Madem ki kaçınılmaz son;
Benim ölümüm dostlarım,
Altınoluk ışık sahillerinde
Güneşin batımı kadar
Altınoluk Işık sahillerinde
Bir bebek gülümsemesi gibi
Isıtır içimi...
Gün batımları...
Yaşamın bitimi
MANDOLİN
Tahir Topraaaaak!
Bağıran, beşinci sınıftan yemekhane nöbetçisi Ağabey’ di. Kimsesi, gidecek yerleri olmayan öğrenciler karne tatilinde okulda kalmışlardı. Öğle yemeği yiyorlardı yemekhanede. Tahir kaşığını bıraktı, ayağa kalkarak sesin geldiği yana bakındı.
Başkan, ayağa kalkan Tahir’i görünce: “Gel, yanıma gel! dedi. Ürkek adımlarla yanaştı Başkan’a Tahir. İçine bir korku düşmüştü. Bir suç işlememişti ama, belli de olmazdı. : “Tahir Toprak mı senin adın “ “Evet Ağabey” diye yanıtladı. “ Öyleyse gel benimle.” dedi ve yürüdü.
Ağabey önde, Tahir arkasında, yemekhane giriş kapısından çıktılar. Biriz Çeşmesi’nin yanındaki Öğretmenler Lokali’ne doğru yürüdüler. Başkan, dört beş adım önde gidiyor, arkasına bile bakmıyordu. Tahir, Ağabey’den geride kalmamak için koşar gibiydi sanki.
MARAAAAAAAŞ
MARAŞ
BU NASIL MARAAAAAŞ !...
GÜL YÜZLERİNDE
BALTA İZLERİ
GENİŞ YAPRAKLI
ÇINARLARIN ALTINDAN
GÜMBÜRDEYEREK AKAN IRMAKLARIN,
DENİZLERLE KUCAKLAŞMASIYLA
Bakışın ne güzel bakışın,
Çığlık çığlığa serçe kuşları başımızda
Ve güneş perde perde inmekte
Solgun ışıkları vurmuş yüzüne
Bir gül düşer dalından,
Savrulur yaprakları esen yelde
.Kokusu siner toprağa
Akan sulara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!