ÖĞRETMENİM
(Bütün öğretmenlerime ithafen…)
İyi günler öğretmenim!
Benim!
Sayısal–1 sınıfının yaramaz, muzip çocuğu.
Nice umutlarla besleyip emeğinizle yoğurduğunuz;
Benliğinizle örnek olduğunuz;
Doğru söylediğinizin hep farkında olan;
Ama bir türlü sizi dinlemeyen tembel çocuk!
Dün gece yine uyku tutmadı gözlerimi.
Yaramazlıklarımı anlatacak birini aradım!
“Öğretmenim vardı ya…
O beni anlar! ” deyip aldım elime kalemi:
Gerçekler çok acıymış öğretmenim.
Kâbuslarla bölünen rüyalar;
Seraplarla süslenmiş bir gelecek;
Arkçı şoklarla sarsılan ve harabeye dönen aklım;
Ve sayılı gülücüklerle hatırladım sizi bugün!
Aklınızdan geçer mi bilmem:
Hep gülerdim ve güldürmeyi severdim,
İsterdim ki herkesi mutlu edeyim ki;
Gözü yaşlı kimseyi görmeyeyim.
Bütün sınavların canına okur;
Geleceğimi umutla bestelerdim.
Olmadı be öğretmenim!
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü’ymüş.
Televizyondan öğrendim.
Kızdım kendi kendime…
Epeydir de aramamıştım.
Ne vardı ki hayatımda sizin kadar değerli?
Hep ayakta kalan ve ayakta tutan;
Hayata sımsıkı sarılan ve sımsıkı saran;
Daima yüz güldüren ve asla da ağlatmayan…
Bugün bulunduğum yerde ve varacağım hedefimde;
Attığım adımlarda ve tutamadığım nefesimde;
Yeminle söylüyorum öğretmenim:
Sahip olamadığım aklım ve en kutlu hevesimde bile emeğiniz vardı!
Korkuyorum yazık mı ettim emeklerinize diye.
Aslında ben bir şey yapmadım öğretmenim.
Nerede, nasıl yanlış yaptım bilemedim.
Neler kaybediyorum; yok olana dek farkına bile varamadım.
Düşündüm de geçenlerde:
“Keşke! ” dedim. “Keşke yanımda hep bir öğretmen olsa;
Yanlış yaparken uyarıp doğruma destek olsa;
Keşke öğretmenim yanımda olsa da,
Benim de derdim olmasa.” dedim.
Hayat inişleri ve çıkışları olan bir yoldur derdiniz hep!
Ben daha indiğimi yahut çıktığımı da anlayamadım öğretmenim.
Bir gün gayri ihtiyari elinizi omzuma koymuştunuz.
Birden başımın dikleştiğini,
Göğsümün kabardığını,
Ve gönlümde serseri bir cesaret hissetmiştim.
Bunu yaparken sanki bir ilk yardım çantası vermiştiniz bana
Başıma ne gelse “Öğretmenim var ya…” derdim.
Sınavı kazanıp ta ayrıldıktan sonra tüm konuşmalarım;
“Öyle öğretmenlerim vardı ki… ” diye başlar;
“Keşke sınavı kazanmasaydım…” diye biter oldu.
Yine başınızı ağrıttım iyice.
Hep sabırla, metanetle dinlerdiniz beni, biliyorum.
Eminim mektubumu da öyle okuyorsunuz.
Yaramaz çocuğunuzun omuzları boş kaldı öğretmenim!
Debisini hesaplayamadan daldığım bir ırmaktayım.
Sonu nereye varır kestiremiyorum.
Karanlık ve soğuk bir gecede yazıyorum size.
İyi ki bana yarın güneşin doğma umudunu anlatmışsınız.
Yaşadıklarım film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden.
Çalıştım, çabaladım, bana kalsa dağlar yığdım.
Ama tek bir gerçek görebildim öğretmenim:
Ne koydumsa maziye günler geçmiş de olmuş yalan.
Şöyle bir bakıverdim de;
Bir siz vardınız öğretmenim, yalnızca siz vardınız;
Ardımda baki kalan…
Abdulkadir İlyas
Kayıt Tarihi : 25.11.2007 14:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
******Dörtlükler - 11 // ***Öğretmen
Her sabah ufuktan gün gibi doğan,
Zulmetin ardında ışık öğretmen.
Körpe dimağlardan kör cehli kovan,
En kutsal mesleğe aşık öğretmen.
(Taşova, 24.11.2007)
Ali Rıza Atasoy
-Bu şiirin hikayesi:
*****Bir öğretmen ve eğtim yöneticisi olarak tüm meslektaşlarımın 24 Kasım Öğremenler Gününü en içten duygularımla kutluyor, nice aydınlık yarınlarda mutluluklar dileğiyle saygı ve sevgilerimi sunuyorum...24 Kasım 2007
yeşilırmak şairi / ali rıza atasoy
*Yeşilırmak Şiir Vadisi Grubu*
TÜM YORUMLAR (1)