Sabahları erken saatlerde mesaimiz başlıyor. Görev sorumluluğu içerisinde okullarımıza gidip öğrencilere faydalı olmak için çırpınıp duruyoruz. Ama öğrenciler çokta istekli değiller. Çoğu kez geç kalıp, devamsızlık yapmakta adeta birbirileri ile yarışıyorlar. Velileri okula çağırdığımızda pek çoğunun ilgisiz ve çocuklarından bihaber olduklarını görüyoruz. Maalesef çağırılan velilerin çoğu da okula gelmiyor.
Velinin anlayışı, öğrencim okula gidiyor ya… Oluyor. Harçlığını veriyorum, benden daha ne bekleyebilirler ki diyorlar. Ama öğrencinin velisinden, anne babasından çok şeyler beklediğinin farkına varmak istemiyorlar. İlgilenmek acaba yalnız maddi boyutu ile mi olmalı? Acaba yalnız parasal ilgi çocuğun geleceğe ümitle bakmasında yeterlimi?
Günümüzde bütün çevresel etmenler, öğrencileri olumsuz yönden etkilemeye namzet bir hal sergiliyor. Öğrencilerin birer beyaz sayfa olduğunu düşündüğümüzde, bu sayfayı başkalarının kirleteceği bir alan olmaktan kurtarmamız gerekmez mi?
Hepimiz sitem ediyoruz, Öğrencimiz okumuyor diye. Emek olmadan yemek olur mu? Bakın öğrenciler istemedikleri alanlara yönlendiriliyor. Öğrencilerle aileler birebir ilgilenmiyor ve öğrencilerinin nerede ne yaptıklarını takip etmiyorlar. Diyeceksiniz ki hangi zaman, nasıl öğrenciyi kontrol altına alayım? Ya da beni dinlemiyor? Ama sayın velilerimiz, öğrenciler bizim en değerli varlıklarımız. Evlatlarımız. Onların kötü bir durumda olmaları veya kalmaları herkesi derinden yaralar. Ama öncelikle aileleri daha da çok yaralar. Öyle değimli?
Öğrencilerimizin lise çağlarında daha çok kendilerini ön plana atma, kendilerini kanıtlama, özenme dönemleridir. Televizyonlar insanlarımıza devamlı olumsuz örnekleri veriyor. Hayali yaşam standartları, sanatçıların toplumdan kopuk halet-i ruhiyeleri ve yaşam biçimleri örnek gösteriliyor. Tabi bunlara nasıl veriliyor, gençleri koruma kanunları nasıl işliyor, hala şaşıyoruz ama maalesef durum bu. Acaba anne ve babalar bu durum karşısında neler yapıyor? Çocuklar kendilerine hep birer kahraman arıyorlar ve genellikle kahramanlarını kaba güçten yana kullanıyorlar. Acaba neden? Acaba kanunlarımızın suçlu ve suçsuzları ayırma zafiyeti mi var. Acaba kanunlarımızın yeterli olduğuna güvenmiyorlar mı?
Öğretmenler cefakâr ve vefakâr öğretmenler. Bakın böyle denildiği zaman sakın edebiyat yapılıyor sanılmasın. Günde 7 saat devamlı öğrencilerle birebirler. Hatta öyle ki, anne ve babalarında daha çok öğrencilerle ilgileniyorlar. Ama bunca karanlığın arasında yalnızca bir ışıktır onlar. Öğrenci istekli olmalı, öğrenci desteklenmeli, öğrenci izlenmeli ve öğrenciye öz güven verilmeli ki; öğretmen elindeki beyaz sayfayı çok güzel bir şekilde işlesin.
Ne yapmalıyız o halde?
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta