O SENİ SEVİYORDU
Bir hiç uğruna harcadınız,
Dünü, bu günü ve yarını.
Anlatmadan anlarsın sanmıştı,
Sana olan duygularını.
Bir kaç siyah tel kalmıştı,
Ağarmış saçlarında,
Ama...
On beş yaşın heyecanı vardı,
Sana olan duygularında.
O seni seviyordu.
Rotası meçhul, dümeni kırık,
Fırtınalı denizde, bir köhne kayık.
Dalgalar arasında dolanırken,
Bağlanmak istiyordu sana,
Bağlanmak istiyordu,
Katlanmak için, hayatın acılarına.
O seni seviyordu.
Çivisi çıkmış dünyada,
Sevdalar beşi bir arada,
Bir kucakta sızıp,
Bir kucakta ayılır iken, ihanetler şeref,
Aldatmalar onur,
Sayılır iken,
O,
Bir seni aldatamadı,
Birde sana olan sevdasını, anlatamadı.
O, seni seviyordu.
O, sevdana esir,
O, aşkına mahkumdu.
Bir divane, bir mecnun misali,
O, yalnız sana vurgundu.
Sevdası omuzlarında ağır bir yüktü,
Aşkı, kelimelere sığmayacak kadar büyüktü.
Ama suskun, durgun ve sessizdi.
Belki de çaresizdi.
Aşkı büyük olsa ne yazar, neyi değiştirirdi?
Sevdası kaplasa yeri, göğü ve arşı.
Bir korku sinmişti yüreğine,
Bir korkusu vardı, bir şeylere karşı.
Hayatta, olmassa olmaz dediklerin,
Allah’tan şefaat diler gibi,
Hayattan beklediklerin.
Arzuların... İsteklerin... hobilerin...
Kapısında arabası, bahçesinde havuzu,
Yatlar, katlar.
Kısacası erişilmez saltanatlar.
Çok şey istiyordun.
Oysa onun her halini de biliyordun.
Sen hayal aleminde,
O, geçim derdinde.
Senin hayallerin her gece,
Her gece ona kabus oluyordu.
O, yoksuldu,
Ama
O, seni seviyordu.
Bir akşam kafaları çekecektik,
Amacımız muhabbet,
Şöyle bir demlenecektik.
Bir sağdan, Bir soldan,
Acılınca muhabbet, sevda yolundan,
Zehir, zemberek duygular döküldü,
Yıllarca kilitlenmiş dudaklarından.
Son bardağı devirdiğinde,
Cehennem ateşleri düşmüştü yüreğine.
Dolu, dolu olmuştu kara güzleri.
Düğümler, düğümlenmişti boğazında.
Ve bir hıçkırık gizlenmişti mağrur sesinde.
Buğulanmış gözleri, boşluğu deliyordu.
Bir damla yaş, yanaklarından süzülüyordu.
Kapkaranlık dünyası da sanki kaybolmuş.
Sanki, yüreğine gömeceği aşkının matemini yaşıyordu.
Yaşadıkça, yaşayacağı hasretin sancısı.
Milyon kere, milyon kere lanetlediği,
Yoksulluğun buruk acısı.
Kor gibi yakarken yüreğini,
Buz dağına dönmüştü.
Sanki kanı donmuş,
Sanki, o bedeninde duyguları ölmüştü.
Bedeninde ruhunu bir hamal gibi taşıyordu,
Sanki çoktan ölmüş,
Şimdi kıyametini yaşıyordu.
Bıçaktan keskin bir sesle:
“Onu yoksulluğuma mahkum etmeyeceğim,
yeminim olsun, ondan başkasını sevmeyeceğim.”
Sevmeyeceğim demişti,
Ve
Sessiz, sedasız hayatından çıkıp gitmişti.
Murtaza Akbaş
Murtaza AkbaşKayıt Tarihi : 8.3.2008 08:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yoksulluğun duyguları frenlediği hallerde, sevenın sevgilisine açılamadığı bir olaya yakından tanık oldum. Henüz on yedi yaşlarındaydık. arkadaşım bu aşkını dört yıl saklı tutu. sonra Mardin'den İstanbula göçtü. On iki yıl sonra kız ile sohbet etmiş ve o arkadaşımın büyük aşkını anlatmıştım. keşke 'bir kere açıla bilseydi' diye yorum yapmıştı. Yazmaya başlarken bu anı canlandı ve bu şiir doğdu. Arkadaşıma! Gencebay Zeki' derdık. otuz yıldır görüşmediğim arkadaşımın hatırasına armağandır.

gözümde canlandı bir bir bütün cümlelelr.
şiir gerçkten çok orijinal olmuş.
benzetmeler,mısra sonlarındaki kafiyeli kullanımlar şiiri oldukça akıcı bir hale getirmiş.
bazen öyle severiz ki karşımızdakini üzmemek için enkatlanılmaz acıların çemberine çekinmeden atarız kendimizi.
oysa onun bundan haberi yoktur.
kendi aleminde, gönül muhebbetinde, elleri elin elinde yaşar hayatı...
şiirin hikayesi de oldukça etkileyici.
koskoca 4 yıl beklemek birini ve hiç azalmadan sevebilmek aynı duygularla.
yoksulluk değil mi zaten en büyük sevdaların önündeki kalın duvar.
vazgeçişlerin başmimerı yoksulluk.
gönülleri körelten, cesaretleri kıran, hayatı zindan eden...
diğre şiirlerinizi de zamanla okuyacağım inşallah.
Mutlu kalın
kaleminize o güzel yüreğinize sağlık.
Veysel AKILMA
TÜM YORUMLAR (2)