“gemilerde talim var
bahriyeli yarim var”
kırk dokuz yaşımda bindim ben ilk gemiye
denizi olan bir kentte yaptım oysa askerliğimi
-piyadeydim-
bit filan avlamadım saçlarımda,
birkaç kez hafta sonu izinlerine bile çıktığım olmuştur hatta.
kardeşim öldüğünde benim
yani iki büyük benden
-ki ben yokmuşum daha yani-
annem ısrarla ve babam şehvetle istemişler beni
-kadir mevlam- kadir mevlam-
derken;
gel zaman, geç dokuz ay on gün
çıkagelmişim dal daşak cıbıl- cıbıl
sonra o ölen kardeşim varmış ya hani
çok çok severlermiş ya hani annem babam
adı kalsın diye şu şahane-i Cumat illerinde
bana münasip görmüşler adını ölmüş kardeşimin
işte sene altmış ikiler filan yani o zamanlar
babam imammış yani köy –möy
köy dediğin dağ taş
cıbıl toprak işte
tarla -marla hiç yok yani
birkaç susuz bahçe
birkaç asma verimsiz bağ
sekiz- on meyvesiz ağaç gölgesi yeter
sonradan yakılan bir o kadar meşelik filan yani.
milli şef - demırkırat- inkılaplar filan işte o zamanlar
hepsi o kadar
sonra
hatırladığım birinci sınıf Ergani’de
gelmiş Aşık Veysel- Veysel
okumuş türkü- türkü
demiş ki; uzun ince bir yoldayım
ben aynen altıma
-çok sıkıştım be abi-
sonra, bizim köyde
yani bizim değil de başkasının köyde
başkasının ama biz de orda öylece
orda yani biz de babam
-babam imam-
trenleri çocukluğumun bir bilseniz
ilk sevgilimdi benim kara kara
ciyak ciyak ağlaşan
her gün
ama her gün sevgilimi karşılar
el sallardım vagonlara ,
biraz şapşal, biraz aşık
ağlayarak geçer giderdi
biraz ağır, biraz yorgun
hıçkırıklarında boğulurdu tünellerce…
bir de uçakları vardı çocukluğumun
-uçaklara küstüydüm sonra –
ortaokula başlarken ben
-köyden indim şehire-
ben artık arabalara sevdalandım, trenler ne ki
her gün buluşup sevişirdik sokak başlarında
rengarenk dört teker
-otomobil uçar gider-
tüylenmesine sarı bıyıklarımın
ve bana “abi” demeleri çocukların
en hoşuma gidenlerdi
bir de
sınıftaki esmer kıza yazıp ta
hiçbir zaman veremediğim
o aşk mektuplarım vardı benim,
- tüm sevdalılar gibi.
lisede kayda değer çok şey var yazılacak.
ama ,geçelim onları.
onlar çok sıcak...
yüksekokul beklediğim kadar yüksek olmasa da
kapısındaki ineklerden önce mezun olup
öğretmen çıkmışım Siirt’ten
öğretmenliğimin ilk günü yani çocuklar
mavi – mavi
kahve – kahve
ela gözler yani çocuklar
esmer- esmer
çoban yanığı çocuklar
karatahta
plan -kitap
kalem- defter yani çocuklar
ben titrerim heyecan
çocuk bakar merak merak
gögercin, özgecan ,aybalam
sonra derken günün birinde bir gün
dünya evine girdim evsiz ve törensiz
ve Temmuz'lardan bir Temmuz
günlerden yirmi dört geldi canımın içi
-peace kızım-
farkına varamamışım büyüdüğümün
o büyürken
küçüldük biz
anne baba
oğlum çıkageldi derken ekim- ekim
-sarı kıvırcık
Ozan’ım
ikinci baharım
-çok bahtiyarım-
ve küçük kızım sa
-Ezgi Revşen-
yaşlandığımı vurdu yüzüme gülerek
ezele-ezele-minik ezele
-babasının kıdısı-
ve ben her gün biraz daha yaklaşıyorum babama…
Kayıt Tarihi : 16.1.2023 18:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şairin kendi hikayesidir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!