Neler biriktiriyor insan
Yaşadıkça
Bazen hüzün kahır endişe
Bazen korku sır gözyaşı
Bazen öfke sinir kin
Bazen özlem sevinç mutluluk
Bazen umut sevgi aşk
..
Gecenin içinde
Bir kalp atışı
Bir nefes
Bir çift göz
Ve bir öfkeyim
Geceyi bölen şimşekler bile
..
Sarıldıkça makaraya karmaşık hüzün, göçe vurulur ipek yolları
Çatıya düşer damla, bedeviler toplar ölümlerden arta kalanları
Ölüm haberleri geliyor uzaklardan şimdi, ağıtlar yüreğe pranga
Damla damla büyüyor öfke, kurulacaktır mutlak o insani manga.
Ajanslar yorgun, öfkeler bıçakta biriken kan, susmuyor tetikler
Son olsun çığlıklar, bu acıya dayanmıyor artık en sert çelikler
..
üşüyor ayazda kalmış düşlerim...sensizliğin bilmem kaçıncı ayları mevsim hala ayaz..önce düşünceler düşer yerlere...
yığılır kalır hayat buz tutmuş ayaklarımın önünde öylece....toprağa düşmüyor artık cemreler.....uzak iklimlerde bahar..buralar sensiz soğuk..buralar yağmur..buralar boran kar.....karanlıklara boğulmuş hayaller..biliyorum ki sensiz her yer sessiz mezar..her düşler ayaz..umutlar sonbahar.......nzr
önce varlığıyla mutlu olur yetinmeyi bilirsin...sonra acılarını acıların.bilirsin......yıllar geçer beklemeyi öğrenirsin sessizce kanayarak kabullenmeyi.....o mutlu olsun yeter dersin....uzak mesafeler sorun değil bir nefes kadar yakın dersin..hep bu yalanlarla avutursun kalbi......sonra gerçekler bir tokat gibi çarpar yüzüne....son damlaları gözlerinden akıtırsın...yakar anılar yakar hatıralar....gittiğin şehir alev olur yakar..kaçmak istersin kaçarsın da....ama bilirsin ki..ne yıllar ne yollar.....nzr
..
Deniz mavi,gök mavi,
Umut mavi değil mi?
Mavi sonsuz değil mi?
Orman yeşil, yaprak yeşil,
Gözlerin yeşil değil mi?
Yeşil kutsi değil mi?
..
tahta boşluğa bir ölüm düşer
hayal et derim korkar çocuk yanım
düşlemekten ve düşmekten
kuşlar çırpınır küçük yüreklerde
uçamaz yanarken diğer yarım
bütün değil hayat tüm değil
tam değil kendi sesimi duyanım
..
Feylezof olmasan da, biraz tefekkür gerek
Mürekkebin hüzündür, kalemin zaten yürek...
Sitem de olsa şiir, derde, kadere dair
Kalemi mürekkebe batır batır, yaz şair! ..
Bazen bir sevgi çıkar yüreğinin burcuna,
Bazen, öfke takılır kaleminin ucuna;
..
şefkat ve merhamette güneş gibi ol
ayıp örtmede gece gibi ol
cömertlikte akar su gibi ol
öfke ve kızgınlıkta ölü gibi ol
tevazuda ve alçak gönüllükte toprak gibi ol
ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol
..
