Gün gelip de,
Zaman iyice mayalandığında,
Dallarından süzüldüğünde yaprakların
Sönmüş yıldızlar gibi
Ve tenin üşüdüğünde siyah poyrazda,
İçini ısıtacak,
Gözlerinde yanacak tek ışık benim…
Ne güneş, ne toprak ne de su,
Yüzünde ben açtıracağım beyaz gülleri,
Gönlüne ben dolacağım kızıl şafaklar gibi…
On iki ay ve dört mevsim
Ben yanacağım ışıl ışıl,
Nurdan bir kandil gibi sinende…
Gün gelip de herkes seni terkettiğinde,
Güzelliğin bile veda ettiğinde yani,
Sana 18 yaşını bir daha bir daha gösterecek
Tek sihirli ayna ben olacağım…
Ne Ferhat, ne Kerem ne de bir başkası,
Ama ben damlayacağım yüreğine, pıt diye...
Zamanın her köşesinde
Ve her boyutta beni bulacaksın…
Olur da, bir gün artık hiç gelmezsem eğer,
Yokluğuma ben gibi sarılacaksın,
Karanlık çökünce şehrine
Yine bana dokunacaksın...
Çünkü
Benim o yastığındaki mor kaneviçe güller...
Süzülecek gözlerin,
Ve dürülecek avuçlarında pır pır yüreğin,
Yoksam eğer…
Bütün şiirlerin ben olacağım,
Bütün şarkıların ben…
Bana sarılacaksın beste beste,
Ve her güftende beni mırıldanacaksın.
Benim o kemanın inleyen sesi,
Benim o kanunun çağıltısı,
Benim o yanık ney,
Benim o hırçın gitar.
Benim dokuz notadan seslenen o arsız bülbül…
Benim o dört mevsim yemyeşil kalan fidan,
Benim o bahçenden hiç göç etmeyen üveyik kuşu…
Benim pencerende açan kasımpatı,
Benim parkındaki solgun laleler,
Benim ayağına dolanan o karaçalı.
Bil artık,
Parmağındaki diken benim...
(Ankara-Aralık 2014)
Saffet Akkaya SancakKayıt Tarihi : 19.1.2015 10:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!