DENEME 08.12.2007
Suat TUTAK
O, YALNIZLIKLARIN YAZARIYDI...
Birkaç gün önce bilgisayar ekranını kararttığı zaman, sabahın ilk saatleriydi. Ak-şam, geç saatlerde günün yorgunluğu sebebiyle, isteksizce oturmuştu bilgisayarının önüne... Mevsim güzdü.. Aylardan Aralık., bir Cumartesi günüydü...Biraz zorladı kendini.. Yazmakta olduğu yeni kitabına, birkaç sayfa daha yazı yazdı. Biraz daha yazdı... Çalıştığı kitabın dosyasını kapattı. Şiir kitabı çalışmalarının olduğu dosyayı açtı. Birkaç şiir de oraya yazdı. Amma olmuyordu...İçinde bir boşluk vardı.
Yaptığı işler zevk vermez olmuş, onun içindeki boşluğu dolduramıyordu. Ne yapabilirdi gecenin bu geç vaktinde? Gariplik, yalnızlık yine çökmüştü omuzlarına... Hiçbir arkadaşının, gece kahveye çıkma alışkanlığı yoktu.. Kendisinin de yoktu..? Kentin, Şairler ve Yazarlar Derneği vardı ama geceleri, orası da kapalı oluyordu. Zaten gece saat: 21.00’den sonra derneğin bulunduğu pasajın, dış kapıları kapatılıp, kilitleniyordu.. Derneğe, bir lokal açamamışlardı. Derneğin gücü yoktu.. Yoksuldu. Bazen, büronun kirasını bile ödemekte zorlanıyor, bağış alarak götürmeye çalışıyorlardı.. Onun için, çok istemelerine rağmen, dernek lokalini açamamışlardı. İşte ondan evde hapis kalmış, içindeki boşluğu doldurmaya çözüm bulamamıştı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...