Karanlık terkedilmişti yine
Tenha sokaklarda hüzün vardı
Dudaklarındaki üşümüş ıslığıyla
Gecenin içine yürüyordu
Ak martılar sessizliği bozarken
O düşüncelerini atıyordu denize
'aynı kadınla iki kez
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.
hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
Devamını Oku
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.
hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,
tebrikler hocam yürgine saglık *******10 saygılaırmla
anlayana çok anlamlı şiir...kutlarım...
Harikaydı üstadım..Beğeniyle okudum yine bu güzel çalışmanızıda.. Gönülden kutluyorum.. Halim AKIN 10 PUAN+ANT
k u t l a r ı m
eyvallah... şiir okumanın hazzı ile, başarılar
Cok güzel bir anlatım kutlarım selam ve saygılarımı sunarım
selami
Duyguseli olmuş...hüzünlüde olsa çokkkk güzel bir şiir okudum ....yürekten kutlarım başarılar
MUSTAFA HALİT MERHABA,
O ADAMLAR OKADAR ÇOĞALDI Kİ,
BENİM 'SALİH H VE KÖR TALİH' ŞİİRİMDE OLDUĞU GİBİ.
HELE BU SOĞUKLARDA HEP ÖĞRENCİM 'ISLAK KIZI' DÜŞÜNÜRÜM.
3 KM YAY YÜRÜDÜKTEN SONRA, 17 KM OTOBÜSLE GELİP, TEPEDEN TIRNAĞA KİTAPLARIYLA ISLANMIŞ, ANCAK BÜTÜN DERSLERDEN 100 ALAN ISLAK KIZ ŞÜKRAN ÇETİN'İ HATIRLATTIN BANA.
O ADAMLAR VE O KADINLAR OKADAR ÇOK Kİ,
BUNUN SORUMLUSU KİM OLACAK ACABA?
HZ. ÖMER'İN; 'DAĞDA BİR ÇOBANIN KUZUSUNU KURT KAPSA, O BENDSEN SORULSUN' SÖZÜNÜ HATIRLADIM.
DEVLET MAALESEF BÜTÜN ÇOBANLARA DEĞİL, KENDİ ÇOBANLARINA SAHİP ÇIKIYOR.
SADECE BU DÖNEMDE DEĞİL BU.
BÜTÜN DÖNEMLERDE BÖYLE.
ALLAH DEVLETİMİZİ MİLLETİMİZİ PAYİDAR ETSİN DE BİZ AÇLIĞA DA RAZIYIZ.
BAKSANA DURUMLARA,
KİMİN NEREYE ÇOMAK SALLADIĞI BELLİ DEĞİL.
BU DUYGULAR İÇERİSİNDE SİZİ SELAMLIYOR,
SEVGİ VE SAYGILARIMI GÖNDERİYORUM.
SİZ ISLAK KIZI KOPYALAMAYA ÇALIŞACAĞIM,
AMA ÇOK UZUN BİR ŞİİR. KİTABIMIN EN UZUN ŞİİRİ.
ISLAK KIZ
Bardaktan boşanırcasına
Yağıyordu yağmur
Yıkmıştı koca okul duvarını…
Selle gelen çamur;
Değil suları,
Kafaları bile bulandırmıştı.
Koltuğuna sıkıştırdığı kitaplar
Sanki hamur olmuştu.
İliğine kadar ıslanmış
Soluk soluğa koştuğu halde
Okula geç kalmıştı.
Mevsim kış
Hava soğuktu.
Kapıda karşıladım onu
Gözler nemli,
Sesi boğuk boğuktu.
Aldım içeri odaya
Öyle titriyordu ki
Neredeyse yapışacaktı sobaya:
”Otobüse yetişemedin mi?
Niye böyle ıslandın?” diye sordum
Keşke sormaz olaydım
Kahroldum, mahvoldum!
“Daha önce, deniz kenarında
Tahtadan, çardak evlerine misafir olup
Çaylarını içmiştim.” dedim, içimden 109
“Sahilde oba… Ne güzel!” diye imrenmiştim.
Taa o zamandan, yazdan biliyorum
Öksüzdüler
Dört kardeş, bir baba…
Anadan yetimdiler.
“Neyse, şimdi obadan taşınmış
Evinizdesiniz,
İnşallah keyfinizdesiniz.” dedim.
Dedi: “Bizim evimiz yok ki!”
Şaşırmıştım: “Nasıl olur?
Sizin, denize sıfır obanız
Üç oda, bir salonunuz var.” dedim:
“O oba bizim değildi.
Bir de şimdi kış geldi
Obanın naylonları yer yer yırtıldı
Rüzgârdan, iki direği de yıkıldı.
Bazen altından dalga geçiyor
Üstünden rüzgâr esiyor.
Akşamsa, uzak komşulara
Isınmak için gidiyoruz
Gece, geç vakitlerde geliyoruz
Üşümeyelim, donmayalım diye.
Hepimiz bir yatakta
Sarılıp, yatıyoruz birbirimize.” dedi.
Hiç aklımdan gitmez
Çocuğun ıslandığı gece
Yani bir gün önce
Üst üste üç talaş kovası yakmıştım, sobada
Hâlâ soğuktu
Isı yoktu odada.
İçim titredi! 110
Donup kalmıştım:
“Eee?” dedim, devamla anlattı:
“Babam gündelikçi
Amelelik yapıyor.