Bazen Zaman Su olur Akar gider avuçlarımdan bazen de katran gibi bulaşıp kalır bedenime. Her an çırpınır kalbim hasretinle ama bir türlü izin vermez uçup yanına gelmeme zaman. Şu kocaman Dünyada yapayalnızım sultanım bir başımayım, sensizim ve benim yalnızlığım yalnızca sensin. Sen rüzgarla konuş, durma sevgili, Rüzgar getirir bana kokunu uzaklarda da olsan konuş sevgili sesini getirir bana yıldızlar ve gece. Alışamadım bir türlü sensizliğe dayanamıyorum artık hasretin ağır yüküne bak görüyor musun ellerim eskisinden daha çok titriyor, yüreğimde kocaman bir sevda alışamadım sensizliğe sevgili. Yıldızlara sor, Gecelere sor sevgili onlar kaç kez beni gözü yaşlı yakaladılar ve kaç gece yokluğunda buram buram öfke olup günlerce bu şehrin gecelerinde kasırgalar estirdim. Ben ne bilinmedik bir hikayedeyim beyaz atlı prensim ne de ne de imkansız bir masalın baş kahramanıyım. Öyle bir boşlukta asılıyım ki; çaresizim, umarsızım aklımda bir tek sen ne yöne baksam sen varsın öyle bir işlemişsin ki iliklerime ilmek ilmek; her anımı dolu dizgin yaşıyorum hayallerinle. Eylül rüzgarlarında, ve yine bir eylül akşamında sevdim seni zaten bir eylül rüzgarıydı kokunu bana getiren. Bir eylül rüzgarı sadeliğindeydin seni ilk gördüğüm anda ve bir bardak su kadar berraktın. Gülüşün vardı gülleri kıskandıran ve gözlerin; içerisinde gizemlerin oldu gözlerin. Ben senin en çok gözlerini sevdim. zaten gözlerin değil mi beni her gece uykusuz bırakan sabahlara kadar hayallerimden çıkmayan. İçersinde her zaman düşmeye hazır bir damla gözyaşı olan gözlerin. Sen gül yalnızca gül; eylül akşamlarının hırçınlığına rağmen gül eylül rüzgarlarına doğru gül gül ki benimde güller açsın bahçelerimde umutlarım tekrara yeşersin, ağaçlarım çiçek açsın gülüşünü gönder bana eylül rüzgarlarıyla. Kokunu gönder bana ölümü kıskandıracak konu gönder bana gönder ki huzur bulayım gönder ki yaşama sımsıkı bağlanayım. Gönder ister kokunu, ister gülüşlünü gönder bana gönder ki kanatlanıp geleyim yanına yağmura çamura fırtınaya rağmen geleyim ellerimdeki cam kırıklarına inat sımsıkı sarayım seni. Uçurumları sevenlerin kanatları olurmuş kanatlarım yok tu ama ben yinede seviyorum uçurumları. Eylül rüzgarlarının sert sert estiği nice şiirleri sana seslendiğim uçurumları seviyorum ben. Aslında ben içinde bir damda sen olan her şeyi seviyorum. Bir parça gülsün gülüşünle yeni açmış bir goncasın topraksın, havasın, yağmursun, eylülsün sen her şeysin her şeyde bir parça sen bende seni sevdikçe yaşamayı yaşamayı sevdikçe de seni seviyorum sensin benim yaşama kaynağım. Sen benim üzerime yakışan en güzel elbisemsin yıllardır üzerimden hiç çıkartmadan yıllarca üzerimde saklamak istediğim. İyilik meleğimsin zor günlerimde sıkıntılarımda bana huzur veren içimi sevinçle dolduran iyilik meleğimsin seni seviyorum iyi ki varsın.
..
sabah uyandığında her şey simsiyahtı.bilinç altına yerleşmiş saçma olaylardan ibaret siyah bir rüyadan uyanmıştı çünkü.neden bu kadar yalnızdı? dışarıda masumiyetle karışık öfke yağıyordu.pencereyi açtı.yüzü artık su damlacıklarının hakimiyetindeydi.çocukluğunu hatırlatan pembe domuzcuklarının arasında simsiyah oturdu köşeye.saçları ıslanmıştı.pencerede birbirinin üzerine düşüp gittikçe büyüyen damlalar gibi olmak istiyordu.küçük kutularının içinde sakladığı kırmızı ojelerini sürmek,iyi hissetmek istiyordu.bembeyaz duvarları vardı onun.çünkü eğer boyarsa masumiyeti hırçın bir kaplana dönüşecekti.dışarısı sonbahardı.neden içinde karlar yağıyordu? sokak kenarlarında biriken ağaçlar gibi çatırdıyordu sanki.neden bu kadar çelimsizdi?
sokaklara dökülmüş insanların enerjileri nereden geliyodu? sanki yağmur güçlerine güç katıyordu.
kimsesizlikten üşümüş ayaklarını serbest bıraktı.çıplak ayakları ve kalbinin masum atışlarıyla dokundu soğuğa.içine hiç bir kötülük giremezdi.artık bir arkadaşı vardı.üşümüş ayaklarını kimsesiz yağmur damlalarıyla birleştirip canının istediği yere gitti.özgürdü.
kaybedecek neyi vardı?
