Ödünç Aşkların Borcu Ödeniyordu… Deneme 2

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Ödünç Aşkların Borcu Ödeniyordu… Deneme 2

Işık avucumuzda tutulmuyordu…
Bir testi bu sanki avucumuza giremeyen…
Oysa
Şarkılar dudak aralarımızdaydı… Bir de yüreğime ismin gömülmüştü…
Bir yardın, bir de yanan bendim…
Ne adın kaldı geriye,
ne de şarkımız, şarkım dediğin…

Sadece kara koyu bir gölgesin…

Adım adım üstüne bastığım…

Arkasından baktığım hayat,
biraz mutluluk,
biraz da kahır… Acı…

Tutunduğumuzu sandığımız her an, kayıp gidiyor avuçlarımızdan…

Avuçlarımız kırbaç kesiği…

Ve…
Yangın yerinde bir yaşam…

Yaşadığımıza küs yaşıyoruz…
Sevinçlerimize hasret çekiyoruz…

Her baharı kendimize seçiyoruz…
Her ay bizimle dolu,
sanki bizim…

Belki hiç birinin içinde yoktuk…
Belki de yokuz…

Ayları bırakamadığımız gibi,
Üstünde sürtündüğümüz yolları da bırakamıyoruz… Tabanlarımız çatladı…

Bizi bırakıp gidenlere bakıyoruz ardı arkası…

Bizim için ne düşünüyor ne yazıyor diye… Ben seni hâlâ seviyorum diye yazan cümleyi bulduğumuzda burulmuş bedenimizi hissediyoruz… Ve eksik gülümsemeler oluşuyor yüzümüzde… İçten yazıyoruz gitmeseydin fermanını ama kendimizden başkasına geçmiyor sözümüz…
Ve…
Kalemimiz sol gömlek cebimizde, basıyoruz gurbet yollarının dip köşelerine…

Ve…
Karşımıza kocaman yalnızlık çıkıyor…
Sokak köpeklerinin bakışına yapıştırıyoruz sevgimizi…
Sol elimizle çekinerek dokunuyoruz alınlarına…
Ürkerek…
Çekinerek…
Sevgiyi alnına dikerek…

Kaybettiğimiz sevgiden arda kalanlarla yetinmeye çalışıyoruz…
Ve…
Sıla özlem çilesini yapıştırıyoruz yüreğimizin adres köşesine…

Yalnızlık kuytularda gezerken beyin damarlarımız çatlıyor…

İncecik yârim sızısı peydahlanıyor bakışlarımızın ardına…

Varlık ve yoksunluk arası kurulan köprünün tam orta göbeğinde buluyoruz kendimizi…
Aşağıya baksak hırçın bir akış, veya düşüş…
Yukarı baksak geceye zifir bir gökyüzü…

Birkaç sönük yıldız kayıyor bulutların üstünden. O ışığı da yakalamak mümkün değil…
Hayatımızın kayan her anına bakıyoruz, yine karanlıklarla dolu…

Aşağısı beter uçurum,
yukarısı ulaşılmaz kayganlık…
Ve
tutunacak hiçbir şey yok, hiçbir dayanak yok…
Ve
Kayıp duruyoruz bir süzgecin üstünde sallandıkça…

Sana bakıyorum ey sevgili…
Çürümüş mektupların,
Su izleriyle paslanmış resimlerin,
o kadar alışmışım ki gözyaşı görmeye,
her bakışım ıslak…

Sesleri dinliyorum…
Kelebeğin kanat seslerinde duyduğum sesin,
kainatta yok sanki…
Nerelerde çıkıyor sesin?
Neden duyamıyorum?
Bir günaydın diyen sesin kalmış ses torbamda yüklü…
O da mecalsiz sanki can çekişmelerinde…

Hayatın bam teli neresi diye bakıyorum. Bir de onun üzerine basmayayım…
Bir de seninle uğraştığım gibi onunla da uğraşmayayım…

Yıldız kaymalarını düşündüm… Son ışığına kadar takip ettim O mecalsiz parıltıyı...
Gözlerini gördüm sanki, son ışık kayboluşunda…
Ya ciğerim…
Ben seni ne kadar çok sevmişim haberim yokmuş…

Yarılmış sevdaları düşündüm…

Acı inlemelerini, seni, bir de kendimi düşündüm, acıyla çıkardığımız seslerimizi.
Kaybolduğumuz yaşamımızı düşündüm…

Sessiz seslerim döküldü ayak uçlarıma doğru…

Kendi kendime boğuldum içimde.

