama beklediğim Sen'din sadece,
Cennetteki Baba: kabul et benim dilenci suratımı,
ölürsem eğer bu gece!
Kayıt Tarihi : 13.9.2008 00:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!