Beni bulduğunda kaybedeceksin biliyorsun.
Yıkılacak hayallerin altında kalacağım.
Ezeceksin beni biliyorum.
Akşam güneş batmadan olsun diliyorum.
Gözlerinde öfke bile olmayacak hissediyorum.
Avuçların terleyecek ayakların buz kesecek.
O küçücük bakışlarında yoksulluğumu görüyorum.
..
Ağlatır hep ayrılıklar
Geride kırık dökük anılar
Kapanır gönül pencereleri
Kahır dinler aynalar
Bir öfke sarar ruhunu
Düşünemezsin sonunu
..
Gülmek kadar özgürdür içimizdeki öfke
Yılan misali sarılır bedenimize
Oysa gün gülmeye
Gülmekte güne yakışır
Yabancıdır öfke güne
Bir çığlık kopar ciğerimizden
..
Bir Aşk...
Senden Vazgeçeceğimimi sandın
Ne Garip ki 1.5 senedir tanıyamamışsın...
Bu şiirler ne tanrıya nede bir başkasına
Bu şiirlerim ne yakarış nede öfke dolu
Benim mutluluğum bu bununla yaşıyorum
..
Bıktım artık sevdiceğim
Boşluktan, hiçlikten, sıkıntıdan, özlemden
Bu çile bitsin artık
Hep keder, hep öfke, hep üzüntü
Bir su damlası mutluluk,
Bir nefes alımı,
özgürlük artık....
..
Ne olacak söyle?
Gidecek mi herşey kötüye?
Alışmadık mı sevmeye?
Sevgi yok gözlerinde
İçindeki bu öfke niye
Yaktın içimdeki sevgileride
..
Kaybetmeyi göze alacak kadar nefret ettiysen
ve ayrıldıysan,
ne sevgiliyi suçla
ne kaderi,
nefret geçer, öfke diner
binlerce pişmanlık birikir içinde,
ne herşey eskiye döner,
..
gecede metam mehtapta huzun
karanlıgın otrasında ay yuzun
sana sıırler yazmak ısterım
ama hepıstanbulsı huzun
kımı yurekte ofke kımı alında buse
yanar soner sehrın ısıkları
..
Bir süre keder insanı tarifsiz eder.
Bir anlık öfke düşeni beter eder.
Bir tutam ıztırap hatırsız eder.
Bir gram hasret gönlü heder eder.
Adını sorsan hasta gibiyim.
8 Kasım 2016 Gebze
..
Neydi üstüme yağan küllerin,
Gri desem değil, siyah desem değil.
Feryatlara bulanmış toz küllerin,
Öfke değil, mutluluk değil,
Birden fazla bedenin vehameti,
Çaresizliğin en dibi, kıyametin alâmeti.
Neydi üstüme yağan küllerin.
..
Güvendik, yıktılar...
Sevdik, yaktılar...
Ağladık,
Timsah sandılar,
..
yığın halinde tökezliyor ömür..
öfke kalem ucumda titriyor..
bir kedi geçiyor orta yerinden sokağın
yalnızlığım patisinde seyriyor..
aflar dağıtıyorum
tahta tablasında
..
çağıl çağıl ırmaklardır akar içimde deli dolu şiirlerim
yurdum insanları, öfke, acı, özlemlerim, sevinçlerim
gözleri karanlığa çakan şimşek, boynu kuğu sevgilim
imbatların serinliği, denizlerin türküleriyle yıkanır içim
övselerde, yerselerde acı, tatlı şiirlerim benim alın terim
yalpalar, düşer kalkarım sevinçten, kederden mi içmişim?
bilinmezki; aşk sağnakları altında sırılsıklam biriyim
..
Gül alır, Cevşen satarım!
Dert alır, derman satarım!
Nefret alır, sevgi satarım!
Öfke alır, şerbet satarım!
Nefisler alır, toprak satarım!
Zâlime hilm, câhile bilgi satarım!
..
