-Yaşamda Her Şeyin Bir Değeri Vardır.
Farkındalık; Yaratan Ve Yaratılanların Farkında Olabilmektir…-
(Belki yanı başınızdan gelip geçen biriydi hiç bilmediğiniz, belki bir durakta durandı, kim bilir belki de bu kış gününde çatıya çıkmış hiçbir güvenliği olmayan yerin onlarca metre yüksekliğinde ki çatı aktaran, baca yapan yâda sıfırdan bir inşaatı binaya dönüştürenlerden veya yerin onlarca metre altında karaelmas ve çeşitli madenler için kazma sallayan iş kazası güvenliksiz sağlıksız dipdiri ölen biri-leri …
Kara tahta başında bir öğretmen, beklide bir hastanede yer süpüren cam silen, iğne –pansuman yapan,
izbe işletmelerde göz gözü görmeyen duman ve isin içinde betonlaşan soğuk binalarda emek veren kan ter akıtan, pazarcı tezgâhında brandası yırtık yağmur –kar sağanağı altında it gibi titreyerek kışın bağrında yazın güneşin kavuruculuğunda git git yollar boyu ulaşımda hizmet veren,laboratuarda bir laborant,kürsüde ders veren profesör,diş hekimi,doktor, öğrenci,mimar-mühendis,avukat-hukukçu, basın çalışanı,sanatın her hangi bir alanında bir yazar,sinemacı,tiyatrocu,ressam,müzisyen şahdamarı bize ruhumuzu getiren, kapılarımızın önünden çöpümüzü alan, zamanı sıkıştıran zaman içinde gardiyan, dayakçı –işkenceci olanları saymıyorum eder mi bizi ziyan, iş-aş bolluğunda işsiz birde şu her şeyi dert eden felsefecimi yoksa yürek işçisi şair mi o biri-leri sizmiydiniz….?)
Cevher yaşıtlarından daha olgun gösteriyordu. Sebebi ise onun daima kendinden kat ve kat yaşça daha büyük insanlarla arkadaşlık kurması, onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmayı sürekli sorular sorarak hatta oldukçada isabetli ve mantıklı sorularla her şeyi öğrenmeye bilgiye aç biri gibi davranıyordu, zira o varlık içinde yoksunluklarla o yaşa kadar gelmiş biriydi.
Yirmili yaşlarına gelmiş bu genç adam, birçok gelgitlerin içinden geçerek askerlik çağına gelip de vatan görevini yerine getirmek için gerekli işlemlerini İstanbul Beşiktaş şubesinde (öncelikli ve gönüllü bir şekilde bir an önce asker olup o dönem 1975 yılıydı Kıbrıs olaylarının etkisi ve bilincine yer eden yurt ve insan sevgisinin etkileriyle…) yaparak nihayet yaşamında adeta bir engel olan bu işlem için üçüncü tertip olarak İskenderun da ki bahriyeli acemi birliğine gider. Üç aylık bir dönem sonunda bahriyeli sıhhiye eri olarak İzmir Güzelyalı 30 yataklı iaşeli revire görev için nakledilir. Yine hengâme yine çeşitli çelişkileriyle zaman geçer, farkında olmadan ideal insan yaklaşımlarıyla bulunduğu her alan ve ilişkisinde bir örnek kişi olur. Oldukça sevilen sayılan biri olduğunu, askerliği bitip de abisinin asker kaçaklığına son verip oda askerliğini İzmir Karşıyaka’da yapmaya gidip de bir izin dönüşünde görev yaptığı revire diş sorunu için başvurduğun da, kendisinin resmini revir girişindeki panoda gelmiş geçmiş en sevilen er olarak resminin olduğunu ve yeni kuşakların bile onun ismini saygıyla hakkında anlatılanları dinleyip çok sıcak bir şekilde karşılanıp diş sorunuyla ilgilenildiğini anlatmasından öğrenir. Gerçi tezkere zamanı bunu fark etmiştir keza ardında bırakacağı alt devreleri onu salmayıp üç gün zorunlu konukluk ettirmiş sigara ve para desteğinde bulunmuşlardı… Neyse biz yine askerliğin o son sancılı kalan otuz gün sürecine dönelim. Geceler uzun günler gecelerden daha uzun geçmekte uyku kaçakta idi. Alt devrelerin nöbetlerini tutuyor genç kardeşlerinin uykularını almasını sağlıyor içi içine sığmıyordu çelişkileriyle dolu bir on sekiz ay bitmekteydi ve her hafta sonları İzmir kaynıyor gençlik, işçiler sürekli bir şeyleri protesto ediyor bankalar kundaklanıp tahrip ediliyordu. Çeşitli zaafların sahibi bu genç adam dikkatini çeken olayları anlamaya nedenlerini bilmeye kafa yoruyor ve zaaflarını bir bir terk ediyordu. Sayılı günler dolarken son bir kararla bunu anlamanın tek yolu bir fabrikada işe girmem diye karar verir. Ve nihayet gün gelir sevgi yumağı içinde tezkere zamanı gelmeyen alt devre-tertip arkadaşlarınca yolcu edilir.
