Dün bir çocuk ağladı, bir yürek parçalandı,
Dün feryadla tutuşan, koca bir orman yandı.
Kordu, eridi, aktı; kaldı bir mum yığını,
Dün gönül gözlerimin gördüm ağladığını.
Bakışları anlattı, acısı ocak ocak,
Ne yurt vardı, ne yuva, ne de bir sıcak kucak,
..
Zülfiyâre misâl olmuş saçak saçak sümbül
Ak bulutlarda gezinir kaçak kaçak sümbül
Bahar yağmurlarının hediyesi sevdâya
Gülistanda öbek öbek, ocak ocak sümbül
Bûs eder, yüzüne gözüne sürer sevdâlı
..
Doğmuşum karlı bir kış günü
Eksik bir bedenle
Ama kardelenin başkaldırması gibi
Yürek gücüyle
Yaşıyorum hayatın engin denizinde
Aşıyorum hırçın dalgaların engelini
Yüreğimdeki sevginin gücüyle
..
41 ALTIN YIL
Arif Damar’ın marka tespiti ne kadar doğru. Evet, İmam Hatip Okulları bir markadır… Yarım asırlık bir marka. Ülke tarihine damgasını vuran bir marka. Bu ülkenin kurtuluş sembolü olan bir marka.
Bu ülke yıllar önce oryantalizmin hain planları sonucu yıkılan imparatorluğun son mirasçısı. Koca bir imparatorluktan küçük bir vatan parçasına sığınan İslam’ın son temsilcisi olan devleti aliye: yüce devleti yücelikten indirip alçaklığa aşağılığa mahkûm ettiler. Hem de kimin eliyle. Oryantalizmin yetiştirdiği iç ve dış düşmanlar eliyle… Bu düşmanlar ki Devleti Aliye i Osmaniye’ nin yedi kıtada at koşturduğu yıllarda bu büyük devletin himayesinde olmayı, onun tebaasıyla herhangi bir ilişki kurabilmeyi iftihar vesilesi saymış kendi aralarındaki ihtilaflarda onun hakem ve hâkimliğine başvurmuş, başı sıkıştığında ona sığınmıştı…
Ne oldu da koca bir cihan devleti ve onun coğrafyasında İslam ümmeti parça parça oldu, zillete düştü, küfrün elinde inim inim inler oldu. Milyonlarca İslam evladı katledildi, milyonlarcası yurtlarından çıkarıldı bir o kadarı da zulmün pençesinde kahrı perişan oldu ve olamaya da devam ediyor…
Batının karanlık dediği ortaçağda Osmanlı ilim düşünce ve sanatta en ileri noktalara varmış bu yolla fetihlerden fetihlere koşuyordu. Bu fetihlerde ışığını İslam’dan alan bir ilim ve düşünce vardı. Ama ne oldu batı bu sırrı çözdü. Haçlı seferleriyle ülkesine götürdüğü eserleri çevirerek başladı işe. Teknolojiyi keşfetti. İslam âlimlerinin kitaplarında gösterdiği yoldan giderek pratikte devrim başlattı. Onunla da yetinmedi bir türlü benimseyemediği İslam âlemin gizli ve açık bir savaş başlattı. Oryantalizmi kurdu. Müsteşrikler yetiştirdi. Onunla da yetinmedi. Mustaripler yetiştirdi.
Müstağripler batının gönüllü köleleriydi. Makam ve mevki uğruna ülkelerini satmayı seve seve kabullendiler. Ünlü sadrazamın dediği gibi ‘ Biz içten, siz dıştan bir türü yıkamadık şu Osmanlıyı. O halde en güçlü devlet Osmanlı’. Evet, bu batıcı aydın 2 yüzyıldır bu milletin hayatına damgasını vurdu. Önce Jön Türk’ler, Genç Osmanlılar, sonra İttihat Terakki ve hempaları sonra mason localarında yetiştirilip ülkenin başına bela edilen zavallı karanlık intelijansiya…
İşte bu kendini batıya satmış aydın tipinin son temsilcisi olan köy enstitülerinin karşısında bu milletin ruh kökünden neşet etmiş, Necip Fazıl’ın büyük doğularda işaret ettiği Sezai Karakoç’ un diriliş nesli, değdi Mehmet Akif’in ‘Asım’ın Nesli’ diye izah ettiği İslam aydını ve İslam gençliği. işte bu okulların misyonu budur ve marka olmasının anlamı burada yatmaktadır.