..
Yazar Yazısı(228.08.2011 tarihli Kent Gazetesi....)
Siz hiç hayatınızda bir rolü üstlendiniz mi? Kendiniz olmadan farklı kimliklere büründünüz mü? Öyle anlar vardır ki; siz,siz olmaktan çıkar,kısa bir an bile olsa farklı rollere bürünüverirsiniz....İşte, sözünü edeceğim kadın da (bırakın adı bizde saklı kalsın) tiyatro sahnesi gibi yaşam sahnesinin ortasında buluverdi kendini...
Hani bir an için nasıl bir kadın olacağını kestiremedi. Daha doğrusu hangi tip kadın arasına giriyordu. Kendini bir kategoriye sokmak istedi, beceremedi..
..
Fidan dikey, insan yatay gömülür toprağa
Ruhlar sonsuza hamile, toprak ruhlara
Bitki gömülünce yaşar, kul ölünce gömülür.
Rahat uyusun diye, üstü toprak örtülür.
2011
Melek günah bilmez, şeytan sevap
..
Neler biriktiriyor insan
Yaşadıkça
Bazen hüzün kahır endişe
Bazen korku sır gözyaşı
Bazen öfke sinir kin
Bazen özlem sevinç mutluluk
Bazen umut sevgi aşk
..
Ne çok öfke duyuyorum bir bilseniz
Birikmişim bardaktan taşmaya hazır su misali
Patlmaya hazır bir bomba gibiyim
Öfkem dağlardan yüce
Yüreğimin her biy kıyısı mayın döşeli
Pimini çekin tüm bombaların
Her bir zerrem gökyüzüne savrulsun
..
El-Halim
“El-Halim” i sıfat yapmış kendine Mutlak-ı Ezel
Kabaran öfkeyi “hilm” de eritmek ne güzel
Halim ol yumuşak akan sular gibi
Yıkma etrafını azgın akan seller gibi
Bağ bahçe sulanmaz sel sularıyla
..
Elimde olsaydı eğer bir sihirli değneğim,
Karıncaya kıymam ben zebaniden de yeğin,
Koparırdım etlerini parça parça bölerek,
Dayanılmaz acıları tattırırdım bilerek.
Bir çocuğa bin zalimin kanını eş tutardım,
..
Durup dururken en muhabbetli olduğumuz arkadaşlarımıza kırıldığımız, küstüğümüz anlar olur. Genelde üzerinde durmayız. Ama üzerimizden atamadığımız istisnalar da vardır. Bunlar basit şeylerde olabilir. İnsanın o anki ruh hali edbine bile tesir edebilir. Ama olgun olmak lazım. Nefsimizin zaaflarını hilelerini iyi bilmek lazım. Bazen çok severek yaptığımız bir işi, hizmeti birisi nasıl olsa her zaman biz yapıyoruz diye bize yapmamızı söylese yıllardır o işi yapan biz değilmişiz gibi, o iş bize angarya gibi gelebilir. Eğer angarya gibi gelmiyorda hemen baş üstüne kurban deyip, hemen yapabiliyorsak ne mutlu bize. Diyemiyorsak arızayı bulmak lazım. ALLAH'ın rızası kolay değil. Üstelik birde söyleyene kızıyorsak, çok muhabbetli yaptığımız hal bast hakinden, o anki isteksizliğimiz kabz halinden değilse büyüklerin himmetine iltica edip, Edeple varıp, lütufla dönmek lazım. Sebepsiz yerede arkadaşlarımızın öfkelendiğini görebiliriz. Bütün gördüklerimiz tanıdıklarımız, az yakın, çok yakın olduklarımız insanların paylaşamadığımız bazı halleri hasletleri olabilir. Düşününki tufan var. Tufanı duyan apar topar gemiye biniyor. Her ihtiyacı olanı herkesin yanında getirmesi mümkünmü? Zaten Kamil Mükemmil olan zat gemide kucak açar. ALLAH (c.c) buyurduğu gibi Ya İbrahim insanları hacca sen çağır onlara ben duyuracağım dediği gibi noksan sıfatlardan münezzeh olan ALLAH (c.c) kamil mükemmili olamıyorsanızda kamil ve mükemmiller ile