Bir oğlaklı keçimiz var
Küçük kardeşim ona bakıyor
Babam da sütünü sağıyor.
Bazen aç açına yatarız
Buna rağmen, namazımızı kılar
Orucumuzu tutarız.
Bazen komşular acırlar
Yemek getirirler
Ya da yemeğe çağırırlar.”
Ve anlattı, anlattı, anlattı…
Beni de hüngür hüngür ağlattı.
Üstelik, okulun en çalışkan
Hanımefendi öğrencisiydi
Çalışkan ve erdemde üsttü
Tabiri caizse, benim gözümde
Dikilecek büsttü…
Koştum kaymakama
Yerinde keşif yaptırdım.
Yazdılar, çizdiler
Fakir olduklarına dair
Tutanak tutturdum
Dediler:
“Ablasına bir dikiş makinesi verebiliriz.”
Sordum, kaymakam beye:
“Bu dikiş makinesi karın doyurur mu
Kardan kıştan, soğuktan kayırır mı?” diye:
“Elimizden bu gelir 111
Başka çaremiz yoktur
Birkaç da üst baş veririz, hediye.”
Dellenmiştim!
Odun desem
Kömür desem
Sobayı nereye kuracaklardı?
Nerede oturup
Nerede kalacak
Nerede duracaklardı?
Nihayetinde
Deniz kenarında
Bir çardak, bir oba…
Yıkılması muhtemeldi
Uyanıkken ya da uykuda.
Vardım, kazanın en zenginine
İsmiyle meşhur ağasına.
Ovada
Beş yüz dönüm portakal bahçesi
Hanları, hamamları
Evleri, apartmanları
Sıra sıra dükkânları vardı.
Anlattım durumu:
“Bu fakir aileye
İki yüz elli metre
Yer ver ödüncüne
Varsın sizde kalsın tapusu
Bunların da olsun
Kilitlenecek bir kapısı
İki oda bir mutfak
Briketten bir ev
Derelim, çatalım 112
Evi de biz yapalım
Fakirleri bu ayazdan kurtaralım.
Ne verirsen elinle
O gider seninle
Öteki dünyada
Bir ev de senin olur
İnsanın yaptığı yanında kalır.”
Dedim de demesine
İnanın, emanet de olsa
İki yüz elli metrecik bir yeri alamadım
Koparamadım:
“Öyleyse, biraz maddi yardım
Ne bileyim, biraz üst baş
Biraz da para…” diye yalvardım
Para yerine akıl verdi:
“Bak hoca!” dedi:
“Ben bu dünyada
Kime iyilik yaptımsa
Altında kalıp
Kötülük gördüm
Hep başıma çorap ördüm.
Yer verirsin, çıkmazlar
İlerde seni bile takmazlar.
Sen kendi işine bak
Allah’ın acımadığına
Sen niye acıyorsun?
Bırak, kalsınlar çıplak…” dedi
Kendi aklınca nasihat verdi.
O gün, insanlığımdan
Onun adına utanmıştım
Şok olmuştum 113
İkinci kez donup kalmıştım.
Benim de yoktu çarem
Kısaca, onların dertlerine
Ben de olamadım merhem.
Oysa öteki dünyada
Peygamberimiz, fakirin avukatı olacak
Zengin de fakirin etrafında
Yalvaran bakışlarla dolanacak
Fakirse, ona bakmayacak
Diyecek ki Resul’e:
“Soruver, Ya Resulallah!
Dünyadayken ona
Dünyalık için varmıştım da,
Eliyle itiverdi
Ayağıyla tepiverdi.” diyecek.
O sene çocuğun
Sadece ders kitaplarını aldım
Kendim kapladım
Etiketlerini yapıştırıp
Üstüne de
‘İmam Hatip Lisesi
Son sınıf talebesi
Şükran Çetiz yazdım.
Bilmiyorum, şimdi nerde
Mutlaka bir yerde…
Okumuştur;
Bulmuştur bir makam
Belki de vicdanlı bir kaymakam…
Otobüse binmek için
İki kilometre yol yürüdüğünü 114
Ne zor şartlarda büyüdüğünü
Geçmişini, fakirliğini unutmamış
Ve umarım
Asla utanmamıştır.
Duydum ki; kazanın ağası
Hakk’ın rahmetine kavuşmuş
Gömmüşler iki metrekareye
Beş yüz dönüm bahçe
Bir o kadar da servet
Kalıvermiş geriye.
Bilmiyorum,
Öteki dünyada bir evi var mı
Bu kadar varlık
İki metrekareye sığar mı?
Şaşaa ve tantanası sürüyor mu
Orada da son model arabası
Teklemeden yürüyor mu?
Dünyada olduğu gibi
Öbür dünyada da işleri
Tıkırında gidiyor mu?
Bense hâlâ
O sağanak yağışta
O amansız kışta
Tepeden tırnağa Islanmış, Soğuktan titreyen, donmuş,
Islak kız
Şükran’ı düşünüyorum.
İnanın, bu olay aklıma geldikçe
Yaz günü bile,
Üşüyor, üşüyorum… 115
Çakıl Taşları şiir kitabımdan
Kusura bakma gardaş.
ilk defa böyle bir uzun şiir gönderdim.
necati ocakcı
antalya
güzel şiirinizi kutluyorum.yüreğinize sağlık.
müzehher
Tek kelime ile harika.Kutlarım
Bu şiir ile ilgili 51 tane yorum bulunmakta