..
Kimi gam
Kimi keder
Vurduysa kendini cirasizin yoluna tütün nasil olsa tütecek belli de…
Ya kül…
Ya dösü bagri delikdesik ocak
Ya gölgesiz duvar, buhursuz bade, korsuz alev
….yapayalniz dem…
..
Karşılığı Var
insan; yalnız doğar, yalnız düşünür, yalnız ölür,
ilahi kuraldır; her canlı yaptığını bulur!
kimsenin yaptığı yanına kalmaz,
zalim cezasını çekmeden ölmez!
..
...
bir ocak akşamıydı
uyandım bir bahara
düştüm yıllardır
yaşadığım kentin sokaklarına
aradım seni bütün tenhalarında
her köşesi bir başka güzel şimdi
..
Yazmayacağım mısralar sizi
Alacaklının kapı aşındırması gibi
Aşındırmasanız yüreğimi.
Elazığ, Ocak 2003
..
Kaç ocak geçti sensiz,kaç şubatı bitirdim?
Düşmeye başladım ben,tam kalkıyorum derken.
İnsan eskir de,mevsim eskimez diye bilirdim,
Ne sonbaharlar eskittim ben,sen bende yokken...
..
Sevgi kelepçeli, yürekte yasak,
Sözleri anlamsız iki çift dudak,
Bu nasıl sevdadır, çözmem imkânsız,
Çöl kumundaki kar, yanmayan ocak.
..
Kan gülleri kusuyor titrek,zarif yüreğim;
Nazar-ı şehla ile bak şu halime benim
Ocak 1997,Edirne
..
Bu gün tarih bir ocak, yine yılbaşı geldi.
Çek yine çile doldur, bir yılın boşu geldi.
Sıcak bir nane yap da ana, zam havasında
Ver babam üşümesin, yılın ilk kışı geldi.
..
Kimse kalmaz derler dünyada aç,
Yoksul, fakir olsun, ister zengin…
Gönül sevmeye, sevilmeye muhtaç,
Kaç kapı çaldı bulamadı dengin…
22 Ocak, 2006 Burhaniye
..
Yıllarca Amerika ile Sovyetler soğuk savaştaydı
Nükleer başlıklar, kıtalar arası füzeler pek de revaçtaydı.
Yıkıldı Sovyetler, soğuk savaş erdi artık sona
Isındı yaşlı dünyâmız, başlandı sıcakla savaşa
(29 Ocak 2007/ İstanbul)
..
Su üstüne yazı hiç yazmadım ki,
Gönülden hissettim, gönülden yazdım.
Ahdimi, vefamı hiç bozmadım ki,
Sabır kuyusunu bağrımda kazdım.
Yazdım, şiir oldu şair dilinde,
Sevda şifresiydim aşk kilidinde,
..
iki damla yaş akıttığım gözlerimden kanla karışan
yüzümdeki çizgiler, gözlerimdeki hüzün geceyle yarışan
ne çok sözün vardı söylenmiş, ne çok sevgin tarihe karışan...
(28 ocak 2002)
..
Bir kış gecesiydi aylardan ocak
Tipi savururdu kar kucak kucak
Bir tek benim idi tütmeyen ocak
Ellerim koynumda titredim kaldım
Yağmaya başladı kar lapa lapa
Ne yakacak var ne evde soba
..
Güneşi görmeden,
Karanlığa yumuyorum gözlerimi
İlk defa sen
SEN olduktan sonra –ocak 2005
..
gazete kağıdına sarılmış
azık oldu yanıma
Beni hep tok bırakacak.
(Ocak 95-izmir)
..
Dilsûz-i firakınla uyanıktır efendim
İnan ki kızıl ocak gibi cûş etmede eşkim
Lütfen inanma hakkımda bühtan edenlere
Şimdiki kâfirler münafıktır efendim
Arza yanarak halimi arz eylerim amma
Derdim kime yansam o da yanıktır efendim
..