Öğren de Gel Arkadaş!
Bilmiyorsan, ulu orta konuşma!
Ve de onu, na-ehil'e danışma!
Mümkün ise, bir alimle tanışma
Danışarak, öğren de gel arkadaş!
Yoksa serde, Ebu Cehil fıtratı
Değerlendir, her daima fırsatı!
Muhataba, davranmadan hiç katı
Gayret gayret, öğren de gel arkadaş!
Ayıp değil, bir mevzuyu bilmemek
Mühim olan, cehil üzre ölmemek
Meçhulleri, tetkik edip bil-emek
Bir an önce, öğren de gel arkadaş!
Oku emri, Hak'tan inen ilk ayet
Uymak gerek, bu ayete riayet
Bir hakiki Mü'min isen sen şayet
Gerçekleri, öğren de gel arkadaş!
Bilmiyorsan, hakkı ile olayı
Hiç okuma, tenkitçiye belayı!
Nedir dersen, bu müşkülün kolayı?
Pür azimle, öğren de gel arkadaş!
El-hasılı, demem o ki birader
Cahilleri sevmez asla bahir ber
Hiç hoşuna, gitmediyse bu haber
Muğlakları, öğren de gel arkadaş!
Cihat ŞAHİN
24.03.2025-İZMİR
Kayıt Tarihi : 24.3.2025 10:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hangi çağa göre cahil? Böyle saçma sapan deyimler ile
ehil anlaşılır, ne de geri zekâli cahil anlaşır. Bana göre
Hayvan boğazlamanın bayram olduğunu söyleyen, İsmaile
kurban indiğine ve inerken de uçtuğuna inanlardır cahil.
Meryemin babasız olduğuna inanıp ta, o gayrımeşru
çocuğa Hazreti diyenlerdir cahil. Sakalın sünnet olduğuna
inanadır cahil. Teravi namazının 20 rekât ve farz olduğunu
söyleyendir cahil. Mezhep ve Tarikatların din olduğuna
inanandır cahil. Dört evliliğe sünnet diyenlerdir cahil.
İmam ve muta nikâhlarına ehtibar edenlerdir cahil. Arapların
kutlu bir nesil olduğuna inanalardır cahil. Bu çağda 1400 lerin
modasını takip edenlerdir cahil....Arkası haftaya.....
Cehil, Arapça bir tabir olup manası ilmin, irfanın tersi demektir Vezir bey. Cahil de o vasıflara haiz olan kişi demektir ki bu hem dini ilimler, hem de dünyevi ilimler/bilimler için geçerlidir. Lakin asıl kullanıldığı yer dini ilimlere, bilhassa da Kur'an'a, Peygambere ve onların tebliğ ettiği İslam'a karşı çıkanlardır ki, Resulullah'ın döneminde yaşayan ve asıl adı Hişam bin Ömer olan zat, Resulullah'ın peygamberliğine ve onun tebliğ ettiği dinin esaslarına karşı çıktığı ve de gösterilen bir kısım mucizeye rağmen bu inkarında ısrar ettiği için Resulullah ona Ebu Cehil yani Cehlin babası unvanını takmış adam ondan sonra bu unvan ve isimle anılmıştır. Yani Vezir bey, kim dini ve dünyevi ilimlere karşı çıkarsa ve karşı çıkmasında ısrarcı olursa o kişi cahilin daniskasıdır. Çünkü dinimiz, hem dini ilimlerin hem de dünyevi ilimlerin öğrenilip hayata geçirilmesini emreder ki bu işin öncülüğünü bizzat Peygamberimiz ve onun izinden giden alimler yapmışlardır. Eğer kişi, sadece dini ilimleri alıp dünyevi ilimleri terk ederse o kişiye asla itibar edilmez. Yine bir kişi dünyevi ilimlerle iktifa edip dini ilimleri lüzumsuz görürse, ona da asla itibar edilmez.
Daha önce de izah ettiğim gibi, Kurban meselesi Kur'an'da ayetlerle sabit olan bir mevzudur ve İbrahim peygambere kurbanlık indirilip İsmail'in yerine onun kurban edilmesi emredilmiştirki bu Saffat suresinin 102. ve 107. ayetlerinde gayet net olarak anlatılır.
Meryem validemizin babasız olarak Cibril/Cebrail tarafından hamile bırakılması da yine ayetle sabit olan bir mucizedir ki Kur'an'ın Meryem Suresinin 17 ayetinde ve devamı ayetlerde detaylı olarak anlatılır. Sonuçta, İsa'nın babasız yaratılması Adem'in misali gibidir denilir ki o hem anasız hem de babasız yaratılmıştı. Yani, İsa peygamber bir mucize neticesinde dünyaya gelmiş ve henüz konuşma yaşına gelmemiş bir bebek iken, kendisine gayr-i meşru diyenlere yine mucize olarak kendisini ve iftira edilen masum annesini savunarak mucize bir peygamber olduğunu isbat etmiştir.
Hazret, tabiri sadece Allah için kullanılması gerekir. Çünkü hazretin manasına layık olan sadece Allah'tır. Zira hazret tabiri de Arapça bir tabir olup manası da, anıldığı yerde maddi ya da manevi olarak hazır olan kimse demektir. Bir başka manası da, bulunduğu yeri yeşillendirendir ki, bu iki mana da ancak Allah için uygun düşen bir manadır. Bu tabiri ulu orta kullanan insanlar Arapçaya tam vakıf olmayan yarı cahil insanlardır.
Sakal, erkeklerin alamet-i farikasıdır. Dolayısıyla da uygun/vasat ölçülerde sakal bırakmak ta Adem peygamberden beri her peygamberin sünnetidir. Dolayısıyla da o peygamberlere tabi olan ümmetleri için de bir sünnettir ama bu mevzu da yine İslami ve tarih ilmine vakıf olan gerçek alimlere malum ve maruf bir meseledir.
İslam'da Teravih namazı diye bir namaz yoktur. Resulullah hayatında 20 rekatlık bir gece namazını ne kılmış ne de kıldırmıştır. Aişe annemizden gelen rivayetlere göre, Resulullah, Ramazan ayının son günlerinde üç yada dört gece kalkıp sekiz rekat bir namaz kılmış, onun bu namazından haberdar olan ashabtan bazıları da bu namazı taklit etmişlerdir. Bu durumu gören Resulullah, o namazı bir daha kılmamış ve kılınmasını da yasaklamıştır. Bu Ömer'in hilafeti döneminde yine bazı kişilerce hayata geçirilmiş Ömer de buna izin vermiştir ama rekatları o zaman 20 değil, 8 rekat imiş. İlaveciliği seven bazı sivri zekalılar daha sonra bu sekiz rekatlık nafile namazı 20 rekata çıkarmışlar ve evde kılınması gerekirken de bunu cemaatle kılmaya başlamışlardır. Yani şu andaki adına teravih denilen 20 rekatlık namaz bir bid'attir ve dinimiz bid'taleri sapıklık sayar.
Daha önce de dediğim gibi, Mezhepler ve tarikatlar ne Kur'an'da ne de Sünnet-i Resulullah'ta vardır. Bunlar Resululah'tan asırlar sonra ihdas edilen şeylerdir ki bunların gerçek İslam ile bağdaşan tarafları olduğu gibi hiç bağdaşmayan tarafları da vardır ama ne yazık ki bilhassa da tarikatların bağdaşmayan tarafları çok fazladır. Gerçek bir Müslüman olmak için ne tarikata ne de mezhebe ihtiyaç vardır. Gerçek Müslüman olmak için Kur'anın muhkem ayetleri ve Resulullah'ın sahih sünnetleri kafi ve de vafidir.
Dört evlilik mevzusu da daha önce de beyan ettiğim gibi Kur'an ayetleri ile sabit bir ruhasattır ama eğer şartlarına riayet edilemeyecekse bir evlilikle iktifa etmek evladır. Bir evlilik şartına da müsait olmayan kişilerin bu evliliği de yapmaları haramdır. Bu mevzu da Nisan suresinin 3. ayetinde geçmektedir.
Asıl nikah, dini nikahtır. Çünkü onu emreden bizzat Rabbimiz ve hayata geçiren de onun son hak peygamberidir ama günümüzde onun da şartlarını tam olarak bilemeyen yarım imamlar çok olduğu için her iki nikahın da yapılması evladır.
Hiç bir nesil ne asildir ne de kutludur. Allah, kullarının kendisine itaatlerine göre onlara değer verir ve bunu da bir çok ayetinde ilan eder ki bunlardan birisinde de aynen şöyle denilir: "ŞÜPHESİZ ALLAH KATINDA SİZİN EN ŞEREFLİNİZ ALLAH'TAN EN ÇOK KORKANINIZDIR." -Hucurat Suresi 13 ayet-
İslam'da moda takibi diye bir şey yoktur. Bir Müslüman hareket ve davranışlarında Peygamberine uymakla mükellef olduğu gibi, kıyafetinde de Peygamberine uymaz zorundadır. Yoksa asla gerçek bir Mü'min olamaz. Moda işini ihdas edip, dünya milletlerini bunun paşinde koşturanlar Yahudilerdir ve bunun merkezi de Paris'tir. İslami kıyafetlerin beğenmeyenleri Paris'teki modacı Yahudiler kendilerine kukla yapıp parmaklarında oynatmaktadırlar.
TÜM YORUMLAR (2)