O Tutkuda Sarhoş Bakışlara Yangındı 2.

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

O Tutkuda Sarhoş Bakışlara Yangındı 2.

Üşengeç yağmurların sonuydu bu bahar günleri…

Yaşam bazen hüzünden mutluluğa, bazen de mutluluktan hüzne savurur insanı…
Bu iki zıt duygunun yaşanması ne kadar zaman aralığıyla olur insan düşüncelerinde… Hep bunu yaşamışımdır, bezen çok geç, bazen de peşisıra yaşanır…
Bu gün peşi sıra oluyor galiba…
Masum maviler
Ve
masum pembeler ki,
alaca pembedir aşk…

Üşengeç yağmurların sonuydu bu bahar günleri…

Telaşsız ve de acelesiz damlalar omuzlarında dağıldıkça eski sarhoş, telaşsız kaçışlarını düşündü…
Sağanak yağmurlar gibi, aşık olduğu günlerde ıslanışlarındaki heyecanlarında…
Zamanın en önemsenmiş anı, yalnızlığa uzanan bir yürüyüş sonu…
Yokyere pervasızca harcanmış zamanlar…
Ardından…
Bir ah deme hakkımız bile olmayan zamanlara yaşadıklarımız için üzülmek…
Kaç kez doğar insan?
Kaç kez pişmanlık duyar insan?
Kaç zamanın ardında kalanlar unutulmuş?
Neden hep unutulmuş zamanlar olsun isteriz hayatımızda?
Kaç unutulmuş zamanımız bizi huzur boşluğuna atar…

Kaç sevgi zamanımız vardır ki bizi içinde saklar?

Avuçlarına ayrılık sevdalarına dair şiirler yazdılar… İlk sevgi titreyişlerini yüreklerine sakladılar…
Adlarının ardına sevdiklerinin adlarını yapıştırdılar ve öyle anıldılar sevme sevilme zamanlarında…
Gördükleri rüyalar birbirlerine dahildi…
Hep el salladılar meltem rüzgârlarının ardından, bir birlerine…

Ölümüne sevme kavlini yapıştırdılar yüreklerine…

Sen yıllarımı insafsızca katlederken,
ben,
ardından,
beklentisiz harmanlar kaldırıyordum, oldu son düşüncelerinde bir birlerine…

Boşa ödenmiş bedellere acınırsın…

Ellerim nasırlaşmıştı harman yerindeki yaba sallamalarıyla…
Ben bende uçuşuyordum, ben düşüncede kopuşuyordum…
Kendi benliğimden düşüp, herkes olmuştum… Kendime bir yabanıl, bir yabancı, bir akışkan hayatın başı, bir kayboluşun ilk kelimeleri yazılıyordu yaşamımda…
Bir ben olamadım kendime…
Bir bana sahip olamadım kendimde…
Sürtüp geçeceğini sandığım, bunca yaşamın çilesinin ilk harfleriydi daha kalemden düşecek kelimelerle beni anlatacak…

Bir beni bana anlatmaya cesaretim vardı da, bir seni anlatamadım bana…
Sen kimdin benim yanımda, hangi şafaklarda yazılacaktık biz ve hangi karanlığı delecekti hayatımıza düşmüş bir ışık?

Kaybolan düşüncelerde bir ben, kaybolan düşlerde bir sen vardın…

Ve
bitmeyesiye dönen bir yaşamın çekiç altında kalan bir örstü benim düşlerim…

Bu benim hayatımdı…
Ve
herkes suskun kalmalıydı…
ve
ihanet kusma getirirdi…
Ve
ihanet gözlerde yaş bırakmazdı…
Ve
ihanet kara kışta dam yaktırırdı…
Gerçeklerle düşler karışırdı ihanetle…
Her ihanet sözü bir çıbanbaşıydı…
Ve
ihanet hiç kimse yapardı insanı…
Ve
ihanet intikam bekletirdi sonsuza…
Ve
binlerce bedel öderdin hayatına…

Gecenin karanlığı çökmüştür… Dizlerin üşümüştür, dondu bile diyemezsin… Ay ışığı tepeden aşağı süzülür…
Atarsın kendini kendinden bir parktaki bankın üstüne… Soğuk tahtaları yapışır avuç içlerine… Omuz başlarında dolaşır sabahın keskin soğuk rüzgârı…
Avuçlarının arasına almışsındır başının yüz kısmını… İçin kanar, kanının nereye, nasıl aktığını göremezsin, sadece içinden bir hırs, incecik bir sızıyla göz kapaklarını kıstırır…
Ve başlarsın geçmişinle, geleceğin arasından kopup gelen sıkıntıların tek tek içine akışına bakmaya…

Avuçlarında barut patlamış gibi sıcaklık ve acılar başlar…
Unutursun geçmişinle geleceğinin arasında kalan köprüden geçişi ve yalnızlaşırsın…
Bu benim son şansımsın dersin avuçlarında kalanlarına…
Dönersin arkanı yüzüne bakmaya sakındığından…
Ve
boşa ödenmiş bedellere acınırsın…
Bağrınmak ve de bağırmak istersin…

Bu oyunun kuralı ağır geldi bana derken bile yalnızlığındaki seslerin çarpışmasıdır duvarlara akseden…
Bu son dersin, bu son yanılgılara dayandığım, bu son ders dersin…
Ağaçlardaki maymunların dallarda zıplayışları gibi yer değiştirmiştir her şey hayatında…
Artık pişmanlıkların sonsuza dolaşmadığı bir yoldur bu kalan yaşam…
Ve…
Geceye salarsın kendini karanlıklara…
Ateş böcekleri gibi dönersin bir ışık etrafında, boy boy senin gölgen olur, ayak ucandan başlayarak uzayıp gidersin ışıktan karanlığa doğru…
Başın uzaklaştıkça uzaklaşır ayaklarından uzarsın karanlılara doğru, hiç kopamadığın karanlıklara doğru…

Bütün rastlantılar bitmiştir artık tek başa, teklikle kalırsın kendi kendine…
Zorlarsın zor günlerin en zorunu…
Mıhlarsın bakışlarını kendinden çıkacak kendine…
Aslında tanıyamadığın kendindir…
Ödediğin bedeller uzatmıştır seni karanlıkların kuytularına…
Tek tek cümleleri sayıklarsın hayatta var olmana dahil…
Aslında ta uçtasındır… Ta dipte, ta en dip karanlıktasındır…
Bilirsin bunu yalnızımsı düşüncelerinin arasında ama sesin çıkmaz sahipsizliğinle…

Kendine bile merhamet edemezsin ki geçmişine kahrederken…

Nerdesin sevgili özlemlerin baharı aştı…
Yalnızlığı içime gömerim ki kalabalıklaşınca şaşırmayayım diye…
Belki de yalnız ağlamak için...
Belki de omuzumda birinin ağlamasına müsaade etmek için...
Bu hayatının çalınan nefesleridir aslında… Delice sevdalar, delice sevmelerle büyüdü bizim içimizde…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 4.5.2010 16:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Kemal Yazan
    Kemal Yazan

    İlmek ilmek işlenmiş,tadı harika olmuş...Okudukça hep kendi duygu dağarcığımıza ekleyecek bir şeyler çıkardığımız nefis bir çalışma.Tebrikler sayın Yılmazizmir.Tam puanımla sayfama ekliyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mustafa Yılmaz 4