Ölmeden önce söylemediği bir söz kalmamalı insanın evrene dair.
Dr. İlhami Şenol.
Daha henüz hazır değilsin, gülüm.
Seni zorladığımın farkındayım, biliyorum. Alışkanlıkları kırmak da zor onun da bilincindeyim.
Bazen bir kristal vazo olmasaydın diyorum.
Tartıştığımız da, kırılıyorsun, inciniyorsun ve en kötüsü kaçıyorsun.
Başkalarının da düşünceleri olabileceğini, en ağır bir yenilgi olarak kabul ediyor ve bunu gururuna yediremiyorsun.
Kırılmış parçalarını toparlamak ve yapıştırmak o kadar zor ki.
Öyle uzaklara kaçıyorsun ki. Sızlayan içimi anlatamam sana, yüzümün derin hüznünü kaçırmak için, bazen bahaneler yaratıyorum.
Sığındığın ıssız okyanusun ortasındaki adana ulaşmak için sana kanatlar takıp ulaşmaya çalışıyorum.
Sana söylediklerimi binlerce kez gözden geçiriyorum. Evrenin yaratıldığından beri sevgiyi, saygıyı ve iyiliği yazan binlerce düşün adamıyla oturdum, görüştüm.
Olmadık fikirleri en ince ayrıntısına kadar uykusuz gecelerde tartıştık. Anlamadıklarımı, çözene kadar binlerce sayfa karıştırdım.
Ve mutlaka en doğru değildi, düşündüklerimiz. En doğru sonsuzlukta.
En doğru, bilimin çabalarında. Ve insanlık o en doğruya ulaşmak için ne bilim adamlarını, tabulara yok ettirdi. Ben tabuların, doğmaların özgür düşünceni yok etmesini, en azından seninde o tabuların bedelini ödemeni istemiyorum.
Oysaki bilimden ayrılmamanı, emeğin ve alın terinin en yüce değer olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Her insan yaşama sonsuz gücü olan bir kahraman olarak bağışlanmıştır, aslında.
Ancak öncekilerce, yani bizlerce yaratılmış olan sistemler o kahramanları öyle sıradanlaştırıyor ki.
İnsan gibi bir değeri, haksızlıkları, sömürüyü, baskıyı, şiddeti zorbalığı kabullenen bir yapıya dönüştürüyorlar.
Böylece, bu kahramanlar, kendilerini, korumak için ne öğretiler geliştiriyorlar.
Bir bakıyorsun, kalelerinin surlarını örmüşler.
Ve bana bu yeter diyor.
Yetmez be gülüm senin kalelerinin surlarının dışında, o savunduğun yapının ötesinde öyle bir evren var ki.
Yeter ki kabullensen. Hayır, belki bu sana ağır gelebilir, yeter ki görsen. Yeter ki işitsen.
Görüyorum duyularını bile sinirsizleştiriyorsun.
Surları yıkmak o kadar zor biliyorum.
Sana o kadar makyaj yapılmış ki yavrum.
Gerçek yüzünü görmeye cesaret edemiyorsun.
Bütün aynaları kırdın.
Aynacıların mesleğini değiştirttin.
Yüzünü göremeyen gözleri ile karşı karşıya kalamayan bir insan oldun.
Ben asla böyle bir insan olmanı istemiyorum.
Surlarını örsen de ben kuş olup aşacağım kalelerini.
Bir okun ucunda mektup olacağım.
O oku atan sevgi, saygı, bilim, eşitlik, insan haklarına saygı, doğruluk, dürüstlük, iyilik nişancıları olacak.
Sadece sen haklı olamazsın yavrum.
Dünyada altı milyar insan var. Altı milyar dünya. Altı milyar ayrı bir kişilik.
Senin nasıl bir kişiliğin varsa onlarında insan olmalarından kaynaklanan bir kişilikleri var.
Ve aslında hepimiz sıradan insanlarız.
Sen hepsinin kendin gibi oturmasını, düşünmesini duymasını, görmesini istiyorsun.
Daha henüz hazır değilsin yavrum.
Biliyorum.
Dünyanın paylaşıldıkça ve birbirine hak verildikçe, birbirine saygı duyuldukça dünya olduğuna inanıyorum. Bunun içinde okumak ve kendini geliştirmek zorundasın.
Oğlum ne elbiseler gördüm.
Terziler alın teri ve uzun uğraşlar sonucu, ölçüleri iyilik, doğruluk, dürüstlük ve hiç yalan söylememiş olmak olan bir elbise hazırladılar. O elbise askıda, hala bekliyor, arada bir müşterisi çıkıyor ve terziler o ölçüyü tutturamayanlara, vermiyorlar. Bedeli ağır çünkü.
Ama öyle ölçüler de elbiseler var ki, kapış kapış gidiyor.
Sen hangi elbiseyi giymek istiyorsun.
O askıda bekleyen elbiseye mi?
Yoksa kişiliğini çok ucuza mı getirmek istiyorsun.
Ben seni belirlemek istemiyorum. Senin çok temiz sularda yüzmen için çaba göstereceğim.
Sadece, ben seni nasıl dinliyorsam sen de beni dinlemeye çalış yavrum.
Seni çok seviyorum.
Dr. İlhami Şenol.
İlhami ŞenolKayıt Tarihi : 1.12.2007 19:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!