Ver elini tutayım ey sevgili İstanbul sen ki; gurbetlerin, göçerlerin, kaçakların, acıların yatağı, magmasında tarih sağanağı, yolumsun- sevdamsın -yaşanmış nice yarım kalmışlığın vurgunluğusun, hareketin her an capcanlı şaşanın yaşandığı bir o kadar hantal çelişkiler yumağı kenti diyerek onca yılını yaşadığı kirlenmişliğinin ak kalan yanıyla varır.
Hedefindeki bir fabrikaya işçi olarak girme düşüncesiyle polis komşusu aracılığıyla orta ölçekte bir işletmede işe başlar. İşe başlamadan önce onu işe aldıran polisin bir öğüdü olur.Der k; bak uslu dur ortalığı karıştırma.. Bu sözleri o an neden söylediğini pek kavramaz kafada yormaz, merak etme diyerek geçiştirir.
Oldukça hareketli oldukça çalışkan ve ataktır, işi kısa sürede kavrayıp usta işçinin yapacağı işi yapmaktadır Bunu ustabaşı da, patronda, müdürde fark etmiştir ve sevilen sayılan biri olur. İşçi arkadaşlarının çoğu 1978 Bulgaristan göçmenidir, ülkeyi henüz tam kavramadıklarını hisseder. Onlar tarafından da benimsenen biri olur bir avantajı da kendiside Bulgaristan göçmeni bir aileden gelmektedir. Gel gör ki işletmede ne bir havlandırma ne soyunmak için uygun bir ortam vardır hangar gibi bir alanda pişirme kazanının çıkardığı duman yanında kendisinin çalıştığı makinede kimyasal tozlarla kauçuk plastik hale dönüştürülmekte bu alete hamurkâr denmekteydi onunda hiçbir güvenliği yoktu oldukçada riskli bir aletti.
iki kocaman silindir uçları çarklı kayışlarla elektrik motoruna bağlı bir şekilde çalışıyor ve açma kapama düğmesi uzak -karşısında duvara monteliydi.Bu durum silindire kaçan bir şeye anında müdahale etmeyi engelliyordu.bir yerini kaptırsa yada kimyasal tozları kürekle atarken küreği kaçırsa hapı yutmuştu…Birde bir işçinin elbisesini kaptırıp silindirden parçalanarak öldüğünü ustabaşından duymuştu bu onu oldukça ürkütüyor bir çare düşünüyordu..Sekiz saatlik iş kanunu mesai zorlamasıyla on bir saat çalıştırılmalarını dayatıyordu işletmedeki işleyiş.üç makine ile başlanan iş on bir makineye çıkmıştı üretim her geçen gün artıyor yükleri de fazlalaşıyordu keza hammadde olan kauçuk taşıma işi de yine işçilere yükleniyordu.İşletmede çalışan işçi de yüz civarına çıkmıştı,ne var ki çalışma ortamı hala değişmemiş bayan işçiler bile su içinde açıkta üstlerini değişir bir halde idi.Bu durumlar canını sıkmaya içini acıtmaya başlamıştı aklına sendika düşer.
Zira 15/16 yaşlarında bir matbaada işçilik yapmıştı o sırada basın-iş sendikası başkanı ustasıydı pek konuşmasa da iyi biriydi. Yıllar sonra birkaç kez onu sendikasında ziyaret etmişti aklına ustası gelir.
