Bir karanlık gecenin koynuna düştüğümde,
Işığım ocaktan süzülen ateş huzmesi.
Yer minderinde yığılmış, kalmış cismim.
Dalmış, çok uzaklarda bir noktaya gözlerim.
Ayakta durmaya mecalim yok, sana getirmez dizlerim…
Hayatım bu loş ocak başı gibi, izbe ve kasvetli.
Artık taş olmuş yüreğim, kaya gibi metanetli.
Işığa hasret gözler gibi bekledim, hayatın aydınlığını.
Sigaramın dumanı alır götürür beni.
Döne döne mazinin girdabında bir batar, bir çıkarım.
Ateşi yakarken, dumanı dört bir yana savurur.
Dost hasretiyle çekerim içime, ciğerlerimi kavurur.
Kömür ateşinde pişmiş, çayın şekersiz demiyle,
Acımsı bir tadı birleşir damağımda.
Küçük bir kıvılcımın, uğursuz geceyi her aydınlatışında.
Tekrar tekrar bana yalnızlığımı yaşatır…
Karanlık gecede dosttur bir yudum çay.
Dosttur bir küçük kıvılcım, bir nefeslik aydınlık.
Çoğu zaman kurtuluştur yalnızlık, bunaltan sıkıntılardan.
Yarana çaredir zaman, pansuman olur kan sızan çıbanbaşına.
Onarır sırtından hançerlenmişliğin derin izlerini…
Bazen bir sigara dumanı sarar insanı,
Hayatın ve dostluğun sarmadığı gibi, sıkı ve sımsıcak.
Bazen bir yudum çayda bulursun,
Yüzlerce dosttan alamadığın o buruk tadı…
Kalabalıklar her bunalttığında bir liman,
Sevgi yağmurlarıyla sırılsıklam ıslanıp,
Bir kedi yavrusu gibi her sokağa bırakıldığında,
Sığındığın bir saçak altı, ıssız bir dam.
Bir ocak başı, kömür ateşinde isli bir demlikte,
Çayı demlenen.
Bir tutam tütünle ince sarılmış bir sigara.
Kaçışı ezilmişliklerin, incinmişliklerin.
Devası, dermanı kırılmış gönüllerin…
Kayıt Tarihi : 3.2.2014 01:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!