O Şey Şiiri - Yorumlar

Veysel Başer
8

ŞİİR


0

TAKİPÇİ



İlkokul ikiye gözü yaşlı başladı oğlan. Orman idaresi, tomruk kesim ve sürütme paralarını vermediği için yayla mahallesinde oturan babası giyim kuşam alamamıştı. O yüzden pırpıt ve yamalı üst baş ve çarıkla gitmişti okula. Gözyaşlarına dayanamayan dedesi, Dumlupınar pazarına götürüp, yeni elbise
ve kara lastik de olsa ayakkabı alıvereceğini söylediğinde dünyalar onun oluvermişti.
Okula başladıktan dört gün sonraydı. Dumlupınar pazarına gitmek üzere dedesiyle birlikte, tan yeri ağarırken çıktı avlu kapısından. Ebesinin hayır dualarıyla…Uyku mahmurluğu içinde değildi. Pazara gitme heyecanıyla sık sık uyanıp, şafak söküyor mu diye pencereden baktığı halde… Üçü *toklu, ikisi kısır koyun beş küçükbaş hayvan ve bir eşekle koyuldular yola. Köyün harman yerine varınca diğer pazarcıların arasına karıştılar. Satılmak üzere epey hayvan götürülüyordu. Küçük bir koyun ve keçi sürüsü gibiydi toplu sürülenler. Dört beş dana da, sahiplerince yedilerek götürülüyordu. Pazarcılar, harman yerini geride bıraktıklarında, güneşin ilk ışıkları da Murat Dağı’nı “merhaba” diyordu... Köyün mezarlığı geçilirken büyükleri gibi oğlan da, ölülerin ruhlarına dua okudu.
Bir süre gittikleri köy yolundan ayrılıp, Dumlupınar’a kestirmeden ulaşan dağ yoluna saptı pazarcılar. Hem dar hem de bazı yerleri epey dik olan, kağnın zor gidip geleceği yolda yürüyorlardı. Oğlan gibi, eşek ya da beygir üzerinde gidenler de vardı tabi. Orman içindeki bu yoldan gidilirken küçük bir alanda mola verildi. Hayvanlar yaylıma bırakıldı. Aç karnına yola çıkanlarca yer sofraları kuruldu. Oğlan, dedesinin hazırlayıverdiği, içi tereyağlı bazlamayı iştahla yedi. Üzerine de, çeşmenin buz gibi suyunu içti.
Hayvanlar otlatıla otlatıla yol alındığı için akşam karanlığında, etrafı karaçam ağaçlarıyla çevrili büyükçe bir alana varıldı. Öteki köylerden getirilen hayvanlarla doluydu alan. Yakılan ateşlerin başında yığınla insan vardı. Alanı ayıran yolda ilerlerken, oğlanın burnuna öyle güzel bir koku geldi ki,.. Kokladıkça içine çekti…Şimdiye kadar hiç duymadığı bir yiyecek kokusuydu bu. Yolun yan tarafında yakılan bir ateşe yaklaştıkça burnuna daha çok gelmeye başladı koku. Ateşe yaklaşırken başını çevirip baktı. Ateşin közünde bir şeyler pişiyordu. Pişerken tüten ve güzel koku yayan bir şeydi onlar…Et kokusuyla birlikte sarımsak ve kekik kokusu da yayılıyordu o pişen şeylerden… Yemek yiyen adamlardan birisi, bıçağın ucunu batırarak alıp örtü sofrasına koydu birkaçını. Bıçakla böldü onları. Beş altı kişiydiler. Hemen yemeye koyuldular. O şeyleri ağzına atanlar, parmaklarını da yalıyordu. Demek ki çok tatlı şeydi o yedikleri. Öyle bir canı çekti ki oğlanın, ağzı sulandı…Bölünen şeyi olduğu gibi yerdi…Belki verirler diye durup baktı o şeyi yiyenlere. Bakınırken yutkunduğunu gördükleri halde bir tıkım bile vermediler… Arkasından gelen köylüsü, “Yürü,” deyince, boynunu bükerek, ağzının suyunu yutarak yürüdü… Giderken, “o adamların yediklerinde belki bizim köylülerde de vardır. Yerlerken bana da verirler” diye umut etti…

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta