Henüz ilk baharımın ilk dönemi,
Çocukluğumun ilk rehberi,
Eğiten annem gibi,
Öğreten çeşit çeşit
Kederinle üzülür,
Güldüğünde gülerdik
Gönlümün en derininde misafirim
Saadet Nalçacı öğretmenim.
Dördüncü sınıfa başlamışken ayrıldık
Sonra Zekeriya öğretmen,
Aramız çok iyi.
Okulumuz Emrah İlk Okulu,
Zikri Sinoğlu müdürümüzdü
En korktuğumuz öğretmen
Gök gürlemesi sesli Süleyman Varol öğretmenimizdi.
İlk okul bitmişti, sınavlarla birlikte.
Orta okul dönemi
Yeni bir dönem, yeni bir kişilik.
Kravatımızı bağlardık arkadaş yardımıyla,
Başımızda siyah sapka,hemi de kokartlı.
Öğretmen gördüğümüzde çakardık selamı.
Günde birkaç öğretmenle karşılaşmak.
Farklı farklı simalar, huylar,davranışlar.
Bahattin Hocamız bir baba gibi ciddi,sevecen
Sular akmazdı o zaman musluklardan
Taşımak için kovalarla soğuk suları
Öğretmenimizin evine Gıdık Bulağından
Yarışırdık birbirimizle ben taşıyacağım diye
Günaltay Atalay dinamık,yakışıklı,yürüdüğünde yeri titreten
Sınavdan on üzerinden beş almadığında yandın demekti,
Aldığın notun üstünü tokatlar beşe tamamlardı
Bir e dört,ikiye üç,üçe iki tokat
Hakkını verirdi çalışanın,tanırdı öğrencisini
Ciddi duruşu. şekillendirmişti kişiliğimi.
Erdoğan KARA öğretmenim, menünde
Coğrafyanın yanında hayat bilgisi de vardı.
Türkçecimiz Halil Yolcu, onu gördüğümde,
Aklıma hep CAHİT SITKI TARANCI gelirdi,
Kederli bir sima,
Kızgınlığını acı gülümsemesinin altına saklayan bir yüz.
Sözlüye kaldırmıştı bir gün
Şahıs zamirlerini say demişti.
Sayamadım çok kızmıştı.
Galiba ona borçluyum duygusallığımı
Enver Elol namı diğer eniştemiz,
Gülerken kızaran,
Gülümsemesi hiç eksik olmayan
Fen bilgisi yine sözlü, soru sormakta
Arılar nasıl haberleşirler?
Arkadan işaretler, Necmettin Özer kulaklarını göstermekte.
“Öğretmenim, kulaklarıyla”
Yine gülümseyen bir yüz
Kahkahaya dönüşebilecek,
Ve kafamda acıtmayan bir cetvel.
Mustafa EROL Almanca öğretmeni orta bir, ikinci yıl.
Farklı biriydi,atletik yapılı,gayet ciddiydi.
Almanca dersinde yerim farklıydı.
Sevmiştim hem dersi, hemi de öğretmeni
Oysa birinci yılımda notum hep birdi.
İlk tanışmamız çok da iyi değildi.
Çıkış zili, tören yapılacak.
Birkaç arkadaşla sıra üzeri çıkış sohbeti.
Birden yıldırım düştü kapıdan içeri.
Sen,ben demeden yüzüme bir tokat indi.
Öğretmenin vurduğu yerde güller biter ya
Yüzümde gerçekten kıp kızıl bir gül bitivermişti..
Ondan aldım jest ve mimiklerin öğretisini,
Beden dilinin yetisini
Edebiyat öğretmenimiz Balcı seni unutmak olur mu
Ben Cahit Zorer ve Nevzat Aydın aynı sıradaydık
Malum öğrencilik, Balcı “ya inat
Cahit in önerisi o gün kitaplar dışarıya çıkmayacak
Başladı öğretmen kitap kontrolüne sırayla
Sıramızın üzeri tamtakır ne defter ne de kitap var
Kitaplar nerde? diye sordu yanımıza varınca.
Nevzat anlayınca suratta gül biteceğini
Hem defter hem kitap çabucak çıkı verdi .
Ateşler çıksa da yüzümüzden
Ben ve Cahit dönmedik sözümüzden.
Günlerden bir gün
Aysel öğretmenimiz Almanca dersinde
Göndermişti beni ücretler verilecek mi diye
Baktım idare kapısından içeriye
O dönem muhasebeci Bekir Göldaş’ tı
Sordum soruyu
O da kim gönderdi seni deyince
Birden hatırlayamadım adını
Çünkü öne çıkmıştı lakabı
Suzi dedim düşünmeden.
Hepsi kahkahayı basmıştı.
Meğer ne büyük bir gaf yapmıştım,
Ama iş işten geçmişti.
“Hayır” cevabını ilettim geri..
Öğretmenlik,öğrencilik
Birkaç kişi, birkaç anı,
Daha vardır niceleri
Her birinin yeri ayrı
Beyin rafında sıralı
Dünya böyle gelmiş
Gidiş yönü de belli
Maksat anılar değil
Yad etmek iz bırakanı.
Kiminin üstünü topraklar örtmüş
Kimisi yetmiş yaşına yetmiş
Gönlümün en derin yerinde
İlk gördüğüm gibisiniz..
Değer para olsa da kimine göre
Tatilin tarifi bir başka sende,
Karnın yeterince doymasa bile,
Emeğin ödenemez şiirle, sözle
Mihnet etmez iken dünyada kula
Baş eğmeziken paraya pula
Beni hayata hazırlayan, sana
Yaşam boyu köle olurum hocam.
Ekrem Uçak
Ekrem UçakKayıt Tarihi : 12.3.2009 20:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!