İnsanın ömrü beklemekle geçiyor doğrusu,
Nemrut’ta elinde bir şişe şarapla güneşin doğuşu,
Bodrum’da bir kadeh rakı ile güneşin batışı beklenir.
Denize olta atan adam bir balık yakalamayı,
Sokaktaki insan piyangodan zengin olmayı bekler durur.
İşe koşan adam ise durakta otobüsün gelmesini,
Plastik olmuş her şey
İçtiğimiz suyu koyduğumuz bardak,
Yemek yediğimiz kap,
Oturduğumuz sandalye
Yediklerimiz, giydiklerimiz
Her gece yatağıma
Ertesi gün
Seni sevmeyeceğim
Diye yatıyorum.
Bir daha
Hoşçakal demiyorum sana
Biliyorum, döneceksin nasıl olsa
Sadece bir kaç çift göz arkanda kalan
Göz yaşı döken sessizce
Hoşçakal demiyorum sana
Ben deli deli akan bir nehir
Sen ise fırtınalı bir salkım söğüt
Ben ulaşmak için sana
Ne engeller, ne barajlar aştım
Coştum, köpüklere boğuldum
daha çok vaktim var yaşanacak
daha çok işlerim var yapılacak
sevdalarım var, umutlarım var
beklentilerim, isteklerim var
hayatla savaşım var
Yorgun gecenin sabahındayım
Kentin üzerine kızıllığı basmış şafağın
Denizin laciverti buluşuyor ufukta
Duygularımı paylaşıyorum kentle şimdi
Kabuğumu soyup bırakmışım masada
Islakmıydı gözlerin bana bakan
Yoksa sevdammıydı süzülen gözlerinden
Güneşdi saçların rüzgarda tenimi yakan
Şimdi ise buz gibi meltemlerde kırbaç gibi sızlatan
Senmiydin bana dokunan
Ne kimse gördü
Ne de kimse konuştu,
Gecenin sessizliğinde
Gövdesinden koparılmış bir yürek,
Tam ortasından saplanmış
Bir oka asılmış,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!