Acı ve gözyaşı
yeşil gözlerinde yaşillendi.
Mehmetçiğin içinde
boğulan öfke,
gözlerinde belirlendi.
El ne bilir derdimizi
içimiz yanar belli ki.
..
AN GELİR.....büyük okyanuslara yenilmeyen bu yüreğim....küçücük dehlizlerde yalnız ve çaresiz ve yenik düşer..anlar susa düşer çareler dehlizlerde boğulur...bir metcezire döner hayat...anlar dur..anlar sus...anlar yenik...anlar...bir damla suda
.BOĞULUR....serseri...................
kabuk tuttu dediğim yaralar sen kokan şehirde yeniden kanarken...kokunu bırakıp gitmek...yokluğunun acısını çekerek çaresizlilklerde eriyen kalbime yeniden hasret oklarını saplarken...bu şehir beni bilki sevgili...boğuyor....belki asla birdaha dönmeyecek bu şehre ayaklarım...belki sana toprağın altından baş ucumda gölgem olucak çınar ağacının rüzgarda sallanan yapraklarından...acı selam selam yollacağım...SENKİ...........acılarımın sessiz feryatlarımın...kanayan yüreğimin sevgisiyle alay edip kahkahalarla gülen sevgili.................sende hiç değeri olmayan bu kalbin.....sona gelen nefesinden sana söz sözü...UNUTMA BU TOPRAKLARIN YARADANIN HUZURUNDA BİRDE BU YÜREĞİN HESABINI VERECEĞİN ALTI VAR.....SERSERİ............
..
İnsan sen nesin böyle? Kimsin, kimin nesisin? Neler yapıyorsun?
Şu günlerde sokaklarda gezen insanları görüyorum da hepsi yıkılmaya hazır birer enkaz gibi. Oysa biz bu dünyada beraber yaşıyor beraber nefes alıyoruz. O nedenle sorma gereği duyuyorum.
İnsan neden bir dediğin ötekini tutmuyor. Ne yaptığın işin farkındasın ne ağzından çıkan kelimelerin. Bin bir gönül kırıyor fakat bir kişinin gönlünü almıyorsun. Hatayı sen yapsan bile bir mazeret bulup kendi kendinin hatasız olduğuna inanıyorsun. Aslında inanmıyorsun ama inanmak işine geliyor. Kim bilir bu şekilde kaç defa aldattın kendini. Bin bir hata yapıyorsun telafisiz. Bir menfaat türküsü tutturmuş gidiyorsun. Doymuyorsun ey insan doymak nedir bilmiyorsun. Yedikçe yiyor içtikçe içiyor fakat dünya nimetlerini sana veren rabbine şükür etmiyorsun. Şükür etmediğin gibi, yiyeceğinden fazla yemek yapıp gerisini atıyorsun. Hiç düşündün mü? Yediğin bir zeytin tanesini rabbin nasıl yarattı ve o zeytinde kaç kişinin emeği var. Ve hiç düşündün mü kaç tane aç insan var o zeytinle doyacak. İnsan neden bu kadar nankörsün? Bu güzel dünyanın kırlarında tepelerinde geziyorsun. Denizinde yüzüyorsun. Ağacından, çiçeğinden, otundan, böceğinden, balığından, ineğinden her şeyinden faydalanıyorsun fakat bu güzellikleri ve nimetleri korumuyorsun. İnsan! aç gözlerini bu güzellikler nasıl oldu bir sor kendine. Sen kimsin ki bu güzellikleri mahvediyorsun. Yoksa bu güzellikleri yaratan rabbine ‘bu güzel olmamış o yüzden kirletiyorum bir daha yap’ mı demek istiyorsun. İnsan neden senden geridekilere yol vermiyorsun. Neden yol açmıyorsun. Yardımlaşmanın mutluğunu tatmıyorsun. Hep sen mi en iyi olacaksın? Herkes parmakla seni mi gösterecek. Nedir bu bitmez tükenmez yücelik tutkun. Yoksa sen