Suskun   hislerim  sislerinde durgun, yüreğim  aşka   derbeder. Gül kokularına esrik yaşam sunan   utulmazlığın söz aynasındayım. ERMİŞ   bir  gölgenin  zaman   yamacısıyım. Ben ile  ben olamayan ben arasında  kendimi arama  suflelerindeyim.Künhümü   hüthüt  okur.
-Yecüc ile Mecücler    mecalimin   zarını atar. Satrancını oynar aşk.
Şah ile  piyon  arasındayım.  Gönül ahım  şanla, şöhretle,şah oluyor   bütün sevgi  hamlelerim sen üstüne oluyor.  Piyon  hep  piyon. Başka  güzellerin  hoşluğuna  kale oluyorum, yutuyorum birkaç  demi.  Aşk  sanıyorum  yaşadıklarımı, meğer anlık masallarmış.Aşk senmişsin.
-   İçimde  kanayan  yüreğinin   haritasında ismi  yazılı    gül   ve   zül   güzellerin   şuhunda    kuruyan    sevi   dünyamı  anladım  ki sen   okyanus  yaparsın.
Hiç   bilinmez çıngılar kapsar umutlarımı.   Gözlerine sözler ekledim.
-	Sana  sarılmak için  demlerin dem  kokusunda  huzmelerim   büyür.  Benindeki  saklanışa aklanır akiller. Ruh   kendi ateşini sunar   aşk   yangınlarına.Küllere  ihtiyacım  var, kul olduğum aşkın için.
-	 An'ların  anaç  akrebinde   yengeç    düşer  hayallerimi  sen erirsin   yelkovan ile   beni kovan arasında.  Yüküm dünyayla  özdeş. Özünde  hep çalınan şarkının   bestesiyim, ağzımda seni    hala  çok seviyorum  emziği.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



