yine bir akşamdı
yine bir yenilgiydi
jilet gibi bir nefrete yenilmiştim
bir kere bile ayak basmadığım caddelerde
sokaklarda yalnızdım
gün doğana değin
beynim karmakarışıktı
hem dermansızdım hem uykusuzdum
zaman denen dostum
belki de düşmanım
geceyi çoktan silip süpürmüştü
sabah öylesine iniyordu ki
üstüme
caddelere
sokaklara
kurşun yağıyordu sanki hepsine
eve geldim
çoktan öğle olmuştu
bir yerlere dokundum
belki sen dokunmuşsundur diye
kırıklarımın arasına yaklaşırcasına
seni beni yaklaştırmaktı biraz
şimdi gibiydi şu köşeden ayrılışın
dünkü ve önceki günün şahitleriydi
caddeler sokaklar
taksiler dolmuşlar otobüsler
büfeler marketler mağazalar
hepsi ama hepsi birer birer
dizildiler şahit koltuğunda
kalp kanseriydim
ve nasılda daraltıyordu beni
yağmur da yağmıyordu
oysa aklımda fırtınalar kopuyor
seller akıyordu çoktan
bir kafeye oturdum
kapıya yakın olmasada
bekeldim
bekledim
yağmur yağmadı
aklımda ise dolu yağıyordu
yazdıklarımla yazacaklarımın
arasına garson girdi
bir şey içermisin abi dedi
durudm düşündüm bekledim
o bana ben ona baktık
oysa benim istediklerimi veremezdi
o
bilemezdi ki ne istediğimi
çay kahve diye saydı
bir kamyon
hiçbiri değildi benim istediğim
oysa şimdi aradın
şimdi duydum sesini
ne çaydıydı ne kahvedeydi
ne de kamyondakiler
sesindi kokundu
sendin
çay getirdi oysa garson
açlıktan ölürken önüme gelen
ne çay ne de kumru
gözüme giremediler
sen gibi
onca soru biriktirmiştim
oncasına cevap vermiştim
onca zamana dayanmıştım
şimdi hemen şimdi
aklımdaki soruların hiçbirine
bulamamıştım cevap
ya şimdi biri dokunsaydı
ya şimdi biri seslenseydi
ya şimdi biir gözüme baksaydı
ya şimdi biri tanısaydı
nasıl da kopuyordu ödüm
bitiremeseydim
dursaydım
ne yapardım kimbilir
kaç ayna kırılmıştı karşımda
kaçının kaç parçası parçalanmıştı
aklımı
şimdi kırılan karşımdaki ayna
yüreğimi kaç yerinde parçalıyordu
yüreğim de artık tüm soruları soran
kaçı kaç parça halinde
yüreğimi parçalıyordu
parça parça olan sorulan
elimde ne sesin ne kokun vardı
elsiz sensiz sessiz kaldım
parçalanan aynalar
parçalanan yüreğim
kurtulmalıydım belki bu girdaptan
derken merkezine atladım
yıllardır açmadığım gözlerimi
yıllardır açmadığım kulakalrımı
yıllardır açmadığım yüreğimi
şimdi girdabın merkezinde açtım
ne sesin
ne kokun
elimde değildi
akşam geliyordu
atlılarıyla yine yeniden
kaç saat oldu bitti de ben bitmedim
yazdıklarım bir kez daha bir kez daha
okudum
yıllarca söyleyemediklerini söylemeni
bekliyordu
ben masa
ben çay
ben sigara
ben kağıt
ben kalem
ya sen
şimdi yeniden yeniden
söyle söyleyemediklerini
bir söz bir cümle
senden olsunda ne olursa olsun
nasılda içtendin
nasılda hatırlıyordu
nasılda tatlıydın
yaz başıydı dün gibi hatta bugün
gibi
kızıl saçlarını okşuyordum
öylesine kıvrılıp yüreğime girdin
daha şimdi hayal ettim seni
yapayalnızdın benim gibi
geleceğim diyordun da
gitmiyordun gelmiyordun
kaçıyordun
ağladığımı unuttum
kaç zaman oldu onu da bilmiyorum
ağladım yıllarcaydı
yıllardır ağlıyordum
geçen onca yıl biriktirmiştim
sensizliğimi
seni gördüğümden midir nedir
siyahları çıkarasım geldi
kimbilir belki kızıl saçlarındandı
yakıştıramadım hiç bir gün
içimdeki nefreti kendime
şeüphelerim buz olup eriyordu
kaç basamak çıkmıştım sana
utanarak
sen yoktun
nasıl dayanacaktım yokluğuna
nasıl direnecektim acılara
öğretmeliydim senden
yeniden
yine yeniden
10/06/2009
18:00-18:51
Ankara-Kızılay
Kayıt Tarihi : 22.6.2009 22:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!