Bir gün Cağaloğlu’ndaki sendikaya gider ustasıyla sohbet eder bilgi için fikrini sorar işçileri Türk-işin kauçuk-iş sendikasında örgütleyeceğini belirtir. Ustası oda fena sendika sayılmaz sosyal demokrat sendika der. Ayrıca Disk sendikasının böyle orta ölçekteki işçileri pek üye etmediğini duymuştur ondan soğuk durmaktadır. Bu bilgilerle ustasının yanından ayrılır. İşe gittiğinde ilkin kiminle irtibata geçmeli, kimlerle bu sendika düşüncesini paylaşmalı diye işçileri düşünmeye- tartmaya başlar… İlkin kırkını geçmiş emekli olup hala çalışan oldukçada dinç görünen gerçekliğini tam bilmese de boş biri gibi görünmeyen Ahmet ustaya öğlen yemek arasında açılır. Ahmet usta onaylar ve işkolumuzun sendikacılarını tanıdığını belirtir beraber gitmeyi, tanıştırmayı önerir. Ertesi gün hafta sonudur Lalelide buluşup hemen yakındaki kauçuk-iş sendikasının şubesine giderler. Hoşbeşten çaylar içildikten sonra her işçinin üye sözleşmesiyle ilgili forumlardan ikişer adet Cevher’e verilir. Birinde tarih vardır diğeri boştur bunu pek dikkate almaz nedenini de sormaz..Ciddiye almadığı bu durum meğer ilerde sorun olarak karşılarına çıkacağının bilincinde değildir. Saf güvenen acabaları sormayan yapısı onun hata etmesinin ilk adımıydı. Hafta sonu bitmiş pazartesi işbaşına gelir her fırsatta işyeriyle ilgili olumsuzlukların giderileceğini ama birlik olup sendikada örgütlenerek bunun olacağını işçi arkadaşlarına anlatır, hepsini tek tek kendi evinde toplanmaya çağırır iki kişiyi ayırmıştır. Biri ustabaşı diğeri de genç bir arkadaş, oda patronun Denizli’den arkadaşının oğlu Hakandır. Haber vermemesine karşın Hakan bunu bir şekilde öğrenmiş ve Cevher’e neden diye sorar, oda patronun arkadaşının oğlu olman böyle davranmama neden oldu diye açıklar. Hakan hak vermekle birlikte kendisini iyi gözlemlemiş olsa idin bu düşüncende yanılıyor olacaktın der ve ardından kendisinin devrimci olduğunu bizleri desteklediğini belirtir toplantıya gelir. Tüm işçiler Cevherin evinde toplanmış neler yapılacağını ne istekleri olduğunu netleştirmek için herkes kendince bazı düşünceler ortaya koyar ve sendikaya iletmek üzere maddesel olarak bir kâğıda not ederler ardından üyelik forumlarını imzalarlar. Toplantı biter Ahmet usta üye forumlarını ve istek notunu sendikaya iletmek için alır herkes evine dağılır.
Bir tek Hakan kalıp gitmemiştir ikisi dışarıda hava kararmak üzere iken biraz dolaşırlar yolda sohbet ederler. Hakan seni bazı yerlere götüreceğim ertesi gün işten sonra buluşalım diye önerir Cevher olur diyerek tokalaşarak ayrılırlar. Cevher eve gelir içi içine sığmaz bir halde ve huzurlu biraz mutlu ama yinede tedirgindir bakalım yarından sonra neler olacak diye düşünerek uykuya dalar. Uyanan günle işe gider işyerinde işçi arkadaşları gözleri bir yandan müdür odasında kendisine soran gözlerle bakarlar meğer sendikacılar gelmiş kapalı kapı ardında iş bitirmektedirler. Bu durum hiç hoş gelmemiş bir bit yeniği var diye düşünmeye başlar. Kısa süre sonra Caner, Hakan ve kendisi idareye çağırılır işine son verildiği belirtilerek bir kâğıt uzatılıp imzalanması istenir. Sendikacılara işçiye sahip çıkmak kapı önüne konulmak mıdır diye sorar. Sendikacılar sus puslardır hiddetlenerek bunun hesabını vereceklerini söyler ve uzatılan kâğıdı imzalar alacağı tazminatı alır çeker gider…
Ne desem de kilitlenir tüm sözlerim
Az zamana çok şey söylemek isterim
İyiki’lerde olanımsın can har yüreğim
Seni bilmenin al güzelliği yâr bu derim
Bitmedi…
Vedat Koparan 30.12.2009
Vedat KoparanKayıt Tarihi : 1.1.2010 11:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yeni yıl geldi birileri için öncekiden farklımı olacak eskiyi aratacak mutlaka zira sorunlarımız çokça çözülmeyi bekliyor hala dilekler yinede yüklü umutla sevgiyle barışla olması için koyulalım yola daha fazla daha fazla emek kan gözyaşı akıtalım insanlık uğruna elbet çıkacağız zordan feraha. sevgiler dostluğa
![Vedat Koparan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/01/01/o-biri-belki-de-sizdiniz.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!