Öğretmendir, her toplumun temeli,
Mübarek elini öp, alnına koy.
Aydınlatır, en zifîri cahili,
Yeterki, ağzından düşen sözü duy.
Köy, kent, yayla demez düşer yollara,
Çağdaşlık nurunu taşır dağlara,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sözümdeyim Öğretmenim
Agu magu konuşurken,
annem babam benim dilimden
anlatırlardı bir şeyleri
Bilmem neden? ...
Gün geçtikçe büyüyordum.
Uzuyordu hızla boyum.
Yeni şeyler yapıyordum.
Şarkıları ezberliyor,
yardım bile ediyordum.
Televizyonu açıyor,
kitaplara bakıyordum,
ama nafile...Sıkılıyordum...
Hiç hoşlanmadığım halde
bana 'Bebeğim' diyorlardı.
Yaptığım herşeyde,
'Cıss' deyip engelliyorlardı..
Bak seeen! ...
Ben küçükmüşüm ve de
küçükler çok şeyi anlamaz sanıyorlardı.
...................................................
Altı yaşım bittiği zaman
benim gibi çocuklar olan
bir büyük eve götürdüler beni.
(Onlar öyle diyorlardı.)
Bebek miyim ben ulan? ! ...
Çok sevmiştim öğretmeni.
Çok dikkatli bakıyor
konuşmamı bekliyor
duygularımı seziyordu.
Bir tek o beni büyük gibi sevdi.
Bir tek o bana 'Delikanlı' dedi.
Bir tek o benim fikirlerimi önemsedi.
Bir tek o bana
(daha önce de duymuştum alaylı alaylı ama)
'Büyüyünce ne olacaksın? ' deyip
geleceğime bir ampul yakıverdi.
Öğretmenim arasıra diyor ki:
'Bir mesleğin olacak senin ve iyi ki
buna çok erken karar vermişim, diyeceksin.
Yaptığının en iyisini yap ki
çıktığın yerlerden asla inmeyeceksin.
Bu kararı daha birinci sınıfta vermekle,
daha en baştan çoook yol katedeceksin.'
Henüz bu yıl çıkmış olsam da yola
az kaldı demek ki umutlara...
Sözümdeyim öğretmenim
öyle çalışkan olacağım ki
bilgiler kendisi koşacak bana...
Minik neferin
damgasını vuracak tarihin sayfalarına.
Ha bir de annem, babam,
işte o zaman büyüdüğümü kabullenecekler anlasana...
Sözümdeyim öğretmenim
o günler geldiğinde,
Ata'mın huzuruna çıkıp
gözlerimi kapatıp
'Öğretmenime verdiğim sözü tuttum' diyeceğim.
'Şimdi senin yolundayım,
ilkelerine koşuyorum.'
Ve çıkarken dönüp bayrağımı öpeceğim.
Meral Demir
Koşturur canını, binbir zahmete,
Herkesten çok o layıktır hürmete,
Genç nesil üretir, yurda hizmete,
Kök salar filizler, yükselir boy
Bir öğretmen olarak sorunlarımızla yeşeren dörtlüklerinizin önünde saygıyla eğiliyorum.
Hedefi; yüceltmek yurdu, milleti,
Engin bilgisidir, dünya serveti.
Yürekten sunduğu irfan şerbeti
İçmeden geçenin haline vay...vay...
Çok güzel bir şiir olmuş
Duyarlı yüreğinize sağlık.
Tebrikler.
İlk 10 puan benden geliyor.
Saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta