Deniz dinler tüm misafirlerini
İçine sığdırırken her ruhu her bedeni
Yalnız sığamadığı, şekil alamadığı
Kendi halidir...
Bilir öfkesi yoğun, yaraları açık
..
sana bir bana beş diye diye
ömründe karınca incitmemiş dumrul
gün geçmiyormu ki sarılsın silaha
uzanıp mindere gözler gündüzü
parlayan bakışlarda masmavi öfke
yaş akar acıdan sormak gerek
açlık mıdır,intikam mı diye
..
karardı gök gene, şimdi patlayacak.
sesi; kesin uzaklardan duyulacak.
hayırlısıdır ınsallah; ardından ne cıkacak?
ya bir öfke,ya bir haykırış olacak.
ardından ipil ipil sağanak gelecek..
belki; hızla yağan bir dolu geçecek.
..
Nedeni bilinmez bir sarhoşlukla
Gezinirim bana ölüm kokan sokaklarda
Bir yanım çocuk
Bir yanım olabildiğince yaşlı
İçimde hain bir öfke
Başım dik, duygularım asice
Çaresizlik içinde ama
..
gelip geçen şairlerin dillenmemiş demlerinde
o zamanlar aşktı
çingenenin dudağında engerek.
her şeye rağmen
sokağın sıkılmış yumruklarındaki öfke
tüllere öykünüp dağılan düş şimdi
..
Ne mi paylaşmak isterim?
Hiç kimseyle paylaşamadım yüreğimi!
Deli dolu esen ne varsa başımda, püsküllü bela misali derdimi.
Alın şu yüreğimi ve tam ortasından bölün, görün içini.
Ne bir kurt kemirir beni, ne de safran sarar içimi.
Orada yedi verenler, erguvanlar açar geceleri.
Göremezsin sakın arama!
..
Bir resim çiz ey ruhum,
İçinde riyanın olmadığı.
Öfke darağacında,
Aşklar özgür.
Gölgesiz,bulutsuz,
..
Kör saplantılar içine,
Girip çıkamadınız...
O, saçma sapan
Duyguları yıkamadınız...
Kin öfke kusmaktan,
Kalp gönül kırmaktan
Hiç mi sıkılmadınız....
..
İnsana bölünmek artmak insan insan ve nefes nefes solumak hayatı. Yaşama dair ümitler beslemek,birden fazla can için tek atan kalp olmak,dünyanın kirletmesine meydan vermemek için canları canından can olanları, doğdukları gün ki kadar masum ve arınık büyütebilmek günahlardan.Anne olmak –kalkan olmak, Anne olmak – hiç olmak. Hiçlikte çoğalmak ve sonsuzluğun tükenmezliği ile varlığı zengin kılmak.
Toprağın mümessilidir onlar. Her renkte çiçek bitiren toprak gibi siyahı, beyazı, kumralı,sarışını, çekik gözlüsünü, buğday tenlisini…türlü türlü suretlerde batınlarındaki yavrularını arza salıverirler. Allah fezaya dünyayı,dünyayı da sanki annelerin içine yerleştirmiş.tohum toprakla kaynaşınca, güneş ziyasıyla,yağmur suyuyla arz vitamin ve minerallerle koşuverir imdada.Her şey birlikten kuvvet doğar sırrınca vazife başındaki bir nefer gibi varlığın devamı için ol emrine itaatkar kılınırlar.Her şeyin kendisinin hizmetine sunulduğu insan oğlu da bu tabiattaki dengenin işleyişinden nasiplenir, en aciz olduğu anlarında Allah, hizmetkar tayin eder anneleri .Onlara merhamet yüklü duygu kodlaması yapılmış ve bezmeden usanılmadan sevgiyle yetiştirilmiş yavrular.
İlkleri yaşarız onlarla,ilk nefesimizi ilk rızkımızı ilk suyumuzu dışarıda bizi bekleyen dünyadan gelen ilk sesleri,ışıkları anne karnından tenimize değen dokunuşları …belki oradaki saadetlerinden vazgeçememenin elemiyle yeni dünyaya açtıklarında gözlerini yaygarayı koparıverirler bebekler..Kimilerimiz hala fetus olduğumuz dönemin endişesini taşımıyor muyuz? Ölünce bir başka hayatın olmadığı endişesiyle mevcut yaşamın elimizden alınacağı ana kadar dünyanın sefasını sürmek,bir başka hayat bir başka dünya fikrine safsata deyip geçmek …hep göz kafesinin aklı iknasıdır.Oysaki göz, sınırın ötesini de görebilecek kapasiteyle yaratılmıştır kalple de bakabilmeyi öğrendiğinde …
Ve olma sonra da doğma kıvamındaki insanın ilk mürebbiyesiyle bitirelim sözü “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz” diyenlerin dudaklarında yücelirken analar, ruh ve kimlik terbiyesinden nasibini alamayanların öfke anında sövülen bir varlığa dönüştürüvermesi anneleri ve
“ ana olacağıma taş olaydım “ yada “ evlat diye bağrıma taş bassaydım “ sitemine,kahrına sebep olanlar sorarım size kimdir analar? …”Kadın düşerse alçalır beşer “der Tevfik Fikret.Baş tacı edilesi, ayağına cennet serilesi annelerimizi ve o payenin adaylarını ey insanlık! yüceltin annenizi ve istikbalinizi.
..
Umutsuz bu sefer bekleyiş
Tüm güzel duygular ölüme mahkum
Düşünceler sapmış sağa sola
Anlamsızlık bile yitirmiş anlamını,
aralayamıyor sevginin gücü bile
öfke yeşil gözlü bir canavar
Artık nefrete yüz tutmuş duygular..
..
Yıldızların altında
Şarkı söylemek güzel
Hayat bu
Şarkı, türkü, öfke, nefret
Gözlerde sevinç
Yüreğinde aşk
..
Onur BİLGE
Hasan kendi derdindeydi. Ayrılmayı aklının ucundan bile geçirmek istemiyor, sanki gerçek teklif onaymış gibi olanca gücüyle karşı koymaya çalışıyordu. O bir seçenekti ama ona mıydı? Yani sadece ona mıydı?
Bence ayrılmak, unutmak, başkasıyla devam etmek aslında asistanın kendi özüne sunduğu bir seçenekti. Onun için belki de en akıllıca çareydi. Mantıklıydı ama aşk mantık, fıstık, edebiyat, felsefe dinlemiyordu. Matematikte ikiden öteye gidemiyor, cebirle asla çözüme ulaşmıyordu. Astronomiyle alakalı değildi, astrolojiye hiç uymuyordu. Fizikle yakinen ilişkiliyken, müzikle mükemmel bir şekilde bütünleşiyor; nasihat, uyarı, tehdit falan duymuyordu. Aşkın kanunu, bilinen hiçbir kanuna uymuyordu.
Anlattığına ve anlaşıldığına göre, zavallının yapabileceği başka bir şey kalmamıştı. Bunu kendisine değil de gerçekten ona sunuyorsa bile sadece olabilirliğini tekrar test etmek istiyor olmalıydı. Belki o kabul ederse, kendisini de kabul edilebilirliğine inandırmayı başarabilecek, katlanmayı deneyecek gücü özünde bulabilecekti.
..
GÖNLÜMDEKİ ÖFKE
Şu an; en sitemli yaşlar döküldü,
gözlerimden yere...
Ne endamlı geceler,
Nede suskun bakışlar,
Derdime çare oldu...
..
Akşam demlenmeye baslayınca gel..
Bir yıldız kayınca yalnızlıklara
Binlerce dilek tut içinden
Hepsinde bir parça öfke
Bir parça isyan
Bir parça yas olsun
Ölüm koksun vapur çığlıkları
..
AŞK yok diye cümleler,geçerken içimden;
Kızıyorum kendime! ! ...
Madem AŞK yoktu,,bu halin neden? ? ..
Bir anlık öfke ile söylenmiş sözden,,
Pişmanlık duya,duya,af diliyorum yüreğimden....
Öfke siler mi bunca yaşananları! !
..
Artık hüzün yüklü bulutlarım
Duygularım sensizliğin mateminde
Yüreğimde bir militan,öfke voltasında
Bakışlarında kurşuna dizilen umutlarım
Ve...
Asi makamında bir şarkı
suç mahallinde unutulan son delil.
..
Utanma. Saklama bakışlarını. Ben seni tanıyorum çocuk. Sen eşkali unutulmuş halksın. Sen çocukluğumsun. Sen karanlıklara gizlenmiş güneşsin. Umutsun. Yalan mı söylüyorum söylesene?
Hüznün içimi yakıyor. Durma öyle. Ben de sendenim. Senin yaşındayken gecelere sarılıp ağlamayı öğrendim. Gülmeyi bilmedim hiç. Yaramazlıklar yapamadım. Uçurtmalar uçurtup top koşturamadım. Benim hiç oyuncaklarım da olmadı biliyor musun. En çok da bisiklete binmeyi istedim. Bütün heveslerim senin yaşındayken öldü. Kimsesiz ve mutsuz büyüdüm. Ben çok utandım senin yaşındayken...
(Tütün kağıtlarına acı sardım) . İlk sigarayı senin yaşındayken içtim. Yoksul sofralarda isyan yudumladım. Ömrümün ilk hırsızlığını da senin yaşındayken yaptım (biraz öfke, biraz umut çaldım bir gerilladan) .
Şimdi oturmuş şiirini yazıyorum. Ama bir dağ başında kimsesiz canlılar içinde bir karıncayım. Küskünlüğüm var bu hayata çocuk. Bir yere gidersen söyle ben de geleyim.
Böyle yaşlı göründüğüme bakma. Pusu kurup zamana çocukluğumu geri aldım. Ben de sendenim. Bin yıllık bir yaramazlık taşıyorum içimde.
..
Hic his ettinmi o aciyi Seni bitiren, mahv eden o sanciyi
Hani yaz ortasinda kis gelir Yüregin sIkIsIr, sana zarar verir
Kayip edersin kendini, Kara bulutlar cökmüs gibi
Bir sizi, bir aci var kalbinde Duramassin yerinde
Haykirmak, bagirmak istersin
Ask ve öfke Nede yakin birbirine Barinmaz ikiside kalbinde
Cikmaz sokaklara girer kalbin Kosarak, deli gibi
..
Beklemek sabır işi
İnce oya gibi özen ister.
Saniyeler uzar önce
Sonra dakikalar
Ardından saatler,günler
Hatta bir bakmışsın seneler.
Sende şaşırırsın önce.
..
Ben
sahipsiz bir roman, bestesiz bir şarkı, içilmemiş bir andim..
Ben
azılı bir mahkum, yorgun bir sevdazede, garip bir yolcuyum..
ben
..