Gözlerimi tavana dikerek sanki seninle konuşuyordum sanki sanaydı asiliğim,

sanki sana dönüktü bütün soran bakışlarım,

haykırmakla susmak arasında kendime tarif ettim seni, inanılması zor bir
rüyaydın sen bende…

Ve bütün kıskançlıklarım sanaydı, sadece sende yaşamanın bedeliydi bu ansızın yere serilmek…

Ödünç aşkın bedeliydi bu, bir anda gelip, çok kısa zamanda giden ödünç aşkın bedeliydi bu şaşkınlığım… Bu yere serilişim…

Ve bu düşüşle…
Kaybolursun hayattan…
Bir avuç saçları kalır son kez sevdiğim dediğinden…

Ve
gömülürsün kendine, kendine toprağı kazmış gibi…

Daima ilk hamleyi hatırlatan Şahtır dersin ve mat olursun…

Bir kez daha haykırmak istersin ilk seni sevdim, sevdiğim dediğine…
Bu batışım senin eserin…

Bu yığılışım senden darbedir…

Acılar bazen öyle vurur ki insana kendini tanıyamazsın…
Aynadaki yüzünü tanıyamazsın…

Acı çizgileri yüzünü okunmaz hâle dönüştürür. Kendine acınırsın… Adım adım kaçarsın geçmişinden… Bu acınası yüz benim mi dersin… Zoraki bir gülümseyişle… Bu yüz ben miyim dersin…

Bir daha senin için asla üzülmeyeceğim der asla…
Ve asla senin için üzülmek istemiyorum der…

Canlar gidiyor,
can gidiyor…
Rüzgâr gözlüm dediğin gidiyor…

Sevin artık…
Bak aynaya sevinçle,
istersen biraz gülümse,
istemesen de bir akıt gözyaşını…

Bir bahar geçiyor,
kış göçüyor üstüme,
yıkıntılarına bak,
istersen gülümse biraz…

Sana uzanan köprüler çöküyor,
geç karşısına,
bak istersen…

Biraz umut vardı,
biraz da sevinç vardı,
al onları da rahatla,
bak rüzgâr gözlün göçüyor…

Kaç sönen ışık bu,
kaç karanlıklara çıkan bu,
düş peşine,
biraz da sen kaybol istersen…

Bu feryat yankılandı boş kutularda… Boş odalarda…
Ve karanlık ve ıssızlık ve bir kâbus rüyasıyla gece uzanıyordu karanlıklara…
Ve isteksizlik… Ve çaresizlik… Ve beyin kalemde tutukluk yapıyordu…

Boş bir sayfa başladı, karalanmış bütün sayfalardan sonra…

Sadece defterin, yani yaşamın, satır kareleri görünen boş bir sayfa bu aşktan kalan…

İzmir- Çeşme

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 21.10.2009 10:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu yaşam İzmir- Çeşme-Çeşmealtı üçgeni ile düşüncede bütünleşmektedir...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Güneri Yıldız
    Güneri Yıldız

    Nefis ve etkili bir anlatım...Yılların birikimine dayalı bir deneme... Çok hoşuma gitti, hüzünlendim, duygulandım.. Birçok anılarımı çağrıştırdı... Saygıyla kutluyorum..(saat 11'den beri bu yorumu kaydemeye çabalıyorum, inşallah bu sefer başarırım). Güneri Yıldız

    Cevap Yaz
  • Gül Aydı
    Gül Aydı

    Ne zaman efkarlı hissetsem kendimi, ne zaman şiirlerin duyguların içinde kaybolmak istesem sizin sayfanıza uğrar, şiirlerinizde denemelerinizde saklandığım yerden çıkar özüme dönerim...
    İyi geceler...

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem


    Acı çizgileri yüzünü okunmaz hâle dönüştürür. Kendine acınırsın… Adım adım kaçarsın geçmişinden… Bu acınası yüz benim mi dersin… Zoraki bir gülümseyişle… Bu yüz ben miyim dersin…


    Bir daha senin için asla üzülmeyeceğim der asla…
    Ve asla senin için üzülmek istemiyorum der…

    Canlar gidiyor,
    can gidiyor…
    Rüzgâr gözlüm dediğin gidiyor…

    müthiş yine..
    kutluyorum.
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Canan Ereren
    Canan Ereren

    Boş bir sayfa başladı, karalanmış bütün sayfalardan sonra…

    'Sadece defterin, yani yaşamın, satır kareleri görünen boş bir sayfa bu aşktan kalan…'


    Tertemiz bir sayfa kalması ne güzel, sevgi dolu yüreğinizi ve kaleminizi kutluyorum efendim.Saygımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Mustafa Yılmaz 4