Hercai Gönül
Küllük dolusu sigara yüreğimdeki derin sızıyı yok etmiyor artık… İçimde özleminin girdabı gidişinin acısıyla derinleşirken. Suskunluğumun rüzgarlarında fırtınalara dönüşmekteyim… Soğuk bir akşam üstünün telaşı saranken bedenimi, yüzümü ayaza verip içimdeki amansız kışı yaşatmaktayım…Yabansı özlemlere sarılıp, örselenmiş ve incinmiş ruhumu göstermelik gülüşlerle süslerken..İç dünyamın kapkara camları arkasında, bir kum fırtınasında hiçlikte kaybolan varoluşumu saklıyorum… Usumda duran ince sızı, gözlerimden gönlüme akarken, geçtiği her yeri kanatarak senin adını kazıyordu…
Gözüme mesken tutmuş damlalar, yanaklarımı nasılda özlemiş… Giden bedenin ardından ruhuma yoldaşlık eden ruhun acımasızca intikam alırken…Hiç görmediğim birini özlemek gibiydin… Oysa kaç bahar geçirdim yokluğunda vuslata gebe… Ne azgın fırtınalara sinemi siper ettim… Gözlerinde saklı gülüşleri görmek için kaç kapı araladım… Lacivert gecenin kızıl karanlığında kan ter içinde uyanırken, güllerin nefeslerindeki aşkı yudumluyordum…
Sen gittiğini zannediyordun, lakin ben yollamamıştım seni. Sen unuttuğunu zannediyordun… Henüz bende unutulmamışken…
..
Adını bilmediğim bir duygu var içimde
Nedenini bilmediğim bir öfke var içimde
Her zaman bir şarkı gibi dilimde
Anlamını bilmediğim belkide hiç tatmadıgım
Bu sözcük ne dilimde
..
Kişiliğin öğrenmekse maksadın
Kalbine sor ele sorma kendini
Budur doğruya er meye ilk adım
Özüne bak söze vurma kendiini
Vicdan doğruları diyecek sana
O asla yanılmaz inan sen bana
..
yapacak birşey kalmadı artık
kırıştı gözaltlarım sahte gülücüklerde
sakladım yaşımı, *
sakladım kahrımı
sakladım seni,
kötüyüm.
..
Hayat niye bu kadar kolayken sevmek bu kadar zor olsun ki sevilmesi ozellikle bu nedenle guc olan evrimsel bir guc olsun.
Dusunmek insani bu nedenlimi yorarmis su kucuk hayali dar olan dunyada nefes alip verirken
Oylesine bi sevgi hayali dururken insanoglu neden ilginc hayallere kapilip cirpinirmis olasiliklar icinde
Ben sevgiyi aski sorgu suale aldim tepeden vuran bir isik altinda
Cevabi gizemler icinde gizem olan
Mukemmeli yasamanin haddi safhasi bu olsa gerekki, omru uzatan, nefsi bir zerre kadar kucuk olan ama anlami evrensel bi guc kudreti ise aski cekiminde parcalara ayirip tozu dumana cevirecek kadar kuveetli olan;
Kimi gerek bir tiyatro sahnesi aslinda bizim yazdigimiz hatta ve hatta basrollerini kendimizin oynadigi vede en onemlisi farkina bile varmadan oynadigimiz filimlerin cercevesinden kusbakisi bile bakma gercegiyle karsilasmaktan korktugumuz bir ask sahnesinin yonetmenleriyiz biz.
..
Öfke var yüreğimin şavkında bugün
Rüzgarın karşısında duran fırtınaya karşı koyan yüreğimi AFFET YARAB
Hiddetle esen rüzgarlar bile bu kadar zarar vermedi yeryüzüne
Al bu şiddetinden etrafina zarar veren yüreğimi benden alda korkum artmasın sana hesap verecegim günden
..
hadi beni bırakın
bu tuhaf yerde..
gördüğüm gözlerime
yetmez nasılsa.
her öfke bir çocuk
sabır adamsa..
bildiğim bilmediğime
..
Deli bir tay gibi eşiniyor,
İçimde öfke kırıkları,
Yüreğime sığdıramıyorum.
Duygularımı.
Coştukça canım acıyor.
Yokluğuna sağır kulaklarım
Yüreğimde sevdan çınlıyor.
..
Mevsim yaz hava çok sıcak, gün işçi yorgunluğunda, sıcaklığın rehavetiyle günün ışıkları çekilirken, akşama dönen zaman karanlığın elbisesini giymekte
Güneş, ritminde dans ederken ufukta batan son kırıntılarında evrenin öte yüzüne gülücükler serpiştirmekte
Bir adam yüreğinin ağrısında büyüttüğü yasaksız sınırsız sevdasında, sevgiliyi karşılarcasına merhaba der akşama, o esnada bir tırtıl yaprakta yürümektedir gözleri takılır kalır dalar gider uzaklara.
Birbirine zincirleme takılan sorular- sorunlar, şu an kaç can kırık yaşam denizinde bata çıka var olmakta, akşam kızıllığında uçuşur solgun yüzlerde renkler, acır içten içe kabarır öfke bulutları, an deniz feneri sessizliğinde, hırçın bir rüzgâr çıksa ortasından yarılan bir deniz geçse geceyi yaran, bu kendini vuran kara bulut kaplı kâbus suskular son bulsa diye aklından geçirir sızlar benliği.
Gecenin sessizliğini, bir köpeklerin havlamaları birde mor dağlarda keçi sekmesinde vızıldayan kurşunlar bozar, yankısı buraları da sarar. Ateşin düştüğü yer, bu paslı kör zamanda keskin bir bıçak gibi yüreği paralar, iç kanamadır vurur ha vurur kan akar nehirler, ağlar kan gülleri gözler, susmaz günleri kararan geleceği karartılıp çalınan çocuklar, öfke seli dolanır girdaplara.
Düşünceleri, düşleri, duyguları bir harman yeridir, akar saman sarısı ince sızıda, akmak ki deme gitsin asılır gecenin burgacına.
Yokluk bu, aklından bir bir ölür bir bir doğar geçer anılar, dayanılmaz saatlerdir ay türküsünde yıldızlar gökte başlar göz kırpmaya.
..
Nereye gittiğini bilmediğimiz bir yolda giderken,
Nereye gideceğini, bildiğimiz sözler söylemek niye?
Neden böyle, Kime neden bu öfke,
Ölümün kapımızı bir çalacağını bilirken
Ölmeyecek gibi yaşamak niye
Neden böyle, Ne gelecek bizimle
..
Çok kalabalık bir yaşam bu içinde bulunduğum düşlerin izlerini sürerken yoruluyorum artık…
Başlı başına bir dünya bu, her düşüncenin bir başı, sonrada ortasını hızla geçerek dipteki bulantılarla başı boş uğraşlar bunlar…
Yaşamda kalan düşüncelerimin tümünün içinde baş başa uğraşlarla karşıma çıkan hep senin dediklerin veya bana yazdıklarına bu kadar zaman sonra doğruda ne kadar kaldım doğru ile ne kadarıyla baş ettim bu hayatın tüm yaşamdaki an zamanları ile…
Kendime ne kadar nefeslik zaman ayırdım ve içinde yaşadıkça kendimi zamanın şartları ile ne kadarıyla korundum ne kadarı savurdu attı beni?
O günden bu güne arkada kalan bir yaşamın içinde ter döktükçe, sevgiye dair verilen sözlerin arsında ne kadarına durabildik ve ne kadarından kendimi koruya bildim?
Oysa ilk günlerin başlarında kalan zamanın ne kadarında var olabileceğimiz düşünmeden ömre yayılan sözlerle vaatler vardı yaşamımıza giren….
..
Ölüm her nasıl olsa gelecekse, nasıl öleceğini kendin seçmelisin, kaçamıyorsun diye değil. Sevecek kadar yaşayamayacaksan, ölümün huzurlu koynuna uzan
ve bir tebessüm olsun mirasın.
İstersen bir çocuk ol dördünde savaşlar kadar özgürlüğe yabancı olan. Sevebileceğini düşün ve hatta inan, yaşamın kanlı gömleği
buruş buruş ellerindeyken.
Ne gün inşası başlamadan, düşlerine bardaktan boşanırcasına yağarsa kudurmuş öfke, dinamitleyeceksin tüm inançlarını ve anlayacaksın öleceksin, ölmelisin
..
Gene elde taşlar sopalar
Durdurulamaz binlerce öfke
Tatmin edercesine kuvvetini
Acıyor canım, bir öksüzdü yerdeki…
İki elin arasında başın
Çeksen de dizlerini, silinmezdi gözyaşın
..
Dönelim yine gün ışığına,
Yeter alaca karanlıklarda dolaştığımız.
Asır gibi gece yolculuğundan sonra,
Yeni güne dört elle sarılmalıyız....
*****
Düşsel yaratılarla avunduğumuz,
Yeter uçarı hayallere esaretiniz,
..
Dilerim ayları,yılları değil
Asırları sayarız.
Dilerim uzaklıkları değil
Akşamları bekleriz.
Dilerim öfke,kıskançlık değil
Sevgi,sabır örer yolumuzu.
Dilerim hep aşk besler yüreğimizi
..
gece gözlerini kırmızıya boyamıştı yine
ve kırmızı görevini yaptı
kendinle kavga ettin önce
ve öfke vicdanını kararttı
ardından, binbir yürek yiyici kuş
..
BİR SESSİZ GEMİ!
(Şair merhum Mehmet Bedri Yücesu’ya ithaf)
Bir sessiz gemi
Geçer,
Bu âlemden
Dalgalar habersiz
İçindeki deryadan
..
YANAR DAĞA DÖNÜŞÜR
Çevirme yüzünü, gözlerime bak,
Eğme başını, dik tut, dayan.
..
Ne bilebilirdim ki,
Ne görebilirdim sende,
Sen sendin,
Meçhul olan ise ben.
Öfke miydim,fırtına mı?
Kaos muydum,sevda mı?
Ne bilebilirdim ki,
..
Bu şuursuz eylem intihara sürüklemişti,
Fark ettim bunu.
Uçurumun kenarında tuttum onu
Tuttukça acı geldi elime
Bir yürek sevdadan lime lime.
Mendilimdeki beş elma da duruyordu,
Biri beraber dişlenmiş,
..