senden yüceyi unutuyor musun? İnsan sen kimsin ki senden iyi giyinmeyen olunca senden iyi konuşamayan olunca seninle eşit şartlarda olmayan biri olduğunda onları küçük görüyorsun. Yoksa Mevlana’nın sözünü unuttun mu? Yoksa insansız bir elbisede mi gezmek istiyorsun. Sen ne kadar büyüdün ki? Seni kim büyüttü ki? Bunu kendine hiç sordun mu? Yoksa iki çift ayakkabı bir elbise ile büyüdüğünü mü zannediyorsun. Yanılma bak o küçük gördüğün insanlar senin nefsini ve aç gözlülüğünü ayaklarının altında ezip geçiyorlar. İnsan hiç düşündün mü sen doyarken aç kalanları. Sen rahat rahat nefes alırken nefes almak için bir bir güçlük çekenleri. Bu nedenle sağlığının kıymetini bildin mi? Rabbinin sana verdiği emanete iyi baktın mı? Neden sana bir hediye gibi verilen o güzel mucize vücudunu ve sağlığını yabacı ülkelerin ürettiği sigara denen illete satıyorsun. Neden paranla hastalık satın alıyorsun. Yoksa düşünemiyor musun? En büyük teknolojiye sahip olan beynin sana bunu söylemiyor mu? Hem yabancı sermayeyi doyuruyorsun hem de kendi sağlığını tehlikeye atıyorsun demiyor mu? Kendi yaptığımız binlerce teknolojik aletten, bilimden, tıptan bir çok buluşun sahibi olan beyinlerimiz yoksa bizi aldatıyor mu? Yoksa biz aldanmak mı istiyoruz. İnsan neden sevgiyi överken o güzel sevgilere sahip olmuyorsun. Neden başkalarının hatalarını örtmek ya da beraber düzeltmek yerine gün yüzüne çıkarmak için çaba sarf ediyorsun. Neden bir yanlış gördüğünde o yanlışın doğrusunu anlatarak düzeltmiyorsun. Belki yapılan yanlışın, yanlış olduğu bile bilinmiyordur. Senin gibi bilgisini saklayan bencil insanlar söylememiştir. Neden önyargılı olmak için uğraşıp kendini yıpratıyorsun. Kendin bir sürü hata yaparken senin yetiştirdiğin evlatlarından hata beklemiyorsun. Asilik ve öfke denizine düşüyorsun. Öğret insan iyi niyeti öğret çocuğuna hoşgörüyü öğret yardımlaşmayı korumayı kollamayı sevmeyi öğret. Uyan insan artık uyan kırma kırılma. İnsan sev sevil. Yıkma yap.
..
Sanma geri gelir giden yılların
Takvimden düşünce hepsi yanarmış
Sanma bir gün biter aşka ahların
Verdiğin tüm sözler sevgin kadarmış
Ben kader diyeyim sende de nazar
Sevseydin gitmezdin dönsen ne yazar
..
Bazen insan kendini bir başka yerde, bir başka birinin yanında, içinde ince ince sevinçlerle hisseder…
Yağmurların zamanı şimdi. Biraz sonra soğuk basar, buz keser ortalık. Az sonra damlacıklar donmaya başlar, kar yığılır tepelere.
Üşüme zamanı şimdiler, donar gibi olur kan damarlarda. Avuçların içi yuvarlaklaştırılıp, ağzından fışkırır avuç içlerine ısınmış nefeslerin donma ile kuruma zamanı galiba şimdi..
Biraz sonra yine aklına bir şeyler düşer, radyoda kavruk bir şarkı, ayrılık özlem yırtar gırtlağı… Ardından yüreğe oturur özlemin acısı, soğuk basar düşüncelerine, kar karışır nefesine, Can Yücel lafları uçuşur
beyninde, “öyle parçalandım ki ömrümde sevgiyle öfke arasında,” başlayan soğuklarla, sıcaklar buzlar arasında yankılanır…
..