beraber olalım diye bizi ahır zaman tufanından kurtarmak için apar topar bu gemide topluyor. O yüzden yanımızda ihtiyacımız olan herşeyi getirememiş olabiliriz. Yani edebimizde, ilmimizde, tevazumuzda, hoşgörümüzde eksiklikler olabilir. Bizi gemisine kabul eden zat gibi birbirimizi olduğumuz gibi kabul edersek, ozaman kızdığımız insanların aslında o kadar çok sevilecek yanlarını göreceğizki. Düşünelimki hepimiz bir hastanedeyiz. Aynı koğuşta ameliyatımızı tedavimizi bekliyoruz. Kimisi gece sabaha kadar inler, kimisi istifra eder, kimisinin kanaması bardır, kimi bilincini kaybetmiştir. Bizde hasta olarak onlara niye böyle yapıyorsunuz dermiyiz? demeyiz. Çünkü kendi derdimizle hastalığımızla meşgulüzdür. Üstelik Ya Rabbi banada şifa ver buradakilere de diye gecede kaç kez dua ederiz. Dünyadan ahırete giden bu yolculuğuzda yol arkadaşlarımıza gerçekten yol arkadaşı olmamız lazım. Bu yol uzun bir maraton. Hemde engelli maraton. Hedeflerimiz kendi engellerimiz olmalı. Bizler koşarken kendi engellerimiz nekadar küçük olursa olsun onlarla değilde, başkaların engelleri ile meşgul olursak, engellerin bazıları ayaklarımıza takılır ve hedefe gecikebiliriz hatta varamayabilirizde. Her sporcu gibi yarışma öncesi birbirimize başarılar dilerken samimi olmamız lazım. Yarışı birinci bitiremesekte onlarla kuracağımız iyi dostluklarla en azından birincilerle çekilmiş hatıra fotığrafımız olur. Fiiller bizi rahatsız edebilir. Eğer her işte bir hikmet bulamıyorsakta, bir demir düşünün. Bir müddet ateşte durduktan sonra bir yerimize deyse yakar hatta deler. Demirde ateş yoktu. O demirin içine ateş dışarıdan girmişti. Yoksa bize hiçbir zararı olmazdı. O bizi yaktığının farkında bile değildir. Öfke öyle. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Bir kardeşimizde bizi yakacak ateş yoktur. Fakat şeytan öfkeyle yol bularak girer. Hem kendimizi hem başkasını yakacak ateşi içimize sokar. O yüzde Resulullah (S.A.V) efendimiz öfkelendiğinizde abdest alarak ateşinizi söndürün buyurmuştur. Yoksa o arkadaşımızın kırmızılığı ateşten değil güldendi. Ama bir anlık zaafından gül ateşten kül oluverdi. Bizde diyebilmeliyizki ALLAH'ım temizlenmemize sebep ettin bu hallerle imtihan oluyorken kardeşlerimizin bizle olan imtihanını koay eyle. Bizede lazım olduğunda dostlarının himmetini bol eyle. Son nefese dek dost yolunu yol eyle. Sözün hülasası Nakşibendi Hz.lerinin buyurduğu gibi Eller yakşi biz yaman, Eller buğday biz saman şuurunda olanlardan eyle.
..
Yüreğimde ateş,avuçlarımda umut,
Tüm hücrelerimde,
Yaşam kavgası var.
Sevda yüklüyüm can dost,
Öfke doluyum.
Damlalarını boşaltmaya hazır,
Yağmur damlaları gibi,
..
Park dinlenme yeridir, sakinlik istenilir,
Çiçekleri koklanır, kelebekler sevilir…
Rabbini hatırlarsın, kuluyla dertleşirsin,
Temiz hava veya çay bir nefes edinirsin…
Taşlarını sökmekle, kırmak dökmekle değil,
..
Bir ağaç var karşımda
Gölgesinden utanmakta
Yeşerecek bir dalı
Arar olduk baharda
Mevsimlerde bir öfke
Renklerde kör döğüşü
Galiba doğayı göreceğiz
..