Vakit yine her zamanki vakit,
Babam demlemiş yine çayı,
Ağzına bir kesme şeker, peşine bir yudum çay.
Annemin misafire aldığı, kullanmamıza kızdığı
Tepside de benim bardağım.
Babam 85 ben 13.
Babamla yine doğduğum şehre karşıyız.
Herkese pamuk dede, bana koca yürekli baba.
Topladığı kağıtlardan kazandığı para
Bana kağıt arası Şam tatlıyla yarım kilo elmaydı.
Kimseye vermeye kıyamadığı yarı paslı çakısı
Peşine de telle taktığı bilmediğim bir anahtarı.
Hiç vazgeçemediği yeşil pantolonu eninde yine,
Dedim ya herkese dede benim babamdı.
Hayatında hiç boyun bükmemiş nağmerde.
Her bayram kestiği kurbanı,
Et dolaba girmez der,
Yedirirdi yoldan geçen askere, garibana, fakire.
Devletten aldığı yaşlılık maaşı dışında,
Boncuk gözleri ne bakmış başkasının ekmeğine
Ne haram lokma yemiş, ne de bir düşmanı olmuş
Bir başında ki migreni,
Birde vatanı bölmek isteyenlerin dışında.
Annem ise sigara fabrikasında emekliliği dolmuş işçi,
Tütünleri birbirinden ayırırken kim bilir,
Ne sıkıntılar, ne sorunlar, ne hüzünler vardı aklında.
Dedim ya vakit yine her zaman ki vakit
Emine teyze yapmış yine kahvesini
Bir elinde sigara yanında hasan amcayla oturur gibi
Almanya'dan getirdiği kül tablası.
Ercan abi babasının mesleği at arabacılıktı.
Kardeşi çağa ayak uydurdu çekti kapıya arabayı,
Nurcan mı, Nurcan zaten kankamdı.
Murat amca arkamızda otururdu
Hiç ayık geldiğini bilmem ama tek zararı,
Bir kendine birde çöp tenekelerini yere atan,
Çöpçülere kızardı.
Yıllar sonra duyduğumda anayolda,
Hep kızdığı çöp arabası altında kalarak vermişti canını
Nedime teyze mahallenin en havalısıydı.
Son model araba, son çıkan televizyon,
Son video, her şeyin en sonu onda olurdu.
Tek hatası bahçesinden bir gün aldığım bir gül için
Yediğim azar, çocuk hayallerimi korkutmuştu.
Oğlu Metin abi İngiliz bir kızla evlendi,
Televizyonda yıllarca haber sundu.
Üç torunu doktor, bir torunu öğretmen olmuştu.
İki ev ötemizde otururdu terzi derlerdi
Birde öğretmenler diye bilirdik
Varlıkları, yokluklarını tek bildiğimiz
Diktikleri gömlek, etek, üç beş pantolondu.
Arkamızda muhacirlerdi komşumuz
Mahallenin ve herkesin sevdiğiydi
Namı diğer muhtar emine abla,
Ve Lazlar derdik muhtarın yanında oturanlara
Konuşmaları da yürekleri de hiç bozulmamış
Sofraları hamsi, mısır ekmeği ve mıhlama.
Kara Ayşe sarı Ayşe, gelin Ayşe,
Oğul Ali, uzun Zeki söylenirdi adlarına.
Dadaşları çocuk halimle hiç sevmezdim
Kızını bir gün dövüp eve kaçtığımda
Annesi bize gelip anneme şikayetinde
Evladını ağlamasına dayanamamış bir anne
Haklıydı aslında o da davasında.
Kürtler derdi annem, öyle tanırdık mahalle de
Ne bir can yaktılar sokak da
Ne mala kıydılar sokak ortasında
Mahallede her cenazeye getirdikleriydi
Koca bir sofrayla yemekleriydi, yas tutan canlara.
Behiye teyzeler bizim telefon evimizdi
Gurbetten gelen, bizi arayanların ulaştığı
Oğulları deli şükrü deseler de,
Ambulans şoförüydü, birini hasta duysa
Hastaneden önce Şükrü abının sırtındaydı.
Kimsenin kapısını acık bırakmaktan korkmadığı.
Acılarını paylaştıkları, düğünlerinde eğlendikleri,
Anılarımda kaldığıyla büyüdüğüm,
Ve her şehirden insanın kardeş olduğu,
İşte böyle bir mahalleydi
Ve bende, işte o mahallenin, şair çocuğu.
Kayıt Tarihi : 8.2.2014 07:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ÇOCUKLUĞUMUN GEÇTİĞİ O MAHALLEDE YAŞAYANLARA ITHAFEN YAZDIĞIM BU ŞİİRDE ADI GEÇEN HERKESE SEVGİ VE SAYGILARIMI SUNARIM...
TÜM YORUMLAR (1)